BEN

cat

“ben” gerçek bir varlık değildir. tamamen farazi ve vehmî bir varlıktır. hakikatte bütün kainat ilahi isimlerin açığa çıkması, belirmesi için yoktan var edilmiştir. yani yokluk hamurundan imal edilmiştir.

her şey eninde sonunda aslına döndüğü için, kainat da aslına dönecek ve yok olacaktır.

insan dahi kainatın mikro ölçekte bir kopyasıdır.

ilahi isimler makro ölçekte tafsili olarak açıldıkları zaman kainatı oluştururlar,

mikro ölçekte ise insan suretinde belirirler.

her insan ilahi isimlerin çeşitli oranlarda bir karışımıdır. iki insan arasındaki fark da buradan ileri gelmektedir. her insanın terkibi/karışımı farklıdır.

işte bu terkip gerçekte saf bir ilahi belirimdir ve allah’dan ayrı değildir. ikisi arasında asıl ve gölge ilişkisi vardır. gölgenin mahiyeti “yoktur”, çünkü gölgenin mahiyeti aslın mahiyetidir.

mesela bizdeki irade, allah’ın iradesinden minik bir yansımadır. zeka da onun hikmetinden cüzi bir yansımadır. işte bu terkipteki şuur, zaman içinde madde ile fazla haşır neşir olmaktan dolayı kararır ve kendini “asıl”dan ayrı görmeye başlar.

“ben” dediğinde artık kendi cüzi varlığını ve bedenini kasteder, allah’dan perdelenir.

böylesine bir “ben” demekle kişi kendini ateşe atmış olur ve zincirleme bir oluş halinde battıkça batar.

asıldan alakasını kesen insan terkibinin ilk hissi huzursuzluk, güvensizlik, korku olur. kendisini emniyette hissetmez.

bu hissini bastırmak için diğer insan fertleri ile bir tür dayanışma grupları oluşturmaya çalışır. o da yetmez o grup içinde etkili, güçlü biri olmayı hedefler. neticede bu türden her girişimi onun aslı ile arasındaki perdeleri daha da kalınlaştırır. bir türlü geçmeyen sıkıntı, içki, sefahet, eğlence veya dünyevi çekişme ve ihtilaflara dalmakla uyuşturulmaya çalışılır ve böyle böyle bu kişinin aslına dönmesi neredeyse imkansız hale gelir.

işte bu şahıs öldüğünde dahi dünyada edinmiş olduğu karanlık perdeler onu aslından uzak tutmaya devam edecektir. çünkü dünyada kör olan ahirette de kördür.