RUSYA

rusya’yı büyük bir dünya gücüne dönüştüren büyük petro’dur.

peki büyük petro ne yapmıştı?

her ne kadar uygulamada zorlu bir görev olsa da, petro’nun yaptığı işin tarifi aslında basittir: rusya’ya batılı dünya görüşünü getirmiş ve onu cebri yöntemlerle benimsetmiştir; ülkesini zorla batılılaştırmıştır. direnç gösterenleri de tasfiye etmiştir. öyle ki, bir müddet sonra çarlık rusya’sı aydın ve aristokrat kesim itibariyle avrupa’dan farksız hale gelmiştir. formül şudur: batılı dünya görüşü + geniş topraklar ve kaynaklar= büyük bir siyasi ve askeri güç…

faraza rusya’da komünist devrim gerçekleşmeseydi ve çarlık rejimi devam etseydi, rusya bugün abd ayarında gelişmiş bir süper güç olurdu. rusya için her şeyi mahfeden komünizm olmuştur. komünizm öylesine bir lanettir ki, girdiği ülkeyi her açıdan tahrip eder, ot bitmez hale getirir. bugünkü rusya, kesinlikle çarlık rusya’sından daha geridir. bir gün toparlanıp kendine gelmesi ise gayet şüphelidir. zira komünizmin yaptığı tahribatın geri dönüşü ve telafisi mümkün olmayabilir.

peki rusya’da niçin komünist devrim olmuştur?

bunun sebebi diyalektik yasalardır. evet rusya büyük petro sayesinde batılılaşmıştır ama bu dönüşümü kolektif bilincinin doğal gelişimi ile elde etmemiştir. bilakis batılılaşma tamamen petro’nun cebren, hatta asarak keserek yaptığı bir operasyondur.

bu durumda kaçınılmaz olan başa gelmiş ve kolektif bilinç içindeki eski ve geleneksel enerji, komünizm kisvesinde dahi olsa, dış dünyaya çıkmanın bir yolunu bulmuştur. böylece rusya’ya batılılaşma yolunda geri adım attırmıştır.

bizim buradan çıkaracağımız ders şudur: toplumsal dönüşümü cebirle, zorla, asarak keserek yaparsanız, diyalektik yasalar gereği, gün gelir tüm başarımınız kum gibi elinizden kayar gider. o yüzden despotizm, şiddet, terör vs. gibi cebri yöntemlerle kalıcı başarı elde edilemez. toplumsal dönüşüm kesinlikle ve kesinlikle, kolektif şuurun yükseltilmesi yoluyla başarılmalıdır.

bu noktada hakikat ehline büyük bir sorumluluk düşmektedir. zira yalnızca onlar kolektif bilince katkı yapabilecek ve dikey yükselişi sağlayabilecek donanımdadırlar. bilgi dağları bu noktada işlevsizdir. filozoflar, akademisyenler…boş ve işe yaramaz adamlardır bunlar. bir toplumun geleceği, çıkarabildiği hakikat ehlinin niceliğine ve niteliğine bağlıdır.

necip fazıl şöyle der: “bunu utanarak söylüyorum ama, bugün iyi bir müslüman olmak için dahi önce batılı olmak lazımdır”. kimileri belki bu söze şaşıracaktır. ancak onlar klasik doğulunun nasıl bir varlık olduğunu hiç müşahede etmediler.

batının dünya görüşü asırlardır rakipsizdir ve tüm dünyayı istila etmiştir; çünkü bilinç mertebelerinde daha yüksekte konumlanmıştır. ancak bu yükseklik sadece madde ve enerji boyutları itibariyledir. onların melekût yani nur boyutundan nasipleri yoktur. bu nedenle elde ettikleri hakikat yalnızca surete inhisar etmektedir. yine bu nedenle bizler batıya tek gözlü deccal yakıştırması yapmak zorunda kalıyoruz. zira onun madde ve enerjiyi gören sol gözü açıktır; ama nur boyutunu gören sağ gözü kördür.

ümit ediyorum ki, bizim kolektif bilincimizin her iki gözü de sağlıklı ve görür olacaktır.