BAĞIMLILIK

pol-junkie1

madde bağımlılığı sadece işin bir yüzüdür. para, güç, makam, mevki hırsı da esasen eroin kadar zararlı bağımlılıklardır.

hepsinin temelinde ise insanın kendini yalnız, çaresiz hissetmesi ve güvende görememesi yatmaktadır. varoluşu, insanları, sair mahlukatı bilinçaltında tehdit olarak değerlendiren insan, mizacına göre çeşitli tepkiler geliştirmektedir.

tehditleri bertaraf etmek için,

kimi para, kimi makam mevki peşine düşer, kimi de kendini güçlü hissedeceği yapılara katılmayı tercih eder; cemaatlere, partilere, örgütlere üye olur; polis olur, asker olur vs…

her şeyden ümidini kesmiş olanlar ise, içlerindeki korku ve ıstırabı madde kullanarak uyuşturup teskin etmeye çalışırlar.

elbette tüm sahte çözümlerin, çözdüklerinden daha çok problem çıkartması doğaldır ve neticede kişinin hayatının öyle veya böyle heba olmasına neden olurlar.

hakikatten perdeli insanlar için minicik sivrisinek bile büyük düşmandır ve hayatlarına kastetmektedir. o sivrisineğin bir önceki soktuğu insan değişik hastalıklar taşıyabilir; sonra da gelip onlara bulaştırabilir…

depremler, tabii afetler, toplumda kol gezen sapıklar, katiller, psikopatlar hep birer tehdittirler; hatta yolda karşıdan karşıya geçerken bile ölmek, merdivenden ayağı kayıp düşüp beyin kanamasından gitmek gayet olasıdır.

evliyadan öğrenebildiğimiz kadarıyla, perdeli olan bizlerin halleri kısaca budur. ancak bu halimizle bizler kesinlikle merhamete müstahak değiliz; çünkü bu acaip hale kendi kendimizi düşrüdük. tıpkı don kişot gibi o düşmanları kendi çarpık zihinlerimizde ürettik. halbuki, gerçekte ortada düşman falan yoktu.

hakikat ehli ise, “la havle ve la kuvvete illa billah” der; yani tüm varoluşu çekip çevirenin bizatihi allah olduğunu bilir. allah sonsuz hikmet, kudret, ilim sahibidir, her şeyi kuşatmıştır ve varoluşta kesinlikle tesadüfe, rastgeleliğe imkan bırakmamıştır.

bela gelmez hak yazmayınca,
hak yazmaz kul azmayınca.

sözü onun düsturudur. bu çerçevede, gelen bela ve musibetleri dahi eğitim ve terbiye amaçlı görür.

ölümden korkmaz; bilir ki sonsuz merhamet sahibi olan rabbi tam vakti geldiğinde onu alacaktır ve ecelin değişmesi mümkün değildir. ayrıca ölüm bir yok oluş, hiçlik, karanlık değil, iman sahipleri için bir istirahat, çok daha ferah bir aleme göçmektir.

işte iman sahibi tüm varoluşun iplerini allah’a vermekle, cümle korkularından kurtulur; müthiş bir emniyet hissine kavuşur. bu onu dengeli, rahat, komplekssiz yapar. kurttan kuşa, yılandan çiyana her mahlukatı, tabii hadiseleri dost gözlerle seyreder. sahte çözümlere yönelmek artık onun için gereksiz hale gelmiştir.

OKUMA

Reading1

yüksek hakikat ehlinin kitapları(mesnevi, mektubat, fütuh-ul gayb vb…) allah’ın o devrin insanlarına özel ihsanıdır, hediyesidir ve ilhamla yazdırılırlar. yani o zatlar, kitaplarını kendi akıllarıyla yazmazlar; allah’tan gelen ilhamla yazarlar…sair kitaplar ise yazarlarının kendi eseridir, belki insanları bilgilendirebilirler ama aydınlatamazlar.

hakikat ehlinin eserlerini okurken, dikkat edilmesi gereken önemli hususlar vardır. sonuç aldıracak olan, sürdürülebilir bir okumadır; yani her gün düzenli olarak okuma yapılmalı, ancak ağırlık vermeyecek bir miktara devam edilmelidir. bir gün sabahtan akşama kadar okuma yapıp, ertesi günü boş geçirmek anlamlı değildir. kısacası, insan gücüne göre vazife yüklenmelidir. eğer bu usulle çalışılırsa, gittikçe kapasite artışı söz konusu olur. mesela 6 ay boyunca günde bir saat okuma yapan bir kimse, süreç içinde günde 1.5 saat okuyabilir hale gelecektir; çünkü insan bir şeye yöneldikçe, ona olan istidadı artar, keskinleşir. böyle böyle okunan miktarı artırmak lazımdır. birden bire yüklenilirse, ters tepecektir.

evet, insan gücüne göre davranmalıdır. hangi miktar okuma sürdürülebilir ise, kişinin kapasitesi odur. herkes kendi sınırlarını kendisi tespit etmelidir. hırs yapmak da kötüdür, tembellik yapmak da; ikisi de insanı yolda bırakır. az da olsa devamlı yapılan okuma, mesafeler aldırır. insan kendini ne büyük görmeli, ne de küçük görmelidir. eğer usulüne göre çalışılırsa, başarıya ulaşmak kaçınılmazdır.

bir diğer önemli nokta, “tekrar”ın gücüdür. hakikat ehlinin eserlerini en azından 100 defa okumak elzemdir. daha fazla olursa, çok daha iyi olur. çünkü tekrar edilen bir hakikat, gittikçe bilinçaltına işler ve kökleşir, insanın kanı canı gibi olur. bir daha zail olmaz; ama bir defa okumak, su üstüne yazı yazmak gibidir. anlamıyorum diye de endişe edilmemelidir; bir müddet sonra ister istemez dile uyum sağlanacaktır; hem de akıl anlamasa bile kalp, ruh, nefs kendi hisselerini alacaklardır. tüm bu süreçte, kalp tasfiye, nefs tezkiye olur; bilinçaltı temizliği gerçekleşir.