gerçek erkek ruhunu maddesine galip getirebilmiş olandır. zira beden(nefs) dişil; ruh ise erildir. ancak nefsin saltanatını yıkıp yerine ruhun hükümranlığını kuran kimseler gerçek erkektirler. geri kalanlar ise sureta erkektirler ve manada hünsa hükmündedirler. hani şu meşhur baphomet figüründeki gibi çift cinsiyetlidirler.
peygamberler ve evliyalar gerçek erkek sınıfını teşkil ederler. ruhunu maddesine galip getirebilmiş olan kadınlar dahi manevi olarak eril saflara dahil olurlar. beden olarak ise ideal kadını temsil ederler.
dikkat edin! burada garip bir paradoks söz konusudur. bedensel dürtüler ne kadar güçlüyse ve bu dürtüler kişiyi ne kadar etkisi altına almışsa, o kimse eril sıfattan o denli uzak düşer. dürtüleri ruhun kontrolü altına alabilmişse erkekliğe(ruha) o kadar yaklaşır.
kadınların sezgi yeteneği çok fazladır. ruhunu maddesine galip getirmiş ve eril sıfatı hak etmiş olan şahsı derhal tanırlar ve ona karşı olağanüstü bir çekim hissederler. hünsalara karşı ise ya hiç meyilleri olmaz veya geçici bir temayül gösterirler. bir müddet sonra içgüdüsel olarak o şahsın eril olmadığını hissedip ondan soğurlar. zahiren beraber olmaya devam etseler bile, aslında iç dünyalarında o kimseyi çoktan terk etmişlerdir.
kadınları elde etmek için değişik taktikler ve teknikler geliştiren erkeklerin sonu da aynı olur. bu taktiklerin tamamı gerçek erkeklerin hal ve tavırlarını ilmi yoldan öğrenip taklit etmekten ibarettir. kadınlar ilk başlarda bunlara kapılsalar dahi, bir sonraki aşamada yine içgüdüsel olarak kandırılmış olduklarını anlarlar.
Birkaç sorum olacak sayın isnetus.
1- velayet nuru kişisel, nübüvvet nuru toplumsal.. tamam.
kişi şuur mertebesini arttırdıkça etrafını da aydınlatır.. tamam.
toplumsal şuur milletin ahvali.. tamam.
kaderin gidişatı, deccalizmin zirvesi.. tamam.
bunların hepsi kabul, lakin üzerimize farz olan, Allah’ın kanunlarını hakim kılmak – islami bir devlet düzeni oluşturmak çabası olmayacak mı bizde?
zulüm gören milyonlarca insan; arakan, afganistan, çeçenistan, doğu türkistan, filistin, ırak, keşmir, kırım, mısır, moro.. gibi zulüm altında olan topraklara dair bir çalışma yapılmayacak mı? nisan ayından ekim ayına kadar Yemende 85 bin çocuk açlıktan ölmüş. bugün 5-6 saniyede bir çocuk açlıktan ölüyor. Bunlara karşı hiç mi mücadelemiz olmayacak?
”Bekle çocuğum
Uzanıyor namluya öpülesi eller
Geliyor başı dik,kan pahası,can pahası
insanca yaşatmak isteyenler
“çığlık içimde düğüm
çığlık gözümde yaş
bekle çocuğum
yeni bir dünya için
verdiğim savaş…””
– Salih Mirzabeyoğlu
(Kusura bakmayın, şuur mertebesi düşük bir bakış açısı belki ancak bu konularda tarım toplumu bu, haliyle ezilecek, sanayi toplumu olmak lazım tarzı yazılarınızdan başka bir yazınızı göremedim)
BeğenBeğen
Tamam dediklerinizin, gerçek hayattada, önce kişi sonra toplum üzerindeki tamam oluşu oranında gerçekleşebilir bu vücud.
İçteki devlet, ülke, vatan işgaldeyken; dışarıda, başka bir gerçekleşim olmaması gayet hakikattir.
BeğenLiked by 1 kişi
Amerika’lıların “”Slave never dreams to be free. Slave only dreams to be king” “köleler özgür olmayı düşünmezler, onlar yalnızca kral olmayı düşlerler” şeklinde çok güzel bir sözleri var.
Köleliğin ezilmişlik psikolojisinden kaynaklanır bu hayaller. Böylece merdivenin yüzüncü basamağının hayalini kurarak, birinci basamağına adım atmak zahmetinden kendilerini kurtarırlar. Çok kaba bir nefs hilesidir bu aslında. Halbuki yüzüncü basamağa çıkmak için önceki basamakların tümü sırasıyla ve büyük bir özenle kat edilmelidir.
İmam-ı Rabbani hazretleri bu konuda bizi uyarır ve “daima nazarın kademinin bir üstünde olsun, ötesinde olmasın” der. Çünkü ötesi gerçeklikten kopmaktır, şizofrenik hayallerdir.
Ayrıca şu entry’yi de bir kez değil mümkünde 3-5 kez okumak ve idrak etmeye çalışmak gerekir:
https://eksisozluk.com/entry/85233160
BeğenLiked by 2 people
Selamlar İsnetus…
kişi marifetullah noktasında yükseldikçe imtihanın şiddeti de artacağına göre; bedensel dürtüleri de aynı nispette artıp kişiye daha şiddetli duygular yaşatır mı? bir yerlerde evliyanın şehvetinin de çok yüksek olduğunu okumuştum;yazınızı okuyunca hatırladım. iki durumu ilişkilendirmemiz mümkün mü ?
bedensel dürtülere söz geçirebilme/ hakim olabilme nispetince mi şuurda sıçrayışlar ve hâlden hâle geçişler mümkündür?
BeğenBeğen
evet doğrudur. şuur yükseldikçe nefs ve şeytan dahi onu karşılayacak güce yükselir. tez-antitez dengesi…
BeğenLiked by 1 kişi
Sayın isnetus merhaba,
Spinozanın mutlak töz ve felsefesi ile islam tasavvufu ve vahdet görüşünü sentez yapmış biri olarak mı kabul ediyorsunuz?
Tanıdığımız Allah’ı (haşa) değiştirip yerine ‘evrensel bilinç’ adında, tanımadığımız ve gayrı samimi bir tanrı modeli koyuyorsunuz. Spinoza’nın tanrı anlayışıyla, arasına birazcık tasavvuf serpiştirilmesi haricinde çok bir fark yok.
yaklaşık 6 buçuk senede ki değişiminiz burada:
– (14.09.2012) https://eksisozluk.com/entry/30196038
– (22.01.2019) https://eksisozluk.com/entry/85790986
sizi okudum. dünyanın sizin olan kısmı tamamdı, lakin dış etkenler tamamen açıkta kalmıştı. bu dış etkenleri evliya sözleriyle anlamaya çalışıyordum ancak tam olarak oturmadı hiçbiri. Bende bıraktığınız güzel bir etki, İmam Rabbani’ye olan sevgim arttı, ufkumu gerçekten açtınız. Keşke Büyük Doğu – İbda çizgisinde kalsaydınız diyorum.
ben ki, toz kanatlı bir kelebeğim
minicik gövdeme yüklü kafdağı
bir zerreciğim ki, arş’a gebeyim
dev sancılarımın budur kaynağı
ne yalanlarda var, ne hakikatta
gözümü yumdukça gördüğüm nakış.
boşuna gezmişim, yok tabiatta
içimdeki kadar iniş ve çıkış.
gece bir hendeğe düşercesine
birden kucağına düştüm gerçeğin.
sanki erdim çetin bilmecesine,
hem geçmiş zamanın, hem geleceğin.
(nfk)
BeğenBeğen
Verdiğiniz hükümlerin tamamı yanlış. Meseleyi anlamaktan çok uzaktasınız. Hüküm vermeden tefekküre devam edin. Umulur ki zaman içinde yavaş yavaş idrak edersiniz.
BeğenLiked by 1 kişi
Sayın İsnetus;
nefsi kadın, ruhu erkek olarak sembolleştiriyoruz .ruhun belli bir noktaya ulaşması için nefse ihtiyacı var, nefsin de ruha.
bir kadının da manevi olarak ilerlemesi için erkeğini bulması şart mıdır? evlendiğimiz kişi kendi irademizle seçtiğimiz kişi midir, yoksa derecemizin yükselmesi için nefsimize/kapasitemize göre belirlenmiş bir imtihan mıdır?
bunlar hakkında ne düşünüyorsunuz?
BeğenBeğen
“kaidesini bozan istisna” arkadaşımızın kadına dair çok güzel bir entrysi:
“erkeğini bulmadan eremez.
nefsin ermek için ruha muhtaç olması gibi.
erkek ruh, kadın nefs’tir.
nefsin ermesi ruhun ermesinden daha azim bir iş daha büyük bir marifettir.
bu anlamda kadının mürşidi erkeğidir.
hatice’nin muhammed’ini bulması,
hatice’nin fatıma’sını doğurması
fatıma’nın ali’sini bulması
fatıma’nın hasan ile hüseyn’ini doğurması ve
meryem’in isa’sını doğurması acayip hikmetlere haiz işlerdir.
züleyha’nın yusuf’unu bulması da böyledir ancak züleyha girdiği günah nedeniyle yolunu uzatmış acılarla imtihan edilerek tekrar yola sokulmuştur. çünkü o haddi zatında başka bir erkeğe aitken yusuf’una ermek istemiştir.
rabiatül-adeviyye dahi bir erkeğe sabretmek suretiyle ermiştir.
kadınların bu konuda, er gibi er nerede ki bulalım deme hakları yoktur. nefs olarak size uygun bir er/ruh ile imtihan edilirsiniz. buna sabreden de bulmuş ve erecek demektir.
erkeklerin dahi ermek için ricalullah’a muhtaç olması bundandır.”
BeğenLiked by 2 people
teşekkürler sayın İsnetus,
tüm soruların cevabını içeren harika bir yazı olmuş.
BeğenLiked by 1 kişi
Hocam meditasyon anladigim kadariyla aydinlik veya karanlik yuzleri olan birsey. Riyazet veya mucerredlik (abstinence, cinsellikten kacinma) gibi. Belki derinlesmeden yapilirsa bir zarari olmaz (hatta bahsedilen faydalari da var, beyinde gri madde artmasi vs), ama amacina uygun olarak esyanin hakikatini gormek(insight meditation) icin yapildiginda tehlikeleri de olabilir. Mesela maddeye iliskin yuksek bir goru saglamak otesinden perdelenmeye sebep olabilir. Bahsettiginiz karanlik yuzden suur sicramasini yasatabilir. Ayni teknik(nefese konsantre olma) farkli insanlarin elinde farkli yonlere calisabilir.
Allah hepimizi deccallesmekten korusun.
BeğenBeğen
Hayır o yola giren iflah olmaz.
BeğenLiked by 1 kişi
Sayın test,
Mevlana hazretleri bu beyitlerde, nefsi kuvvetlerin heves,arzu gibi farklı yollarla elde edilmesinin iman açısından tehlikelerini çok güzel açıklamış. Buradan da okuyup faydalanalım.
Bir adamın Hz. Mûsâ’dan hayvanların, kuşların
dillerini öğrenmeyi istemesi.
• Mûsâ peygambere, genç bir adam “Bana hayvanların dillerini öğret.” dedi.
“Hayvanların ve canavarların sözlerini duyayım da, onlardan dinime ait
işlerde ibret alayım, Çünkü ademoğullarının dilleri, tamamıyla ekmek, su, şan, şeref ve gösteriş konuları üzerindedir.
• Belki hayvanların başka bir dertleri vardır, belki bu dünyadan göçme
zamanında bizim bilmediğimiz bir kurtuluş tedbîri düşünmektedirler.”
3270• Hz. Mûsâ o adama dedi ki: “Sen bu hevesten vazgeç, çünkü, onların
dilinden anlamanın, önünde sonunda bir çok tehlikeleri vardır.
• Sen ibret almayı, uyanıklığı sözden, harften, dudaktan, değil, Allâh’tan
iste.”
Hz. Mûsâ onu men ettiği için, adam konunun daha da üstüne düştü. Hırsı
iyice arttı. Zaten insan men edildiği şeyin üzerine daha çok düşer.
• Adam; “Yâ Mûsâ!” dedi, “Senin nûrun dünyaya aks edince, her şey senin
yüzünden kadrini, kıymetini buldu.
• Ey cömert er, beni bu muradımdan mahrum etmek, senin lutfuna uygun
düşmez.
3275•Bu zamanda, Hakk’ın halîfesi sensin bana engel olursan çok üzülür,
yaslara bürünürüm.”
• Hz. Mûsâ; “Yâ Rabbi!” dedi, “Bu saf adamı, galiba mel’ün şeytan aldatıyor.
• Eğer istediğini öğretirsem ona ziyanı dokunacak, öğretmesem gönlüne kötü
düşünceler gelecek.”
• Cenâb-ı Hakk buyurdu ki: “Yâ Mûsâ, öğret, çünkü biz lutuf ve
keremimizden hiç bir duâyı reddetmeyiz.”
• Mûsâ “Yâ Rabbi!” dedi. “Sonra pişman olacak, ellerini ısıracak, elbisesini
yırtacak.
• Kudret, gücü yetmek, herkesin harcı değildir. Âciz olmak, bunalıp kalmak,
Allâh’ın has kulları için en iyi bir sermayedir.
• Bu yüzdendir ki, fakirlik (yokluk) ebedî bir iftihar, bir övünme olmuştur.
Çünkü eli bir şeye erişmeyen kişiler, kendilerini zühd ve takvaya vermişlerdir.”
3286• Cenâb-ı Hakk; “Ey Mûsâ!” diye buyurdu. “Sen onun dilediğini ver,
onun irâde ve ihtiyar elini çöz de, istediğini yapsın.”
3290• “Yâ Mûsâ, o adamın eline bir kılıç ver. Onu âcizlikten kurtar. Kurtar
da, ya Allâh uğruna savaşsın gazı olsun, ya da yol keşsin, eşkiya olsun.
• Çünkü insan, istediğini yapabilmesi yüzünden (Kerremna=) ‘Biz ona
ikramda bulunduk, onu yücelttik.’ sırrına erdi. Fakat, insanların yarısı yılan, yarısı
bal arısı oldu.
• Müminler bal arısı gibi, bal madeni kesildiler, kâfirler ise yılana döndüler,
zehir madeni oldular.”
3301• Mûsâ (a.s.) ona yine acıdı da, öğüt verdi: “istediğin şey senin yüzünü
sarartacaktır.
• Bu sevdâdan vazgeç, Allâh’tan kork. Şeytan seni aldatmış, o, seni tuzağa
düşürmek için bu hevesi, sana ders olarak vermiş,
• Adam; “Hiç olmazsa kapı önünde yatıp duran, ev bekçiliği eden köpek ile
kümes hayvanlarının dillerini öğret.”
• Mûsâ peygamber dedi ki: “Aklını başına al, istek senin, ötesini sen bilirsin;
haydi git dilediğin oldu. Artık ikisinin de dilini anlayacaksın.”
3305• Adam sabahleyin; “Bakalım sahiden dillerini öğrendim mi?” diye denemek
için kapı eşiğinde durup bekledi.
• Hizmetçi kadın, sofra örtüsünü silkelerken bir parça bayat ekmek yere
düşer.
• Horoz bu ekmek parçasını hemen kaptı. Köpek horoza “Sen bize zulm ettin.
• Çünkü sen buğday tanesini de yiyebilirsin, halbuki ben yem yiyemem;
yerimde, yurdumda tane yemekten âcizim.
• Ey neşeli neşeli öten horoz, sen buğday da yiyebilirsin, arpa da, başka
yemleri de. Bense onları yiyemem.
3310• Sonra tutuyorsun, bizim nasibimiz olan şu bir parça ekmeği de kapıyor,
köpeklerin hakkını yiyorsun.”
• Horoz köpeğe “Süs!” dedi. “Gam yeme, buna karşılık Allâh sana başka
şeyler verir.
• Ev sâhibinin atı sakatlanacaktır, yarın doya doya et yersin. Pek hüzünlenme,
kendini üzme.
• Atın ölümü köpeklere bayram olacak, onlar sokak sokak dolaşmadan,
yorulmadan birçok rızk elde edeceklerdir.”
• Ev sâhibi bu sözleri duyunca hemen atı sattı. Köpeğe karşı horoz yalancı
çıktığı için yüzü sarardı. Utangaç bir duruma düştü.
3315• Ertesi gün horoz yine ekmeği kapınca, köpek ağzını açtı da:
• “Ey yalancı horoz!” dedi. “Bu yalanlar ne zamânâ kadar sürecek? Zâlimsin,
yalancısın, hiç de yüzünde nûr yok.
• ‘At sakatlanacak’ demiştin, hani? Sen yalancı körün birisin, hiç bir doğru
sözün yok.”
• Bu işten haberi olan horoz; “At sakatlandı ama,” dedi, “Başka yerde
sakatlandı.
• Ev sâhibi atı sattı, ziyandan kurtuldu. O ziyanı, atı satın almış olanlara
yükledi.
3320• Fakat yarın katırı sakatlanacak, köpeklere nimet var, ziyâfet var.”
• O haris adam çabucak katırı da pazara götürüp sattı, gamdan da, ziyandan da
kurtuldu.
• Üçüncü gün köpek horoza dedi ki: “Ey yalancılar beği olduğu herkese
davulla, dümbelekle duyurulan! Vaadin nerede kaldı?”
• Horoz; “Hemencecik katırı da sattı. Fakat yarın kölesi korkunç bir hastalığa
tutulacak.
• Kölesi ölünce yakınları köpeklere de, dilencilere de ekmek dağıtacaklardır.”
3325• Adam bu sözü duyar duymaz, kölesini de götürdü sattı. Ziyandan
kurtulduğu için neşesinden yüzü parladı.
• Şükürler etti, sevindi; “Dünyada başıma gelecek üç felâketten de kurtuldum.”
dedi.
• “Horozla köpeğin dillerini öğrendiğimden beri, kötü kazâ ve kaderden
kendimi kurtardım.” diyordu.
• Ertesi gün umdukları boşa çıkan, bu yüzden hayal kırıklığına uğrayan
köpek, öfkeye kapıldı da: “Ey saçma sapan herzeler yiyen horoz!” dedi. “Hani
söylediklerinin hiç birisi doğru çıkmadı.
• Senin yalanın, hilen ne vakte kadar sürecek? Sen yalandan başka bir söz
söylemez misin?”
3330 • Horoz; “Haşa” dedi. “Ben de yalan söyleyemem. Benim cinsimden
olan öbür horozlar da. Biz yalancılıktan uzağız.
• Biz horozlar müezzinler gibi doğru söyleriz, doğru haber veririz. Güneşi
gözetler, vaktin gelmesini bekleriz.
• Üstümüze taş örtseler, bizi yer altında, kapkaranlık bir zindana kapatsalar,
biz yine içten içe güneşi bekleriz, vaktini haber veririz.
• Allâh biz horozları, insanlara namaz vaktini bildirmek için armağan olarak
vermiştir.
3335• İçimizden biri vakti bildirmekte yanılır da vakitsiz öterse (yâni vakitsiz
ezan okursa), bu ötüş, onun basının kesilmesine sebep olur.
• Vakitsiz; ‘Haydin felaha’ dememiz, kanımızı mubah kılar.
• Suç işlemeyen, yanlıştan arınmış horoz ise, ancak vahye mazhar olan can
horozudur.
“Can horozunu” Cebrail (a.s.) diye yazanlar olduğu gibi, insan-ı kâmildir diyenler de var
• Adamın kölesi, onu satın alan kişinin yanında düştü, öldü. Böylece alan
adam, çok ziyana girdi.
• O açıkgöz efendi malını kaçırdı, kaçırdı ama, şunu iyi bil ki, bu davranışı ile
o kendi kanına girdi.”
3343 • Horoz söylenmeye devam ediyordu: “Yarın da ev sâhibi ölecek,
mirasçısı feryad, figan ederek öküz kurban edecek.
• Yarın ev sâhibi ölünce, sana bol bol yiyecek gelecek.
3345 • Köy de, halk da, ileri gelenler de kurban etleri, lalangalar ve çeşitli yemekler
yiyecek.
• Köpeklere de, dilencilere de kurban edilen öküzün eti ve koca koca
somunlar dağıtılacak.
• Atın, katırın, kölenin ölümleri, bu ham adamın, bu aldanmış kişinin başına
gelecek kötü kazanın siperi ve kalkanı idi.
• Fakat o, malın ziyanından ve zarara uğramak derdinden kaçtı, malını
çoğalttı ama, kendisi, kendisinin kanına girdi.”
3366• O alçak adam da, horozun laflarına kulak kabarttı. Ve ondan kendi
öleceğine dair sözler duydu da;
• Bu sözleri duyunca, bedenine bir ateş düştü, hemen koşa koşa Hz. Mûsâ’nın
kapısına gitti.
• “Yâ Mûsâ kelîmullah!” dedi. “Feryadıma yetiş, beni ölümden kurtar.” diye
korkusundan yüzünü yerlere sürdü.
• Hz. Mûsâ buyurdu ki: “Atı, katırı, köleyi sattığın gibi, git, kendini de sat da
kurtul! Madem satış işinde usta oldun, bu sefer de yine öyle yap! Bu bedeni sat, yâni
bu beden kapısından sıçra çık kurtul!
3370• Hadi müslümanlara ziyan ver, keseni, dağarcığını iki kat doldur!
• Sana şimdi bahtının aynasından görünen bu kazâyı, bu takdiri ben kerpiçte,
yâni iç aynasında müşahede etmiş, vak’a olmadan evvel sezmiş, görmüş, seni
uyarmıştım.
• Akıllı kişi, işin sonunu, gönül gözü ile önceden görür. Bilgisi az olan kişi
ise, sonunda, o iş olup bitince farkına varır.”
• Adam yine; “Ey iyi huylu peygamber! Lütfet, yaptıklarımı başıma kakma,
yüzüme vurma.” diye feryad ediyordu.
• “Ben iyiliğe layık bir adam değilim. Ancak öyle yapabildim. Başka türlü
yapmak elimden gelmedi. Sen benim değersizliğime iyi bir karşılıkta bulun, lütfet.”
3375• Hz. Mûsâ; “Ey oğul, ok yaydan fırladı. Okun geriye dönüp tekrar yaya
girmesine imkân yoktur. Yâni Allâh’ın takdiri, Allâh’ın verdiği hüküm geri dönmez.
• Ancak lutuf sâhibi Hakk’tan dilerim ki, ölürken îmânlı gidesin,
• Çünkü imanını kendine yoldaş edersen, sen mânen diri demeksin, imanlı
ölürsen bakîsin, ölümsüzsün.”
• Tam o sırada adamın hali değişti. Midesi bulandı, tas getirdiler.
3380• Dört kişi onu aldılar, evine götürdüler, adamın ayakları birbirine
dolaşıyordu.
• Seher vaktinde Hz. Mûsâ: “Yâ Rabbi! Onun imanını alma, onu imansız
götürme.” diye Allâh’a yalvardı.
• Diyordu ki: “Yâ Rabbi, ona karşı büyüklüğünü göster, onun günahını
bağışla. O yanıldı, şaşkınlıkta bulundu, haddini aştı.
• Ona; ‘Bu ilim senin harem değil.’ dedim, sözümü dinlemedi. Onu başımdan
savıyorum sandı.
• Ey kullarını görüp gözeten, kullarını seven, onlara acıyan Allâh’ım! O gâfil
denize girdi.. Fakat su kuşu değildi. Boğuldu gitti. Sen onu affet.” diye yalvardı.
3390• Cenâb-ı Hakk buyurdu ki: “Ona imanını bağışladım. Hattâ ya Mûsâ!
İstersen şimdi onu diriltirim.
• Hattâ hattâ senin yalvarışın hakkı için, şimdi yer altındaki bütün ölüleri
diriltirim.”
• Mûsâ dedi ki: “Yâ Rabbi, bu dünya fânî, ölümlü bir dünya. Sen onu, öbür
dünyada dirilt, çünkü öbür dünya aydınlık ve
ebedî olan dünyadır.”
BeğenLiked by 1 kişi
Sagolun Sayin nak, daha once hic bu acidan bakmamistim. Bu vesileyle Ahmed Avni Konuk serhine de baktim internetten, orada da istidadi olmayan ilmi ogrenmekten bahsetmis. Horozu da sanirim evliya olarak yorumlamis.
Ben tam anlamadim ama, horozu nefs-i mulhime, kopegi de emmare olarak yorumlamak yanlis mi olur? Adam horozun dilini ogrenince bazi gaybi sirlara vakf oluyor ama ayagi kayiyor sonunda. Basina gelen musibetler hirsiz seytani adamin hazinesi olan imanindan uzak tutacakken, adam mulhime bilgileri ile kendini kurtariyor, ama o arada yilan bogazina kadar tirmaniyor. Bu sekilde yorumlamak yanlis mi olur? Yere dusen ekmek nedir mesela, dunya kazanci midir?
BeğenBeğen
Emmare seviyesinde, horoz’u, kişinin iç sesi olarakda tanımlayabiliriz. Fakat sürekli vakitsizce öten bu horoz her vesveseyi olmadık şekilde açığa çıkaran bir felaket horozudur bizim için henüz. Köpeğide bu anlamda emmarenin terbiye olmamış her yöne kendince koşturan av köpeği olarak görebiliriz. Daha bunun gibi iç alemimizde nice unsurların barındığından da haberdarız.
İnsandaki şeytan boyutu tüm bu özellikleri, onun hakikatinin zıttı yönünde işletmek için insana kendi yönüne doğru çağrılarını yapıp, tekliflerini sunabilir.Burada iman ve gerçek akıl nuru olmadan nefsimizde gerçekleştireceğimiz yönelimlerin bizi felakete, ölümcül vesveselere sürükleyerek nefsin kara sularında boğulmamıza yol açacağı tehlikesi göz önünde tutulmalıdır. Yani tezkiye olmadan açılan kapılardan dışarı sızan her bilgi bizim felaket yazgımız haline dönüşecektir.
Bizim üçüngöz dediğimiz algımız bir anda açılıverseydi, terbiye olmamış alt şuurlarının hışmına uğrayarak başımıza gelmeyen kalmadığı gibi, isnetus’un beki erikli’nin haberinde paylaştığı gibi, yardımcı olmak istediğimiz kişiler tarafından öldürülmeye kadar varan tehlikeler ile sürekli karşı karşıya kalırdık. Ya kurtulması mümkün olmayan büyük bir sapıklık bizde tamamen kemikleşirdi, ya da bunu kaldıramayarak intihar ederdik. Vehim, vesvese ve suizanlarımız karşımızda her seferinde diri olarak çıkardı. Mesnevideki adamın böyle yaşamaktansa ölerek kurtulması büyük rahmetin tecellisi olmuştur. Çünkü bir müddet daha böyle yol alsa idi onun için cehennem hükmü tamamen vaki olacaktı.
Bu yüzden sema merdivenlerini basamak basamak çıkarak, beden dağının atmosferine, basıncına uyumlanarak ilerlemek için insan-ı kamillere bendeyiz. Tüm işleyişi ancak bu yolla düzene oturtabiliriz. Böylelikle sonsuz sayıda tehlike, bize yansıtılmadan her durumda korunma altında oluruz.
BeğenLiked by 1 kişi
siniz:
Sayın İsnetus,
kadın- erkeğe ilişkin önceki yazılarınızdan birinde buna bağlı olarak bakır-demir hakkında da ileride yazı yazacağınızı söylemişsiniz. belki unutmuşsunuzdur diye hatırlatmak istedim; zira yazdığınız kadarı bile çok ilginçti.
BeğenBeğen
“peki insan niçin içki veya uyuşturuculara ihtiyaç duyar?
çünkü bozuk dünya görüşü sebebiyle özünden uzaklaşmıştır ve kişi özünden uzak olduğu ölçüde huzursuzluk içindedir. o huzursuzluktan kurtulmak için olabilecek en kötü yolu seçer ve acıyı uyuşturarak dindirmeye çalışır. içki ve diğer tüm müsekkeratların fonksiyonu budur. ancak böyle bir yöntem insanın zaman içinde daha çok batmasına sebebiyet verecektir. niyesine girmiyorum… açık çünkü…
Öze ulaşmak için insanın kendisi olup her durumda olmadığı biri gibi davranmayı bırakması mı, bu bilgi her yerde denk geliyor.
“Bizim eskiden Ahmet Amca diye bir komşumuz vardı, Fatih Kaymakamlığı sekreteriydi. Her sabah kravatını bağlamış hâlde ciddi bir yüz ifadesi ile çıkardı. Evden çıkarken “Günaydın.” derdi ciddiyetle. Her akşam da içmiş olarak gelirdi. Sabahki o ciddi adam gider; “Selamun aleyküm” derdi bu sefer. “Allahümme salli âlâ seyyidina Muhammed .”derdi. Sonra emekli oldu, hacca gitti, namaza başladı vs. Sabahki adam bir maske takıyor. Çünkü ona öyle olması öğretilmiş. O maskeyi ondan alan ne? İçki. Meğer Ahmet Amca aslında çok sempatik bir adammış. Hatta ben bazen sorardım: “Ahmet Amca sarhoşken daha dindar, bol bol salâvat getiriyor; nedir bunu hükmü?””
BeğenBeğen
Ruhundaki acıyı uyuşturup hissetmez olunca keyfi yerine geliyor. Azap içindeki bir insandan şen şakrak olmasını bekleyemezsiniz.
Ancak daha önce değinildiği gibi uyuşturup acısından kurtulmak maharet değildir; aslolan ruhu temize çıkarmaktır.
Tümörün verdiği acı aslında bir tür rahmettir; kişiyi uyarıyor; alarm veriyor. Alarmı susturup tümörü tedavi etmeden bırakmanın sonu feci olur.
BeğenLiked by 1 kişi
Bitcoin: “para kazanmanın iki meşru yolu vardır: bunlar piyasaya mal veya hizmet sunmaktır. son tahlilde her iki yolla da kazanılan para emeğin karşılığıdır.
reel bir değer üretmeden kazanılan para mutlak olarak negatif bir karma olarak sahibine geri döner. insanlığa bir fayda sunmak zorundasınız. yüzeysel bir bakış açısı ile bu evrensel gerçeği umursamadan, her ne yöntemle olursa olsun para derlemeye çalışan insanlar büyük tehlike altındadır.”
Evi kiraya vermek bana böyle geliyor ortada pek de bir hizmet yok aslında.
BeğenBeğen
Evi alırken kullanılan para nereden geldi? O emeğin bir türü değil mi?
BeğenLiked by 1 kişi
peki hocam bu ‘insanlığa fayda sunma’ kriterlerini neye göre belirliyoruz ? mesela bir futbolcunun emeği, sarfettiği efor ‘insanlığa fayda’ olarak değerlendirilebilir mi?
BeğenBeğen
Bakış açısına göre değişir. Günümüz toplumunda insanları eğlendiriyorlar. Yani bir tür psikolojik fayda sağlıyorlar.
Ancak ben futbolun, özü itibariyle tamamen boş iş kabilinden olduğunu düşünüyorum. Evet insanın eğlenceye de ihtiyacı vardır. Lakin eğlence aynı zamanda az çok bir fayda da içermelidir. Mesela ben film seyrederken ingilizce altyazılı olanını tercih ediyorum mümkünse. Eğlenirken lisan da çalışmış oluyorum.
BeğenLiked by 1 kişi
futbolu yabancı kaynaklardan(haber siteleri, forumlar vs. gibi) takip etsek de lisanımızı geliştirsek o zaman faydalı olmuş olmaz mı ? 😀 ya da içindeki olayları yorumlarken tefekkürümüzü geliştirsek faydamıza olmaz mı? ‘atamayan atarlar’ kaidesi ile alakalı sözlükte yazdığınız gibi mesela?
BeğenBeğen
Fenafişşeyh zamanımda her baktığım yüz şeyhimin yüzü oluyordu. Bu yüzleri videoya almak istedim. Kamerayı açtım kaydettim sonra izledim. Maalesef fenafişşeyh videoda gözükmedi. Yani bu durumu bir tek ben görüyordum.
BeğenBeğen
“beden(nefs) dişil; ruh ise erildir. ancak nefsin saltanatını yıkıp yerine ruhun hükümranlığını kuran kimseler gerçek erkektirler. geri kalanlar ise sureta erkektirler ve manada hünsa hükmündedirler. hani şu meşhur baphomet figüründeki gibi çift cinsiyetlidirler.”
Yazmışsınız. Bazı eşcinsel eğilmi de buna bağlamıştınız sanırım.
ruhunu maddesine galip getirebilmiş olan kadınlar dahi manevi olarak eril saflara dahil oluyorsa bu kadınlar da çift cinsiyetli olmuyor mu?
BeğenBeğen
Düz mantıkla yaklaşmamak lazım meseleye…
BeğenBeğen