ERKEK

man3

gerçek erkek ruhunu maddesine galip getirebilmiş olandır. zira beden(nefs) dişil; ruh ise erildir. ancak nefsin saltanatını yıkıp yerine ruhun hükümranlığını kuran kimseler gerçek erkektirler. geri kalanlar ise sureta erkektirler ve manada hünsa hükmündedirler. hani şu meşhur baphomet figüründeki gibi çift cinsiyetlidirler.

peygamberler ve evliyalar gerçek erkek sınıfını teşkil ederler. ruhunu maddesine galip getirebilmiş olan kadınlar dahi manevi olarak eril saflara dahil olurlar. beden olarak ise ideal kadını temsil ederler.

dikkat edin! burada garip bir paradoks söz konusudur. bedensel dürtüler ne kadar güçlüyse ve bu dürtüler kişiyi ne kadar etkisi altına almışsa, o kimse eril sıfattan o denli uzak düşer. dürtüleri ruhun kontrolü altına alabilmişse erkekliğe(ruha) o kadar yaklaşır.

kadınların sezgi yeteneği çok fazladır. ruhunu maddesine galip getirmiş ve eril sıfatı hak etmiş olan şahsı derhal tanırlar ve ona karşı olağanüstü bir çekim hissederler. hünsalara karşı ise ya hiç meyilleri olmaz veya geçici bir temayül gösterirler. bir müddet sonra içgüdüsel olarak o şahsın eril olmadığını hissedip ondan soğurlar. zahiren beraber olmaya devam etseler bile, aslında iç dünyalarında o kimseyi çoktan terk etmişlerdir.

kadınları elde etmek için değişik taktikler ve teknikler geliştiren erkeklerin sonu da aynı olur. bu taktiklerin tamamı gerçek erkeklerin hal ve tavırlarını ilmi yoldan öğrenip taklit etmekten ibarettir. kadınlar ilk başlarda bunlara kapılsalar dahi, bir sonraki aşamada yine içgüdüsel olarak kandırılmış olduklarını anlarlar.

ERKEK” üzerine 26 yorum

  1. Birkaç sorum olacak sayın isnetus.

    1- velayet nuru kişisel, nübüvvet nuru toplumsal.. tamam.
    kişi şuur mertebesini arttırdıkça etrafını da aydınlatır.. tamam.
    toplumsal şuur milletin ahvali.. tamam.
    kaderin gidişatı, deccalizmin zirvesi.. tamam.

    bunların hepsi kabul, lakin üzerimize farz olan, Allah’ın kanunlarını hakim kılmak – islami bir devlet düzeni oluşturmak çabası olmayacak mı bizde?
    zulüm gören milyonlarca insan; arakan, afganistan, çeçenistan, doğu türkistan, filistin, ırak, keşmir, kırım, mısır, moro.. gibi zulüm altında olan topraklara dair bir çalışma yapılmayacak mı? nisan ayından ekim ayına kadar Yemende 85 bin çocuk açlıktan ölmüş. bugün 5-6 saniyede bir çocuk açlıktan ölüyor. Bunlara karşı hiç mi mücadelemiz olmayacak?

    ”Bekle çocuğum
    Uzanıyor namluya öpülesi eller
    Geliyor başı dik,kan pahası,can pahası
    insanca yaşatmak isteyenler
    “çığlık içimde düğüm
    çığlık gözümde yaş
    bekle çocuğum
    yeni bir dünya için
    verdiğim savaş…””
    – Salih Mirzabeyoğlu

    (Kusura bakmayın, şuur mertebesi düşük bir bakış açısı belki ancak bu konularda tarım toplumu bu, haliyle ezilecek, sanayi toplumu olmak lazım tarzı yazılarınızdan başka bir yazınızı göremedim)

    Beğen

    • Tamam dediklerinizin, gerçek hayattada, önce kişi sonra toplum üzerindeki tamam oluşu oranında gerçekleşebilir bu vücud.

      İçteki devlet, ülke, vatan işgaldeyken; dışarıda, başka bir gerçekleşim olmaması gayet hakikattir.

      Liked by 1 kişi

    • Amerika’lıların “”Slave never dreams to be free. Slave only dreams to be king” “köleler özgür olmayı düşünmezler, onlar yalnızca kral olmayı düşlerler” şeklinde çok güzel bir sözleri var.

      Köleliğin ezilmişlik psikolojisinden kaynaklanır bu hayaller. Böylece merdivenin yüzüncü basamağının hayalini kurarak, birinci basamağına adım atmak zahmetinden kendilerini kurtarırlar. Çok kaba bir nefs hilesidir bu aslında. Halbuki yüzüncü basamağa çıkmak için önceki basamakların tümü sırasıyla ve büyük bir özenle kat edilmelidir.

      İmam-ı Rabbani hazretleri bu konuda bizi uyarır ve “daima nazarın kademinin bir üstünde olsun, ötesinde olmasın” der. Çünkü ötesi gerçeklikten kopmaktır, şizofrenik hayallerdir.

      Ayrıca şu entry’yi de bir kez değil mümkünde 3-5 kez okumak ve idrak etmeye çalışmak gerekir:

      https://eksisozluk.com/entry/85233160

      Liked by 2 people

  2. Selamlar İsnetus…
    kişi marifetullah noktasında yükseldikçe imtihanın şiddeti de artacağına göre; bedensel dürtüleri de aynı nispette artıp kişiye daha şiddetli duygular yaşatır mı? bir yerlerde evliyanın şehvetinin de çok yüksek olduğunu okumuştum;yazınızı okuyunca hatırladım. iki durumu ilişkilendirmemiz mümkün mü ?
    bedensel dürtülere söz geçirebilme/ hakim olabilme nispetince mi şuurda sıçrayışlar ve hâlden hâle geçişler mümkündür?

    Beğen

  3. Sayın isnetus merhaba,
    Spinozanın mutlak töz ve felsefesi ile islam tasavvufu ve vahdet görüşünü sentez yapmış biri olarak mı kabul ediyorsunuz?
    Tanıdığımız Allah’ı (haşa) değiştirip yerine ‘evrensel bilinç’ adında, tanımadığımız ve gayrı samimi bir tanrı modeli koyuyorsunuz. Spinoza’nın tanrı anlayışıyla, arasına birazcık tasavvuf serpiştirilmesi haricinde çok bir fark yok.

    yaklaşık 6 buçuk senede ki değişiminiz burada:

    – (14.09.2012) https://eksisozluk.com/entry/30196038
    – (22.01.2019) https://eksisozluk.com/entry/85790986

    sizi okudum. dünyanın sizin olan kısmı tamamdı, lakin dış etkenler tamamen açıkta kalmıştı. bu dış etkenleri evliya sözleriyle anlamaya çalışıyordum ancak tam olarak oturmadı hiçbiri. Bende bıraktığınız güzel bir etki, İmam Rabbani’ye olan sevgim arttı, ufkumu gerçekten açtınız. Keşke Büyük Doğu – İbda çizgisinde kalsaydınız diyorum.

    ben ki, toz kanatlı bir kelebeğim
    minicik gövdeme yüklü kafdağı
    bir zerreciğim ki, arş’a gebeyim
    dev sancılarımın budur kaynağı

    ne yalanlarda var, ne hakikatta
    gözümü yumdukça gördüğüm nakış.
    boşuna gezmişim, yok tabiatta
    içimdeki kadar iniş ve çıkış.

    gece bir hendeğe düşercesine
    birden kucağına düştüm gerçeğin.
    sanki erdim çetin bilmecesine,
    hem geçmiş zamanın, hem geleceğin.

    (nfk)

    Beğen

    • Verdiğiniz hükümlerin tamamı yanlış. Meseleyi anlamaktan çok uzaktasınız. Hüküm vermeden tefekküre devam edin. Umulur ki zaman içinde yavaş yavaş idrak edersiniz.

      Liked by 1 kişi

  4. Sayın İsnetus;
    nefsi kadın, ruhu erkek olarak sembolleştiriyoruz .ruhun belli bir noktaya ulaşması için nefse ihtiyacı var, nefsin de ruha.
    bir kadının da manevi olarak ilerlemesi için erkeğini bulması şart mıdır? evlendiğimiz kişi kendi irademizle seçtiğimiz kişi midir, yoksa derecemizin yükselmesi için nefsimize/kapasitemize göre belirlenmiş bir imtihan mıdır?
    bunlar hakkında ne düşünüyorsunuz?

    Beğen

    • “kaidesini bozan istisna” arkadaşımızın kadına dair çok güzel bir entrysi:

      “erkeğini bulmadan eremez.
      nefsin ermek için ruha muhtaç olması gibi.
      erkek ruh, kadın nefs’tir.
      nefsin ermesi ruhun ermesinden daha azim bir iş daha büyük bir marifettir.

      bu anlamda kadının mürşidi erkeğidir.

      hatice’nin muhammed’ini bulması,
      hatice’nin fatıma’sını doğurması
      fatıma’nın ali’sini bulması
      fatıma’nın hasan ile hüseyn’ini doğurması ve
      meryem’in isa’sını doğurması acayip hikmetlere haiz işlerdir.

      züleyha’nın yusuf’unu bulması da böyledir ancak züleyha girdiği günah nedeniyle yolunu uzatmış acılarla imtihan edilerek tekrar yola sokulmuştur. çünkü o haddi zatında başka bir erkeğe aitken yusuf’una ermek istemiştir.

      rabiatül-adeviyye dahi bir erkeğe sabretmek suretiyle ermiştir.

      kadınların bu konuda, er gibi er nerede ki bulalım deme hakları yoktur. nefs olarak size uygun bir er/ruh ile imtihan edilirsiniz. buna sabreden de bulmuş ve erecek demektir.

      erkeklerin dahi ermek için ricalullah’a muhtaç olması bundandır.”

      Liked by 2 people

  5. Hocam meditasyon anladigim kadariyla aydinlik veya karanlik yuzleri olan birsey. Riyazet veya mucerredlik (abstinence, cinsellikten kacinma) gibi. Belki derinlesmeden yapilirsa bir zarari olmaz (hatta bahsedilen faydalari da var, beyinde gri madde artmasi vs), ama amacina uygun olarak esyanin hakikatini gormek(insight meditation) icin yapildiginda tehlikeleri de olabilir. Mesela maddeye iliskin yuksek bir goru saglamak otesinden perdelenmeye sebep olabilir. Bahsettiginiz karanlik yuzden suur sicramasini yasatabilir. Ayni teknik(nefese konsantre olma) farkli insanlarin elinde farkli yonlere calisabilir.

    Allah hepimizi deccallesmekten korusun.

    Beğen

    • Sayın test,
      Mevlana hazretleri bu beyitlerde, nefsi kuvvetlerin heves,arzu gibi farklı yollarla elde edilmesinin iman açısından tehlikelerini çok güzel açıklamış. Buradan da okuyup faydalanalım.

      Bir adamın Hz. Mûsâ’dan hayvanların, kuşların
      dillerini öğrenmeyi istemesi.

      • Mûsâ peygambere, genç bir adam “Bana hayvanların dillerini öğret.” dedi.

      “Hayvanların ve canavarların sözlerini duyayım da, onlardan dinime ait
      işlerde ibret alayım, Çünkü ademoğullarının dilleri, tamamıyla ekmek, su, şan, şeref ve gösteriş konuları üzerindedir.

      • Belki hayvanların başka bir dertleri vardır, belki bu dünyadan göçme
      zamanında bizim bilmediğimiz bir kurtuluş tedbîri düşünmektedirler.”

      3270• Hz. Mûsâ o adama dedi ki: “Sen bu hevesten vazgeç, çünkü, onların
      dilinden anlamanın, önünde sonunda bir çok tehlikeleri vardır.
      • Sen ibret almayı, uyanıklığı sözden, harften, dudaktan, değil, Allâh’tan
      iste.”

      Hz. Mûsâ onu men ettiği için, adam konunun daha da üstüne düştü. Hırsı
      iyice arttı. Zaten insan men edildiği şeyin üzerine daha çok düşer.

      • Adam; “Yâ Mûsâ!” dedi, “Senin nûrun dünyaya aks edince, her şey senin
      yüzünden kadrini, kıymetini buldu.

      • Ey cömert er, beni bu muradımdan mahrum etmek, senin lutfuna uygun
      düşmez.

      3275•Bu zamanda, Hakk’ın halîfesi sensin bana engel olursan çok üzülür,
      yaslara bürünürüm.”

      • Hz. Mûsâ; “Yâ Rabbi!” dedi, “Bu saf adamı, galiba mel’ün şeytan aldatıyor.
      • Eğer istediğini öğretirsem ona ziyanı dokunacak, öğretmesem gönlüne kötü
      düşünceler gelecek.”

      • Cenâb-ı Hakk buyurdu ki: “Yâ Mûsâ, öğret, çünkü biz lutuf ve
      keremimizden hiç bir duâyı reddetmeyiz.”

      • Mûsâ “Yâ Rabbi!” dedi. “Sonra pişman olacak, ellerini ısıracak, elbisesini
      yırtacak.

      • Kudret, gücü yetmek, herkesin harcı değildir. Âciz olmak, bunalıp kalmak,
      Allâh’ın has kulları için en iyi bir sermayedir.

      • Bu yüzdendir ki, fakirlik (yokluk) ebedî bir iftihar, bir övünme olmuştur.
      Çünkü eli bir şeye erişmeyen kişiler, kendilerini zühd ve takvaya vermişlerdir.”

      3286• Cenâb-ı Hakk; “Ey Mûsâ!” diye buyurdu. “Sen onun dilediğini ver,
      onun irâde ve ihtiyar elini çöz de, istediğini yapsın.”

      3290• “Yâ Mûsâ, o adamın eline bir kılıç ver. Onu âcizlikten kurtar. Kurtar
      da, ya Allâh uğruna savaşsın gazı olsun, ya da yol keşsin, eşkiya olsun.
      • Çünkü insan, istediğini yapabilmesi yüzünden (Kerremna=) ‘Biz ona
      ikramda bulunduk, onu yücelttik.’ sırrına erdi. Fakat, insanların yarısı yılan, yarısı
      bal arısı oldu.

      • Müminler bal arısı gibi, bal madeni kesildiler, kâfirler ise yılana döndüler,
      zehir madeni oldular.”

      3301• Mûsâ (a.s.) ona yine acıdı da, öğüt verdi: “istediğin şey senin yüzünü
      sarartacaktır.

      • Bu sevdâdan vazgeç, Allâh’tan kork. Şeytan seni aldatmış, o, seni tuzağa
      düşürmek için bu hevesi, sana ders olarak vermiş,

      • Adam; “Hiç olmazsa kapı önünde yatıp duran, ev bekçiliği eden köpek ile
      kümes hayvanlarının dillerini öğret.”

      • Mûsâ peygamber dedi ki: “Aklını başına al, istek senin, ötesini sen bilirsin;
      haydi git dilediğin oldu. Artık ikisinin de dilini anlayacaksın.”

      3305• Adam sabahleyin; “Bakalım sahiden dillerini öğrendim mi?” diye denemek
      için kapı eşiğinde durup bekledi.

      • Hizmetçi kadın, sofra örtüsünü silkelerken bir parça bayat ekmek yere
      düşer.

      • Horoz bu ekmek parçasını hemen kaptı. Köpek horoza “Sen bize zulm ettin.

      • Çünkü sen buğday tanesini de yiyebilirsin, halbuki ben yem yiyemem;
      yerimde, yurdumda tane yemekten âcizim.

      • Ey neşeli neşeli öten horoz, sen buğday da yiyebilirsin, arpa da, başka
      yemleri de. Bense onları yiyemem.

      3310• Sonra tutuyorsun, bizim nasibimiz olan şu bir parça ekmeği de kapıyor,
      köpeklerin hakkını yiyorsun.”

      • Horoz köpeğe “Süs!” dedi. “Gam yeme, buna karşılık Allâh sana başka
      şeyler verir.

      • Ev sâhibinin atı sakatlanacaktır, yarın doya doya et yersin. Pek hüzünlenme,
      kendini üzme.

      • Atın ölümü köpeklere bayram olacak, onlar sokak sokak dolaşmadan,
      yorulmadan birçok rızk elde edeceklerdir.”

      • Ev sâhibi bu sözleri duyunca hemen atı sattı. Köpeğe karşı horoz yalancı
      çıktığı için yüzü sarardı. Utangaç bir duruma düştü.

      3315• Ertesi gün horoz yine ekmeği kapınca, köpek ağzını açtı da:
      • “Ey yalancı horoz!” dedi. “Bu yalanlar ne zamânâ kadar sürecek? Zâlimsin,
      yalancısın, hiç de yüzünde nûr yok.
      • ‘At sakatlanacak’ demiştin, hani? Sen yalancı körün birisin, hiç bir doğru
      sözün yok.”

      • Bu işten haberi olan horoz; “At sakatlandı ama,” dedi, “Başka yerde
      sakatlandı.

      • Ev sâhibi atı sattı, ziyandan kurtuldu. O ziyanı, atı satın almış olanlara
      yükledi.

      3320• Fakat yarın katırı sakatlanacak, köpeklere nimet var, ziyâfet var.”
      • O haris adam çabucak katırı da pazara götürüp sattı, gamdan da, ziyandan da
      kurtuldu.

      • Üçüncü gün köpek horoza dedi ki: “Ey yalancılar beği olduğu herkese
      davulla, dümbelekle duyurulan! Vaadin nerede kaldı?”

      • Horoz; “Hemencecik katırı da sattı. Fakat yarın kölesi korkunç bir hastalığa
      tutulacak.

      • Kölesi ölünce yakınları köpeklere de, dilencilere de ekmek dağıtacaklardır.”

      3325• Adam bu sözü duyar duymaz, kölesini de götürdü sattı. Ziyandan
      kurtulduğu için neşesinden yüzü parladı.

      • Şükürler etti, sevindi; “Dünyada başıma gelecek üç felâketten de kurtuldum.”
      dedi.

      • “Horozla köpeğin dillerini öğrendiğimden beri, kötü kazâ ve kaderden
      kendimi kurtardım.” diyordu.

      • Ertesi gün umdukları boşa çıkan, bu yüzden hayal kırıklığına uğrayan
      köpek, öfkeye kapıldı da: “Ey saçma sapan herzeler yiyen horoz!” dedi. “Hani
      söylediklerinin hiç birisi doğru çıkmadı.

      • Senin yalanın, hilen ne vakte kadar sürecek? Sen yalandan başka bir söz
      söylemez misin?”

      3330 • Horoz; “Haşa” dedi. “Ben de yalan söyleyemem. Benim cinsimden
      olan öbür horozlar da. Biz yalancılıktan uzağız.

      • Biz horozlar müezzinler gibi doğru söyleriz, doğru haber veririz. Güneşi
      gözetler, vaktin gelmesini bekleriz.

      • Üstümüze taş örtseler, bizi yer altında, kapkaranlık bir zindana kapatsalar,
      biz yine içten içe güneşi bekleriz, vaktini haber veririz.

      • Allâh biz horozları, insanlara namaz vaktini bildirmek için armağan olarak
      vermiştir.

      3335• İçimizden biri vakti bildirmekte yanılır da vakitsiz öterse (yâni vakitsiz
      ezan okursa), bu ötüş, onun basının kesilmesine sebep olur.

      • Vakitsiz; ‘Haydin felaha’ dememiz, kanımızı mubah kılar.
      • Suç işlemeyen, yanlıştan arınmış horoz ise, ancak vahye mazhar olan can
      horozudur.

      “Can horozunu” Cebrail (a.s.) diye yazanlar olduğu gibi, insan-ı kâmildir diyenler de var

      • Adamın kölesi, onu satın alan kişinin yanında düştü, öldü. Böylece alan
      adam, çok ziyana girdi.

      • O açıkgöz efendi malını kaçırdı, kaçırdı ama, şunu iyi bil ki, bu davranışı ile
      o kendi kanına girdi.”

      3343 • Horoz söylenmeye devam ediyordu: “Yarın da ev sâhibi ölecek,
      mirasçısı feryad, figan ederek öküz kurban edecek.

      • Yarın ev sâhibi ölünce, sana bol bol yiyecek gelecek.
      3345 • Köy de, halk da, ileri gelenler de kurban etleri, lalangalar ve çeşitli yemekler
      yiyecek.

      • Köpeklere de, dilencilere de kurban edilen öküzün eti ve koca koca
      somunlar dağıtılacak.

      • Atın, katırın, kölenin ölümleri, bu ham adamın, bu aldanmış kişinin başına
      gelecek kötü kazanın siperi ve kalkanı idi.

      • Fakat o, malın ziyanından ve zarara uğramak derdinden kaçtı, malını
      çoğalttı ama, kendisi, kendisinin kanına girdi.”

      3366• O alçak adam da, horozun laflarına kulak kabarttı. Ve ondan kendi
      öleceğine dair sözler duydu da;

      • Bu sözleri duyunca, bedenine bir ateş düştü, hemen koşa koşa Hz. Mûsâ’nın
      kapısına gitti.

      • “Yâ Mûsâ kelîmullah!” dedi. “Feryadıma yetiş, beni ölümden kurtar.” diye
      korkusundan yüzünü yerlere sürdü.

      • Hz. Mûsâ buyurdu ki: “Atı, katırı, köleyi sattığın gibi, git, kendini de sat da
      kurtul! Madem satış işinde usta oldun, bu sefer de yine öyle yap! Bu bedeni sat, yâni
      bu beden kapısından sıçra çık kurtul!

      3370• Hadi müslümanlara ziyan ver, keseni, dağarcığını iki kat doldur!
      • Sana şimdi bahtının aynasından görünen bu kazâyı, bu takdiri ben kerpiçte,
      yâni iç aynasında müşahede etmiş, vak’a olmadan evvel sezmiş, görmüş, seni
      uyarmıştım.

      • Akıllı kişi, işin sonunu, gönül gözü ile önceden görür. Bilgisi az olan kişi
      ise, sonunda, o iş olup bitince farkına varır.”

      • Adam yine; “Ey iyi huylu peygamber! Lütfet, yaptıklarımı başıma kakma,
      yüzüme vurma.” diye feryad ediyordu.

      • “Ben iyiliğe layık bir adam değilim. Ancak öyle yapabildim. Başka türlü
      yapmak elimden gelmedi. Sen benim değersizliğime iyi bir karşılıkta bulun, lütfet.”

      3375• Hz. Mûsâ; “Ey oğul, ok yaydan fırladı. Okun geriye dönüp tekrar yaya
      girmesine imkân yoktur. Yâni Allâh’ın takdiri, Allâh’ın verdiği hüküm geri dönmez.

      • Ancak lutuf sâhibi Hakk’tan dilerim ki, ölürken îmânlı gidesin,

      • Çünkü imanını kendine yoldaş edersen, sen mânen diri demeksin, imanlı
      ölürsen bakîsin, ölümsüzsün.”

      • Tam o sırada adamın hali değişti. Midesi bulandı, tas getirdiler.

      3380• Dört kişi onu aldılar, evine götürdüler, adamın ayakları birbirine
      dolaşıyordu.

      • Seher vaktinde Hz. Mûsâ: “Yâ Rabbi! Onun imanını alma, onu imansız
      götürme.” diye Allâh’a yalvardı.

      • Diyordu ki: “Yâ Rabbi, ona karşı büyüklüğünü göster, onun günahını
      bağışla. O yanıldı, şaşkınlıkta bulundu, haddini aştı.

      • Ona; ‘Bu ilim senin harem değil.’ dedim, sözümü dinlemedi. Onu başımdan
      savıyorum sandı.

      • Ey kullarını görüp gözeten, kullarını seven, onlara acıyan Allâh’ım! O gâfil
      denize girdi.. Fakat su kuşu değildi. Boğuldu gitti. Sen onu affet.” diye yalvardı.

      3390• Cenâb-ı Hakk buyurdu ki: “Ona imanını bağışladım. Hattâ ya Mûsâ!
      İstersen şimdi onu diriltirim.

      • Hattâ hattâ senin yalvarışın hakkı için, şimdi yer altındaki bütün ölüleri
      diriltirim.”

      • Mûsâ dedi ki: “Yâ Rabbi, bu dünya fânî, ölümlü bir dünya. Sen onu, öbür
      dünyada dirilt, çünkü öbür dünya aydınlık ve
      ebedî olan dünyadır.”

      Liked by 1 kişi

      • Sagolun Sayin nak, daha once hic bu acidan bakmamistim. Bu vesileyle Ahmed Avni Konuk serhine de baktim internetten, orada da istidadi olmayan ilmi ogrenmekten bahsetmis. Horozu da sanirim evliya olarak yorumlamis.

        Ben tam anlamadim ama, horozu nefs-i mulhime, kopegi de emmare olarak yorumlamak yanlis mi olur? Adam horozun dilini ogrenince bazi gaybi sirlara vakf oluyor ama ayagi kayiyor sonunda. Basina gelen musibetler hirsiz seytani adamin hazinesi olan imanindan uzak tutacakken, adam mulhime bilgileri ile kendini kurtariyor, ama o arada yilan bogazina kadar tirmaniyor. Bu sekilde yorumlamak yanlis mi olur? Yere dusen ekmek nedir mesela, dunya kazanci midir?

        Beğen

      • Emmare seviyesinde, horoz’u, kişinin iç sesi olarakda tanımlayabiliriz. Fakat sürekli vakitsizce öten bu horoz her vesveseyi olmadık şekilde açığa çıkaran bir felaket horozudur bizim için henüz. Köpeğide bu anlamda emmarenin terbiye olmamış her yöne kendince koşturan av köpeği olarak görebiliriz. Daha bunun gibi iç alemimizde nice unsurların barındığından da haberdarız.

        İnsandaki şeytan boyutu tüm bu özellikleri, onun hakikatinin zıttı yönünde işletmek için insana kendi yönüne doğru çağrılarını yapıp, tekliflerini sunabilir.Burada iman ve gerçek akıl nuru olmadan nefsimizde gerçekleştireceğimiz yönelimlerin bizi felakete, ölümcül vesveselere sürükleyerek nefsin kara sularında boğulmamıza yol açacağı tehlikesi göz önünde tutulmalıdır. Yani tezkiye olmadan açılan kapılardan dışarı sızan her bilgi bizim felaket yazgımız haline dönüşecektir.

        Bizim üçüngöz dediğimiz algımız bir anda açılıverseydi, terbiye olmamış alt şuurlarının hışmına uğrayarak başımıza gelmeyen kalmadığı gibi, isnetus’un beki erikli’nin haberinde paylaştığı gibi, yardımcı olmak istediğimiz kişiler tarafından öldürülmeye kadar varan tehlikeler ile sürekli karşı karşıya kalırdık. Ya kurtulması mümkün olmayan büyük bir sapıklık bizde tamamen kemikleşirdi, ya da bunu kaldıramayarak intihar ederdik. Vehim, vesvese ve suizanlarımız karşımızda her seferinde diri olarak çıkardı. Mesnevideki adamın böyle yaşamaktansa ölerek kurtulması büyük rahmetin tecellisi olmuştur. Çünkü bir müddet daha böyle yol alsa idi onun için cehennem hükmü tamamen vaki olacaktı.

        Bu yüzden sema merdivenlerini basamak basamak çıkarak, beden dağının atmosferine, basıncına uyumlanarak ilerlemek için insan-ı kamillere bendeyiz. Tüm işleyişi ancak bu yolla düzene oturtabiliriz. Böylelikle sonsuz sayıda tehlike, bize yansıtılmadan her durumda korunma altında oluruz.

        Liked by 1 kişi

  6. siniz:
    Sayın İsnetus,
    kadın- erkeğe ilişkin önceki yazılarınızdan birinde buna bağlı olarak bakır-demir hakkında da ileride yazı yazacağınızı söylemişsiniz. belki unutmuşsunuzdur diye hatırlatmak istedim; zira yazdığınız kadarı bile çok ilginçti.

    Beğen

  7. “peki insan niçin içki veya uyuşturuculara ihtiyaç duyar?

    çünkü bozuk dünya görüşü sebebiyle özünden uzaklaşmıştır ve kişi özünden uzak olduğu ölçüde huzursuzluk içindedir. o huzursuzluktan kurtulmak için olabilecek en kötü yolu seçer ve acıyı uyuşturarak dindirmeye çalışır. içki ve diğer tüm müsekkeratların fonksiyonu budur. ancak böyle bir yöntem insanın zaman içinde daha çok batmasına sebebiyet verecektir. niyesine girmiyorum… açık çünkü…

    Öze ulaşmak için insanın kendisi olup her durumda olmadığı biri gibi davranmayı bırakması mı, bu bilgi her yerde denk geliyor.

    “Bizim eskiden Ahmet Amca diye bir komşumuz vardı, Fatih Kaymakamlığı sekreteriydi. Her sabah kravatını bağlamış hâlde ciddi bir yüz ifadesi ile çıkardı. Evden çıkarken “Günaydın.” derdi ciddiyetle. Her akşam da içmiş olarak gelirdi. Sabahki o ciddi adam gider; “Selamun aleyküm” derdi bu sefer. “Allahümme salli âlâ seyyidina Muhammed .”derdi. Sonra emekli oldu, hacca gitti, namaza başladı vs. Sabahki adam bir maske takıyor. Çünkü ona öyle olması öğretilmiş. O maskeyi ondan alan ne? İçki. Meğer Ahmet Amca aslında çok sempatik bir adammış. Hatta ben bazen sorardım: “Ahmet Amca sarhoşken daha dindar, bol bol salâvat getiriyor; nedir bunu hükmü?””

    Beğen

    • Ruhundaki acıyı uyuşturup hissetmez olunca keyfi yerine geliyor. Azap içindeki bir insandan şen şakrak olmasını bekleyemezsiniz.

      Ancak daha önce değinildiği gibi uyuşturup acısından kurtulmak maharet değildir; aslolan ruhu temize çıkarmaktır.

      Tümörün verdiği acı aslında bir tür rahmettir; kişiyi uyarıyor; alarm veriyor. Alarmı susturup tümörü tedavi etmeden bırakmanın sonu feci olur.

      Liked by 1 kişi

  8. Bitcoin: “para kazanmanın iki meşru yolu vardır: bunlar piyasaya mal veya hizmet sunmaktır. son tahlilde her iki yolla da kazanılan para emeğin karşılığıdır.

    reel bir değer üretmeden kazanılan para mutlak olarak negatif bir karma olarak sahibine geri döner. insanlığa bir fayda sunmak zorundasınız. yüzeysel bir bakış açısı ile bu evrensel gerçeği umursamadan, her ne yöntemle olursa olsun para derlemeye çalışan insanlar büyük tehlike altındadır.”

    Evi kiraya vermek bana böyle geliyor ortada pek de bir hizmet yok aslında.

    Beğen

      • peki hocam bu ‘insanlığa fayda sunma’ kriterlerini neye göre belirliyoruz ? mesela bir futbolcunun emeği, sarfettiği efor ‘insanlığa fayda’ olarak değerlendirilebilir mi?

        Beğen

      • Bakış açısına göre değişir. Günümüz toplumunda insanları eğlendiriyorlar. Yani bir tür psikolojik fayda sağlıyorlar.

        Ancak ben futbolun, özü itibariyle tamamen boş iş kabilinden olduğunu düşünüyorum. Evet insanın eğlenceye de ihtiyacı vardır. Lakin eğlence aynı zamanda az çok bir fayda da içermelidir. Mesela ben film seyrederken ingilizce altyazılı olanını tercih ediyorum mümkünse. Eğlenirken lisan da çalışmış oluyorum.

        Liked by 1 kişi

  9. futbolu yabancı kaynaklardan(haber siteleri, forumlar vs. gibi) takip etsek de lisanımızı geliştirsek o zaman faydalı olmuş olmaz mı ? 😀 ya da içindeki olayları yorumlarken tefekkürümüzü geliştirsek faydamıza olmaz mı? ‘atamayan atarlar’ kaidesi ile alakalı sözlükte yazdığınız gibi mesela?

    Beğen

  10. Fenafişşeyh zamanımda her baktığım yüz şeyhimin yüzü oluyordu. Bu yüzleri videoya almak istedim. Kamerayı açtım kaydettim sonra izledim. Maalesef fenafişşeyh videoda gözükmedi. Yani bu durumu bir tek ben görüyordum.

    Beğen

  11. “beden(nefs) dişil; ruh ise erildir. ancak nefsin saltanatını yıkıp yerine ruhun hükümranlığını kuran kimseler gerçek erkektirler. geri kalanlar ise sureta erkektirler ve manada hünsa hükmündedirler. hani şu meşhur baphomet figüründeki gibi çift cinsiyetlidirler.”
    Yazmışsınız. Bazı eşcinsel eğilmi de buna bağlamıştınız sanırım.
    ruhunu maddesine galip getirebilmiş olan kadınlar dahi manevi olarak eril saflara dahil oluyorsa bu kadınlar da çift cinsiyetli olmuyor mu?

    Beğen

Yorum bırakın