“batının tekniğini alalım ama kültürünü almayalım”
islami kesimin kendi pozisyonunu izah etme ve zevahiri kurtarma amaçlı ürettiği derme çatma ve boş bir argümandır bu söz. hâlin gerçekçi bir tahlilini yapamamışlardır çünkü sistematik ve soyut düşünce sahasında yeterli değillerdir.
hayat tarzı, ilim, teknoloji, sanat, musiki vs. gibi bir kültürün dış plana ait görünen ne kadar maddi unsuru varsa, hepsi onun dünya görüşünün donmuş, materyalize olmuş hâlidir. o yüzden batının dünya görüşünü alırsanız onun maddi hayatına kavuştuğunuz gibi, maddi altyapısını alırsanız yine otomatikman batının dünya görüşüne kavuşursunuz.
yalnız bu noktada önemle vurgulanması gereken mesele şudur ki, dünya görüşünün alınması ile maddi altyapının da kendiliğinden geleceği düşüncesi pratikte, araya giren farklı değişkenler yüzünden, oldukça sorunludur. kemalizm tam olarak bu demektir ve dünyadaki diğer benzerleriyle beraber fena hâlde çuvallamışlar ve şeklen bir batılılaşmadan öteye gidememişlerdir.
pragmatik bir yol izleyerek direkt altyapısal dönüşümü (sanayileşmeyi) ön plana çıkaran milletler ise (japonya, kore) amacına ulaşmış ancak iddia edildiği gibi kendi kültürel unsurlarını muhafaza etmeleri söz konusu olamamıştır. onlar da altyapı dönüşümüyle beraber dünya görüşü ve paradigma değişimini yaşamışlardır. kimono giymek vs. gibi eskiden kalma bir kaç geleneğin korunması dünya görüşlerinin değişmediği anlamına gelmemektedir.
o yüzden islamcı camia iyi bilsin ki, türkiye sanayileşme yolunda ilerledikçe batının dünya görüşünün ve algısının ruhlara sinmesi kaçınılmazdır. türban takmak ve benzeri bir kaç sembolik unsura sarılarak bu istilayı durdurmak mümkün olmayacaktır.
evet miadını doldurmuş ve ortaçağdan kalmış bir anlayışa endeksli de olsa eski dünya görüşümüz iman ve islam temelleri üzerine bina edilmişti. pek bilinmez ama ortaçağ islam algısı tümüyle muhyiddin-i arabi hazretlerinin vahdet-i vücud görüşü üzerine inşa edilmişti. onun izlerini sanatta, mimaride, musikide bile görmek mümkündür.
oysa, batının bizlere sunduğu dünya görüşünde imanın kırıntısı bile yoktur. bu durum islam dininin zaman içinde tasfiye olacağı anlamına gelir ve an itibariyle bunu durdurabilmenin hiçbir yolu gözükmemektedir.
eğer biz kendi dünya görüşümüzü yenileyebilirsek, erdoğan’ın deyimiyle islamı güncelleyebilirsek işte o zaman makus talihi yenmiş olacağız. bunun kesinlikle başka bir yolu yoktur. tek çaremiz yenilenmedir. ancak bu noktada üstün bir anlayışa eremezsek sapıtma kaçınılmazdır. yenilenme adı altında bazılarının(!) islamı kırpa kırpa kuşa çevirmesinden ve esâsâtı inkar etmesinden bahsetmiyoruz elbette.