VEGAN

hakikat ehlinden bir zat bize şöyle bir tavsiye verir:

“nefsin seni bâtıl ile oyalamadan önce, sen onu hak bir dava ile oyala”.

işte insan böyle bir canlıdır… ye, iç, çalış, üre…bunlar insanı hayatta tutar belki, ama yeterli gelmez. hayatını anlamlı kılacak, onu motive edecek, şevk ve tutku verecek bir şeylere ihtiyaç duyar. eğer onu bulamazsa depresyon, mutsuzluk, anlamsızlık hisleri içine düşer.

bu evrende her şey çift çift var edilmiştir. hak dava varsa eğer, diyalektik yasalar gereğince onun antitezi olarak bâtıl davalar da türer.

kimi “benim ırkım en üstündür, şöyle yücedir, böyle yücedir” demeye başlar. kimi kendini tuttuğu takımın amigoluğuna adar; kimi “hayvan yemeyelim, bitki yiyelim vah yazık hayvanlara” der.

rasyonel bir akıl için tüm bu bâtıl davaların ipliğini pazara çıkarmak beş dakikalık iştir. üstelik ortada tartışma götürecek bir şey de yoktur; sonuç o kadar nettir. ancak bu bâtıl davaların sahiplerine bunu anlatabilmeniz mümkün değildir. insan bir kez saplanınca, nevroza düşünce artık kör sağır olur. sürekli bir kısır döngü halinde kendi kendini doğrular durur.

şu kısacık hayatına boş ve bâtıl davalar ile değil de, hak bir dava ile anlam katanlara ne mutlu!

dostum unutma!

mutlaka ama mutlaka kendini hak bir davaya adamanın yolunu bul. aksi takdirde ömrünü boş davalar uğruna hebâ etmen kaçınılmazdır. insanın asla tahammül edemediği şey anlamsızlıktır. anlamsızlık insanı depresyona, bunalıma hatta intihara kadar sürükler. işte bu nedenle insan, hayatına anlam katacak herhangi bir şeye can havliyle sarılmaktadır.

en büyük dava ise öz olarak şudur: dünya denilen ortam tüm karanlıkları, negatiflikleri, çatışmaları ve antitezleri barındırması nedeniyle şuurun gelişimi için ideal bir mekandır. biz bu dünyaya marifet(marifet=allah’ı bilmek ve tanımak) tahsili için gönderildik. bu okulu başarıyla bitirip diplomasını alan bilinç, ebedi bir mutluluğa kavuşacaktır.