GÜÇ KİME AİT

tevhidi müslümanlar bile anlamıyor ne yazık ki.

halihazırda islam, bir tür sekt dinine indirgenmiş durumdadır. “biz ve onlar; biz ve diğerleri” duygusu hakimdir müslümanlara. fiiller boyutunda işler böyle yürütülüyor belki; ama bilinç boyutunda kesinlikle bu duygunun yeri yoktur. aksi takdirde tevhidin yerinde yeller eser.

ne demektir tevhid?

yetmiş iki milleti bir göreceksin. asla aralarında ayrım gözetmeden, “hepimiz allah’ın kuluyuz” diyeceksin. herkese, hatta tüm mahlukata aynı şefkati ve merhameti göstereceksin. hatta ve hatta iblis ve şeytanların bile allah’ın kulları, görevlileri ve memurları olduğunu bileceksin. onları bile “gayr” olarak görürsen tevhid ilkesi o anda bozulacaktır.

“allah” esması hem negatif hem de pozitif tüm manaları içermektedir. mesela mudill(saptıran, yoldan çıkaran) esması dahi zata bağlı bir isimdir. işte şeytan bu esmanın, yani mudill esmasının mazharı ve görevlisidir. kısacası kişiyi doğru yola eriştiren allah olduğu gibi saptıran, yoldan çıkaran dahi yine allah’tır; hâdî(doğru yola eriştiren) veya mudill esmasının görevlilerini onun üzerine salarak…

peki allah kimi yoldan çıkartır?

elbette yoldan çıkmak için o’na dua edenleri…peygamber efendimize ve onun varislerine uyan kimseler doğru yola girmek için dua etmiş olurlar. aykırı davrananlar ise, “allah’ım bizi saptır, bizi yoldan çıkar” diye dua etmiş hükmüne girerler; dilleriyle değil ama lisan-ı halleriyle…elbette allah tüm duaları kabul buyurur veya bir diğer izahla, o’nun esması ile kaim olan evrensel düzen, kendisine yapılan her etkiye otomatik olarak gerekli tepkiyi üretir.

tüm bunları niye anlattım?

avamın tarih yazıcıları veya kahramanlar olarak zannettiği şahıslar dahi aslında hakkın birer görevlisi ve memurudurlar. negatif veya pozitif kutupta olmaları bir şey değiştirmez. negatif, şer veya antitez kutbu dahi allah esmasına bağlıdır çünkü. imanın altı şartını sayarken, “hayır ve şerrin allah’tan geldiğine inanmak” maddesini ezbere ve klişe olarak söylemeseydik, bu yüksek bilgiye herkesin kolay yoldan erişimi olabilirdi belki.

avamın hatası şudur: onlar kahramanların kendileri gibi sıradan insanlar olmadığını, birer deha olduklarını ve olağanüstü özellikleri sayesinde tarihi yazdıklarını zanneder. oysa hiçbir insanın diğerinden farkı yoktur. hepimiz hakkın ve onun sisteminin birer görevlisiyiz. “dünya bir tiyatrodur. kimine krallık rolü düşer, kimine çöpçülük. rolünü en iyi yapan alkışlanır”.

bir genelkurmay başkanı tek sözü ile milyonluk orduları harekete geçirebilir. tüm savaş uçaklarını kaldırtıp hedefleri cehenneme çevirebilir. elbette onun böyle bir gücü(!) vardır. ancak bu güç tamamen bağlı olduğu düzenle alakalıdır ve kesinlikle şahsi bir özelliği değildir. nitekim aynı kişi emekli olup bağlı olduğu düzenden çıkınca, aynı bizim gibi sıradan vatandaşa dönüşmektedir.

tarihteki kahramanlar dahi tümüyle böyledir. gerçekte yaptıkları her işin arkasında devlet-i aliye’nin yani evrende işleyen ilahi düzenin gücü vardır. onlar sadece düzenin birer görevlisidirler ve de herkes gibi sıradan insanlardır.

hak ve hakikat ehli makam sahibi olup düzenin büyük güçlerine kumanda ederken asla kibre düşmezler. o gücü kendilerine mâl etmezler. geçici bir görevde olduklarını gayet iyi bilirler. antitez kutbundakiler ise herhangi bir makama geçmeye görsünler, derhal onu sahiplenirler ve kendi benliklerine iliştirirler. kendi dehaları sayesinde böyle büyük işler yaptıklarını iddia etmeye ve çevreye yaymaya başlarlar. böylece kapıkullarını da bir tür tanrı olduklarına inandırırlar. gücün böyle bir dayanılmazlığı vardır. güç yüzüğüne herkes karşı koyamaz.

sonuç: tarihte her ne olduysa öyle olması gerektiği için olmuştur. başka türlü olamayacağı için öyle olmuştur. başka türlü olurdu demek, hikmet-i ilahiye’yi itham etmektir. hakîm(mutlak hikmetle iş gören) ismini gereğince değerlendirememektir.

sonsuz hikmetle iş gören allah, gerek tez(hayır) gerekse de antitez(şer) kutbunda en uygun kullarını istihdam eder. hatasız iş çıkarır. aksini düşünmek mümkün değildir.

GÜÇ KİME AİT” üzerine bir yorum

  1. Allah teala yoldan çıkmak için dua edenleri yoldan çıkarır demişsiniz. fakat aykırı davrananlar zaten doğu yolu o anda bırakmış ve yoldan çıkmış olmuyormu.
    Yani El Mudil ismini doğru yolda olanı yoldan çıkaran olarak anlarsak hata mı etmiş oluruz. çünkü doğru yoldan saptırmak için doğru yolda olması gerekmiyormu.

    Beğen

Yorum bırakın