BİLİNÇ VE BİLİNÇALTI

subc1

klasik tasavvuf ehli seyr-i sülukunu(manevi yolculuğunu) akıl ile değil kalp ile yapar. dolayısıyla tasavvuf ehlinin çoğu akli meseleler ile uğraşmamışlar veya uğraşmaya fırsat bulamamışlardır. felsefe ise sadece aklı esas alır. kuru akıl, gayet haklı olarak, islam dünyasında pek rağbet görmemiştir. zira aslolan insan davranışlarının ıslahıdır. kuru bilgi davranışlarda değişikliğe yol açmaz. düşünün! içki veya sigaranın zararlarını en iyi bilen bir hekim bile, onları kullanmaktan kendini alıkoyamamaktadır.

“manevi yolculuğu kalp ile yaparlar” ifadesini siz alt beyni terbiye ederler diye de anlayabilirsniz. malum olduğu üzere, bizde günlük bilinci üst beyin yani korteks temsil eder. felsefi manada akıl dahi bu bölgenin işlevidir. korteksin altında ise bir memeli beyni ve bir de sürüngen beyni vardır. davranışlarımızın çok büyük bir kısmı, işte beynin bu ilkel kısımlarından kaynaklanır. dolayısıyla terbiye olmamış bir alt beyne sahip olan insan, gerçekte insan değil bir tür hayvandır; hem de çoğu zaman en yırtıcısından… bu nedenle farkında olmasak da, aslında tabiat belgeseli seyrederken  kendi iç dünyamızı gözlemlemiş oluyoruz.

“yoksa sen onların çoğunun söz dinleyeceklerini yahut akıllarını kullanacaklarını mı sanıyorsun? onlar hayvanlar gibidirler, belki yolca onlardan daha da şaşkındırlar.”(furkan 44)

geçmiş dönemlerde aklı ve kalbi birleştiren bir ekolün vaz’ edilmesi tarihi şartlar gereği mümkün olamamıştır. o devirlerde insanlığın tarih içindeki seyri esnasında bulunduğu gelişim basamağı aynı anda hem aklı hem de kalbi istihdam etmeye imkan vermemiştir. evet batı dünyası akıl boyutunda büyük açılımlar yapmış ve madde üzerinde hegemonya kurmuştur; ancak maddenin ötesine geçmeyi başaramamıştır. klasik tasavvuf ehli ise ruh boyutunu fethetmiş ancak madde boyutuna inememiştir. bunlar hep kısmî kemalatlar ve parça kavrayışlardır.

devrimizde ise durum artık farklıdır. insanlığın geldiği seviye itibariyle bundan sonra aklı ve kalbi birleştirecek; hem madde hem de mana boyutlarının fethini sağlayacak birleşik ve kapsayıcı bir ekolün ortaya çıkması kuvvetle muhtemeldir. bu zuhurun doğunun ve batının(iki denizin) birbiri ile temas ve kesişim noktasında olan türkiye gibi bir ara bölgede gerçekleşmesi ise daha büyük bir ihtimaldir.