meczuplar, yaygın kanaatin aksine deli değildir. meczup, cezbedilmiş, ilahi huzura çekilmiş demektir.
bir de tasavvufta “süluk” tabir edilen bir kavram vardır. süluk, bir kimsenin üstün ahlak, ilim ve anlayışla donanması; her noktada orta yolu bulup, ifrat ve tefritlerden kurtulması demektir.
süluku tam olmayan bir meczup tehlikelidir; hem kendisi, hem de çevresi için. zira çarpık algısı yüzünden insanları yanlış istikametlere sevk edebilir. onlara vereceği yüksek voltajlı elektrik müthiş bir gayrete, şevke sebep olur. ancak tüm o gayretler, çalışmalar, şevkle yapılan işler son tahlilde boşa çıkar; çünkü yanlış hesap eninde sonunda bağdat’tan dönecektir.
meczupların en bâriz vasfı, hadlerini aşan iddialarda bulunmalarıdır. vatanı, milleti, dini, insanlığı vs. kurtarmak emelindedirler. kendilerine pek büyük makamlar, payeler, ünvanlar verirler;roller biçerler. mehdilik, kutupluk, gavslık vs. gibi… etrafındakilere de bol bol rütbeler dağıtırlar. o mehdiyse, bunlar da onun vezirleridir, kutlu askerleridir, altın nesildendirler vs vs…Evet bu iddialarında haksızdırlar ama %1’lik de olsa çok küçük ve de cüzi bir hakikat kırntısına da sahiptirler.
ancak, bir su damlasına akseden güneşin sureti ile gerçek güneş arasında ne kadar fark var ise, bir meczup ile gerçek hakikat ehli arasında da o denli fark vardır. bir makamın gölgesi ile gerçeği başkadır. asıl ile gölgenin arasını ayırt edemeyenler ancak sekr/sarhoşluk ehli meczuplardır.
cezbe ehli öylesine bir vecd sahibidirler ki, her daim vuslat halleri ile dopdoludurlar. sahip oldukları vecd, onları kendilerinden emin kılar ve de görüşlerinin doğru olduğu yönünde sonsuz bir inanç sahibi yapar; çünkü yanlış bir görüşe, anlayışa sahip olan kimsenin öylesine bir vecde ulaşması mümkün müdür? tabii zannetmeyin ki, cezbe ehli bu şekilde bir akli mülahaza yapıyor; bilakis onların halleri tamamen kalbi ve hissidir.
cezbe ehlinin bir çok yanlış, hatalı, bozuk, çarpık görüşlerine rağmen vuslat kokuları almaları aşkın kerametidir. çünkü aşk her şeyi affettirir. normalde padişahın huzuruna ancak arınmış olanlar çıkabilir. ancak aşıklar bu kuralın istisnasıdır. padişah kendine kara sevda ile bağlı aşıkları hiçbir kusuruna bakmaksızın huzuruna kabul etmektedir.
işte problem de burada başlar. aşık bir kez padişahla yüzyüze gelip, vuslata erince, aşkın harareti söner ve onun verdiği vecd yiter. sonuçta, aşktan geriye sadece ılımlı bir muhabbet/sevgi kalmaktadır.( zat mertebesine çıkamayıp, sıfatlar seviyesinde kalanlar ömür boyu aynen devam ederler. ancak bu durum bir nevi mekr-i ilahidir ve hiç de makbul bir durum değildir)
vecd kaybolunca eski aşığımız huzurdan tard edilir çünkü önceden silinmiş olan nefs tekrar dirilmiştir. artık tüm bozuk görüşlerini düzeltmeden ve kendini tamamen arındırmadan yeniden ilahi huzura çıkmasına imkan yoktur.
böyle bir meczubun etkisinde kalan insanların ise vay haline. onların iki yakası şu dünyada asla bir araya gelmez. her yönden darbe üstüne darbe alırlar. böyle durumdaki kimselere tavsiyem: kaçınız! arkanıza bakmadan kaçınız!
lakin, bu tür meczuplara kapılanların kendilerini kurtarmaları zordur. çoğu zaman da mümkün değildir. sürekli bir kısır döngü içinde kendilerini kandırmaya devam ederler; çünkü o yapıdan ayrılmaları demek, varoluşsal bir boşluğa düşmeleri, sudan çıkmış balığa dönmeleri anlamına gelir. bunu göze alabilecek pek az kişi çıkar.