BÜYÜK GÜÇLER

fehm1

 

neredeyse 500 yıldır dünya hakimiyeti anglosakson’ların elinde.

ingiltere; ispanya ve portekiz ittifakını ezdikten sonra dünyanın tahtına oturdu. ona ilk başkaldıran ülke napolyon fransa’sı idi; ama malum olduğu üzere waterloo savaşı ile ipi çekildi ve hizaya sokuldu. fransa zaman zaman huysuzluk çıkarsa da o günden bu yana genelde uslu çocuk oldu.

anglosakson dünya düzenine ikinci başkaldıran ülke ise almanya idi. üstelik almanya bunu iki kez yaptı. fransa gibi tek seferde işi bitirilemedi.

ikinci dünya savaşından sonra yaşlanan baba(ingiltere), dükkanın işletmesini genç oğluna(amerika’ya) devretmek durumunda kaldı. bu esnada değişen dengeler sonucu, sovyet rusya alternatif güç odağı olarak aradan sıyrıldı.

anglosakson’lar ne yapıp ettiler, yine başarılı oldular ve kendileri için büyük bir tehdit olan sovyet rusya’yı çökerttiler(1990)

rusya da tıpkı weimar almanya’sı gibi çöküşten sonraki 20 yılda kendini az çok toparladı ve tekrar dünyanın patronunun karşısına dikildi. yavaş yavaş birbirlerine el ense çekmeye de başladılar. bir müddet sonra bunun ölümcül bir mücadeleye dönüşeceğinden emin olabilirsiniz.

ancak bu noktada çin’in konumu genelde yanlış ele alınmaktadır. çin çoktandır tarafını seçmiş durumdadır ve büyük bir savaşta rusya yanlısı olarak davranması neredeyse kesin gibidir. kuzey kore dahi çin’in bir nevi ileri karakolu veya bir nevi keşif ve öncü birliği konumundadır.

peki sadede gelirsek, bu büyük mücadelenin sonucu ne olacak? kim kazanacak?

bence yine anglosakson’lar başarılı olacaklar. rusya ve çin tasfiye edilecek. aradan sıyrılan yeni güç ise bilin bakalım kim olacak?

Not: Bu yazı doğrudan tasavvufla alakası olmasa da, genel vizyonumuza katkıda bulunması amacıyla yayınlanmıştır.

İHLAS

dart1

ihlas, saf ve katışıksız olmak demektir; yani yapılan her işte niyete başka şeyler karıştırmadan yalnızca Allah rızasını gözetmektir.

bir insan düşünün, amacına ulaşmak için iyi insan emülasyonu yapıyor. eğer iyi insan olursa, diğer insanların da ona aynı şekilde iyilikle karşılık vereceğini umuyor; ama umduğunu bulamayınca bu tavrından vazgeçiyor.

hedef= dünyada istediklerini elde etmek, insanların onun suyuna gitmesi, egosuna uyumlu davranması.

araç= yardımsever, iyi, dürüst bir görünüme bürünmek ki, insanlar da ona aynı şekilde mukabele etsinler.

sonuç= kurgunun varoluşta işleyen kurallara aykırı olması(bâtıl olması) sonucu çökmesi. kişinin işe yaramayan maskesini çöpe atması.

tasavvufta ise ihlas(katışıksız) olmadan iyi insan olmanın söz konusu olamayacağı öngörülür. ihlasın üç şartı vardır:

1. yalnızca allah için harekete geçmek
2. rıza-i ilahi’den başka bir gaye gütmemek
3. sonucu kaderin hükmü bilip hoş gönülle karşılamak; yani başarısızlık durumunda yeise, başarı durumunda ise gurura düşmemek.

insan bu dünyaya allah’ı bilmek ve bulmak için gönderilmiştir. dünya ve madde alemi, varoluştaki en aşağı yerdir; en katı, titreşimi en düşük boyuttur. dolayısıyla burada zıtlıklar ve çatışmalar yoğundur. çatışmanın yoğun olması ise şuur sıçramaları yapmanın kolay olması manasına gelir; ancak kılıç çift taraflı keser. yükselmek kolay olduğu gibi, tamamen batmak ve skalanın negatif kısmına geçmek de kolaydır.

işte bu sebeple biz her işimizi asıl gayemize(allah’ı bilmek ve bulmak) nispetle yaparız; en basitinden, en karmaşığına kadar her işimizi…mesela yemeği çok acıktığımız için yemeyiz; besmele ile başlayıp marifet yolunda bize gereken enerjiyi almaya niyet ederiz. gezmeye, hava almaya bile çıksak, ” bedenim benim bineğimdir, onu sağlıklı tutayım ki, hedefe giderken tökezlemesin” diye düşünürüz. niyet düzeltme yoluyla tüm fiilerimizi bu şekilde asıl gayeye uyumlu hale getiririz.

tüm bu faaliyetimiz esnasında ne haktan, ne de halktan hiçbir beklentiye girmeyiz. bilhassa maddi beklentiler zehirdir. hakikat ehli asla insanlardan maddi karşılık ummazlar.

sonuca da asla itiraz etmeyip rıza gösteririz. başarı allah’tandır; dilerse verir, dilemezse vermez; o’nun hikmetinden sual olunmaz; o her şeyi yerli yerince yapar. bize başarı nasip etmemişse öyle gerekiyordur.