AKIL VE KALP

zeka, üstbeynin(beyin zarının, korteksin) bir özelliğidir

akıl ise altbeynin bir özelliğidir.

korteks, ne kadar gelişmiş ve fazla bağlantıya sahipse kişi o kadar zekidir. zeka, beş duyu yoluyla elde edilen verileri aristo mantığı ile işler. gelişmiş bir bilgisayardan çok da farklı değildir.

ilerde boynuz kulağı geçecek ve yapay zeka, kendi yaratıcısı olan insan zekasını çok gerilerde bırakacaktır. ancak tüm bunlara rağmen bir cylon(saylon) veya zeki robot istilası ile karşı karşıya kalmayacağız.

niçin biliyor musunuz?

çünkü hiçbir robotun altbeyni klasik tabirle kalbi, dolayısıyla da aklı olmayacaktır. insanı insan yapan, çok büyük ölçüde altbeynin gelişmişliğidir yani aklıdır. kişi altbeynini temizlediği veya titreşimini yükselttiği ölçüde hayvaniyet basamaklarını tırmanır ve nihayet insan olma noktasına ulaşır. altbeynin titreşim frekansının her bir basamağında bir hayvan vardır. bir diğer tabirle, bir hayvanı diğerinden ayıran onun titreşim frekansıdır.

zoraki bir eğitimle zekası geliştirilmiş ancak altbeyni gelişmemiş bir kimse, zeki bir hayvan hükmündedir. sureta medeni görünse de gerçekte vahşidir, altbeyni hangi hayvanın seviyesinde ise davranışı ve ahlakı tıpkı o hayvanınki gibidir.

en önemlisi de altbeyni gelişmemiş kişi dindar olamaz. zira kişi altbeyninin gelişmişliği ölçüsünde(aklı kadar) evrensel düzeni ve onun kurallarını yani dini algılar. farklı boyutları değerlendirebilir hale gelir. o yüzden “kişinin dini aklı kadardır” denmiştir. buradaki akıl, altbeynin yüksek titreşim frekanslarına çıkarak(nurlanarak) kazandığı algı açıklığıdır.

altbeyni gelişmemiş ve düşük frekanslarda kalan kimse kör, sağır ve dilsiz bir kimse gibidir. zira ilahi düzeni göremez ve onunla upload-download ilişkisine giremez.

SANAT NEDİR?

bilim aklın evreni kavrayışı veya kavrama çabası iken, sanat kalbin evreni kavrayışı veya kavrama çabasıdır.

bilim, analitik çalışır ve parçadan bütüne gider. parçalar arası ilişkiyi kavrayıp evrende geçerli ve yürürlükte olan kuralları ortaya koyar. bir üst seviyeye çıksa bile, bu sefer o aşamadaki daha büyük parçalar ile meşgul olmaya başlar. bu böyle gider…aklın en önemli handikapı işte budur; hep parçada takılı kalmasıdır. filin hortumunu inceler, kulağını inceler, kuyruğunu inceler ve hükümler serdeder; ama asla filin bütününü göremez.

kalp ise akıl gibi hakikat yolunda engelli değildir. onun zikredilen handikapından mahfuzdur. kalp, yalnızca bütünü kavrar ve hakikati doğrudan deneyimler. kalbin hakikati kavrayışına sezgi, ilham veya vahiy denir. kalbe inen bu hakikat kendini şiir, müzik, belagatlı söz, resim vs. sanatlar şeklinde dış planda gösterebilir.

tabi bizim burada bahsettiklerimiz gerçek sanatçılardır. bir de onların taklitleri vardır ki, yaptıkları sadece kopyalama ve çeşitlemedir; kalplerinde herhangi bir idrak hasıl olmuş değildir. günümüzde kendini sanatçı diye lanse edenlerin kahir ekseriyeti bu güruhtandır. gerçek sanatçılar parmakla gösterilecek kadar azdır.

asırlardır “kalp” kelimesi ile ifade edilmiş kavram aslında insanın altbeynidir; akıl ise üst beyin veya kortekstir. altbeyin korteks gibi çalışmaz. onun tüm evren ile bir tür enerji alışverişi türünden etkileşimi vardır. altbeyin saflaştığı ölçüde titreşimini artırır ve algı skalasını genişletir. böylece diğer insanların fark edemediği boyutları giriş yapar ve onların sırlarını download etmeye başlar(ilham). kendisine açılan hakikatleri de yeteneği ölçüsünde dış plana yansıtır.

sözün özü sanat, dolan kalbin zorunlu olarak dışa taşmasıdır. taklitçiler bahis dışıdır.