KARAMSARLIK

pes1

emmare dediğimiz en dipteki bilinç düzeyinin tipik bir özelliğidir karamsarlık.

emmare bilinç neler neler kurgular kendi içinde…

olmadık bir hastalığa yakalanabilir, kaza geçirir sakat kalır, eşi hasta olur ona bakmak zorunda kalır vs…

daha nice nice iç karartıcı şeyler…

inanın ben bunları buraya yazmaktan imtina ediyorum; çünkü bunları anmak bile kalbe kasvet verir ve insanın ruhunu karartır. aklı olan insan güzel görür, güzel düşünür, en iyisini umar. allah hakkında hüsnüzanda bulunur.

prensibimiz şudur: negatif düşünce üretmekten kaçın; vesvese olarak kalbe gelmişse, asla üzerinde durma. çevrende dahi negatif olayları görme; görmüşsen ilgilenme, üzerinde durma. daima güzel düşün, güzelliklerle kendini meşgul et, hayra yor. aksi takdirde olumsuz düşünceler seni içine girdap gibi çekecek ve sana bir tür cehennem hayatı yaşatacaktır. emmare bilinci cehennemim özüdür; zakkum ağacının çekirdeğidir.

negatiflikleri yok etmenin yolu, onların üzerinde durmamaktır. zira bir şeyle tersinden veya düzünden ilgilenmek ona enerji vermek demektir ve güçlenmesine yol açar; ama hiç ilgilenmediğimizde solup giderler.

unutmayalım: düşüncelerimiz birer duadır; niyetlerimiz yani sabitlediğimiz düşüncelerimiz daha da güçlü birer duadır. söze dökülmüş düşünceler ve nihayet fiile çıkmış düşünceler ise duanın en güçlü formudur.

hayat tümüyle duadan ibarettir. bumerang kanunu gereğince hayat; düşünce, niyet, söz ve fiillerimizle evrene saldığımız dalgaların yansıyıp bize olaylar ve insanlar suretinde geri dönmesidir. evrene ne gönderirsek bize geri dönen de odur. temiz yayın yaparsak elbette bize dönüşler de temiz olacaktır. bu minvalde mevlana, “âlem bir dağdır, sen nasıl seslenirsen öyle yankı yapar” demiştir.

atalarımızdan bize intikal eden negatif genetik kayıtlar da bilinçaltımızdan sürekli evrene parazitik yayın yaparlar ve başımıza olumsuz olayların gelmesine neden olabilirler. tasavvufi çalışmalarla bunları dahi temizlemek mümkündür.

“ben kulumun zannı üzereyim. benden hayır umarsa hayır; şer umarsa şer bulur” (enes ra.’dan rivayet)

“bundan sonra karamsar olmayacağım” demekle iyimser olmayı başaramayız elbette; çünkü kirli bir bilinçaltı mutlaka üzerimizde hükmünü icra edecektir. o yüzden bilinçaltımızı temizlemekle işe başlamalıyız.

onun da yolu, her gün aksatmadan mesnevi okumak ve tesbihat, zikir gibi ameller yapmaktır. bu çalışmalar zaman içinde bilinçaltımızı tortulardan arındırırlar.

peki niçin mesnevi okumalıyız?

çünkü bilinçaltı akademik dilden veya günlük hayatta kullandığımız zihnin dilinden anlamaz. o ancak sembollerle, mecazlarla, rüyalarla konuşur ve ancak o dilden anlar. mesnevi, sembol ve mecazlarıyla bilinçaltına sirayet edip onu ıslah eder. sanata olan eğilimimiz de yine aynı nedenledir. sanat bilinçten çok bilinçaltına hitap eder zira. dark side’ın sanatlarından şiddetle kaçınmalıyız bu nedenle.

GIYBET

dedi3

gıybet, bir kimsenin gıyabında/yokluğunda onun arkasından hoşlanmayacağı şekilde konuşmaktır.

“gıybet büyük günahtır” denildiğinde çoğunlukla mesele anlaşılmıyor. sanki elinde defter tutan bir melek, “hımmm bu gıybet ediyor, yaz deftere bir milyon günah” şeklindeymiş gibi düşünülüyor.

dinin ölçülerinin şeklî hukuk kuralları gibi algılanması çok büyük bir sorundur. halbuki din, canlı canlı yaşanan ve işleyen bir sistem ve onun kurallarıdır. bu minvalde, tabiat kanunları bile esasen dine dahildir.

örnek olarak gıybet mekanizmasını açıklayalım:

kişi gıybet ettiğinde, gıybet ettiği kimsenin spritüel pisliklerini kendi üzerine çekmeye başlar. arkasından çekiştirilen kimse ferahlarken, çekiştiren kimsenin içi kararır. bu mekanizma otomatik olarak işler ve engellemek mümkün değildir; tıpkı yer çekimini engellemenin mümkün olmayışı gibi.

gıybet edenin üzerine yağan manevi pislikler, o kişideki spritüel yapının işleyişini bozar. enerjetik boyutun başlıca vazifesi, bedenin maddi yapısının koordinasyonunu ve eşzamanlılığını sağlamaktır. bu vazife kısmen aksayınca, sonuçta bedenin de ahengi bozulur, hormonal dengeler şaşar ve kilo alma vs. sonucunda değişik hastalıkların şartları oluşmaya başlar. ayrıca psikolojik bozukluklara da yol açılır.

dinin vaz’ ettiği ölçülerin tamamı bu şekilde değerlendirilmelidir.

“allah emretmiş işte, sorgulamadan yap, allah zaten seni denemek için tüm bunları düzenlemiş” şeklinde belirtilen görüş ise, oldukça sakat ve yanlıştır; bu şekilde davranan kimse, (bilsin bilmesin) esasen tüm ilahi isimleri ve o isimlere dayanan evrensel düzeni bir nevi itham ediyor pozisyonuna düşer.