tesadüf veya rastlantı denilen kavram esasen bizim algı kapsamımız dışında kalan bölgeyi tanımlamak babında kullandığımız üstünkörü bir yaftadır, cehaletimizin örtüsüdür. gerçekte şu alemde tesadüfe yer yoktur.
tasavvufi açıdan da baksanız, materyalist açıdan da baksanız bu böyledir. faraza elimizde aşmış bir bilgisayarımız olsaydı, bir bilardo topuna vuran ıstakanın temas bölgesi, açısı, topa aktardığı enerji, sürtünme vs. tüm değişkenleri hassas bir şekilde hesaplayabilir ve diğer topların dağılımını %100 kesinlikle bulabilirdik.
evrenin başlangıcında büyük patlamayı da aynı minvalde düşünürsek, kainatın sonuna kadar her bir olay, zincirleme bir reaksiyonun sonucu olarak aslen bellidir.
bir de buna hür insan iradesinin aktif müdahalelerini ilave edersek dinamik bir model elde ederiz. böylesine karışık bir modellemeyi insan aklı idrak edemez. ancak kozmik bilgi işlem merkezi(levh-i mahfuz) tüm hesaplamaları anında yapabilir(allah seriül hisap’tır yani hesapları çabuk görücü). yine aynı sebepten dolayı insan gaybı bilemez denmiştir.
işter bizler nispeten hür iradeli varlıklar olarak bu dinamik sisteme her an müdahalede bulunuyoruz, niyetlerimiz, sözlerimiz ve fiillerimizle. son derece tabii olarak da, onların sonuçlarını yaşıyoruz. ne gelirse başımıza kendimizden geliyor.
hatta size daha da ötesini söyleyeyim. şu anki tercihlerimiz yalnızca geleceğimizi değil, geçmişimizi de belirliyor. zira ilahi bilgi işlem merkezi zaman üstü çalışıyor.
sistemde bir böceği ezmek bile gelişigüzel cereyan etmez. mutlaka bir manası vardır. geçmişte veya gelecekte, belki de sadece bozuk bir niyetimizin bedeli olabilir. çünkü bir hayata kastetmek sistemde tanımlanmış büyük suçlardandır ve sonuçlarıyla yüzleşmek üzere böyle bir fiile cebredilmiş olabiliriz.
bu anlamda başımıza gelen çoğu hadise kaçınılmaz ve zorunludur. çünkü onların tohumlarını geçmiş veya gelecekte kendi ellerimizle toprağa biz attık. elbette neşvü nema bulacaklardır, açmış çiçekler veya dikenli çalılar olarak.
o halde içinde olduğumuz an üzere, bütün gücümüzle şerlerden kaçınmalı ve hayra yönelmeliyiz. hayır peygamber ve evliyanın emrettikleri, şer ise onların nehyettikleridir.