tanrının ispatı yoktur.
ispat dediğiniz nesnenin haddi midir ki, tanrıya ulaşabilsin?
ispat gerçekte bir totolojidir. mantık yürütme belli bir paradigma içinde yapılan doğrulamalardır. paradigmanın kendisi ise deney üstüdür.
ister inanın ister inanmayın, bugünün hâkim dünya görüşü veya dini olan “bilimsel pozitivist paradigma” dahi son tahlilde bir kabullenimdir ve ispata konu olamaz. yapılan tüm ispatlama işlemleri kabul ettiğiniz o paradigma sınırları içinde yapılan işlemlerdir. o paradigmayı ortadan kaldırmak mümkün olsaydı, yapılan tüm mantıksal çıkarım veya ispat işlemleri puff olurdu.
deniz seviyesinde su 100 derecede kaynar değil mi?. bunun ispatını bir tencere dolusu su, piknik tüpü ve bir ısıölçer yardımıyla yapabiliriz.
ancak iyi dikkat edin. biz bu ispatı yapana kadar pek çok öncülü zaten kabul etmiş durumdayız. adeta belli bir sonucu versin diye belli bir düzenek kuruyoruz. sonra da o sonuç alınınca “ispat ettik” diye iddiada bulunuyoruz. zaten o sonucu versin diye kurduğumuz düzenek, o sonucu verdi diye ispat mı edilmiş oluyor?
bu tanrıyı ispat martavalları “bilimsel pozitivist paradigma”nın bir göz bağcılık olayıdır. çağımızın insanının zihnini ifsat etmesidir. deccal insanı bu şekilde avlıyor. deccalın şerrinden kimse canını kurtaramıyor.
aynı şekilde peygamberin, kuran’ın ispatı dahi yoktur. böyle bir yönelimde bulunduğunuz anda, “bilimsel pozitivist” dolmayı yutmuşsunuz ve onun öncülünü kabul etmiş durumdasınız demektir. o öncül ki, kendisi bile ispata mevzu olamaz ve kendisi bile deney üstüdür.
ancak(tanrıyı bilmiyorum ama), allah’ı bilmek mümkündür. onun yöntemi başkadır. ancak o biliş dahi mutlak değildir; ehlinin kapasitesince bir biliştir.