MESNEVİ OKUMAK

read1

herkesin inançlardan, kabullerden, önyargılardan, varsayımlardan kendine kurguladığı bir dünyası vardır. iki insanın dünyası arasında yerle gök kadar farklar olabilir. ancak genel çerçeveyi içinde yaşanılan toplum ve zamanın ruhu bizlere empoze eder ki, son tahlilde o da kabullenimler yığınından ibarettir. bu arada hemen belirteyim, “bilim dogmatiklerinin” öngördüğü bir objektivite hiçbir zaman olmadı ve olmayacak da…

misal bâbında atom teorilerinden bahsedeyim: biri çıkmış üzümlü kek modelini öne sürmüş. rutherford güneş sisteminde olduğu gibi elektronlar protonlar etrafında dönüyor demiş. bohr başka bir model ortaya koymuş.

modern atom teorisi de var elbet; ama işin aslı ve hakikati bizce meçhul ve karanlıkta. her yeni teori bir öncekine göre daha gelişmiş ve hakikate doğru fazladan bir adım daha atmış; yani hakikate modellerle yaklaşmaya çalışıyoruz. bir model diğerine göre hakikate daha yakın ama hiçbir zaman hakikatin ta kendisi değil; olamayacak da…

işte insanın zihninde kurguladığı gerçeklik modeli ile hakikat arasında da aynı ilişki vardır. avam mertebesi insanı tamamen hurafeler dünyasında (ister dini, ister seküler mahiyette olsun) içinde yaşarken, az sayıda insan çok daha gerçekçi bir varoluş vizyonuna sahiptir. onlar görüşlerini gizlemezler ama değerlendirebilecek insan sayısı kısıtlı olduğu için bunlar revaç bulmazlar. avamın öncelikleri bunlar değildir; onlar sadece yeme, içme ve üreme dürtülerine odaklanırlar. gırtlaklarına kadar da aktüel siyaset çamuruna batarlar; çünkü önceliklerine ulaşmak için siyaseti zorunlu bir uğraş olarak görürler; ayrıca bir tür ego tatmini de sağlarlar.

çekilen tüm acılar kurgu dünyamız ile hakikisi arasındaki çelişkilerden ortaya çıkar; çünkü yanlış bir hükmü, varoluş mutlaka bize iade edecektir; yanlış hesabın bağdat’tan dönmesi gibi.

yaşadığımız her bir olumsuzluk aslında kainatın bize bir uyarısı, konuşması ve yanlışımızı yüzümüze vurmasıdır. bu durumda bize düşen yanlış kurguyu düzeltmek ve geliştirmektir. bunu tefekkürle kendi başımıza yapmamız gerekiyor. tefekkür kabiliyetimizi geliştirmek istersek, düzenli olarak mesnevi okumalıyız(her gün 2-3 sayfa) bu okuma ömür boyu devam edecektir; çünkü mesnevi çok katlı anlamlar içerir. biz kendimizi geliştirdikçe yeni yeni anlamlar keşfedeceğiz. keşfedemiyorsak, gelişemiyoruz demektir zaten.

bu okumalar ile bir nevi kendimizi akord etmiş oluyoruz. mevlana hazretleri gibi bakıp, görüp, düşünmeyi öğreneceğiz; ona uyumlanacağız. böylece kurgu dünyamız ile hakikat arasındaki uçurumu her geçen gün azaltacağız. farkı kapattıkça bunun bize mutluluk, huzur, gönül ferahlığı, güzel ahlak, sevilen bir insan olmak vs…gibi geri dönüşleri kesinlikle olacaktır.