İNSAN İNSANIN KURDU MU?

insankurd1

– isnetus, bazı insanlar bana musallat oldular; kök söktürüyorlar; hayatım karardı; intihar etmeyi bile düşündüm; bana dua eder misin?

+ ederim etmesine de sen olayın marifet boyutlarını görmelisin öncelikle.

– ne görmeliyim isnetus?

+ insanlar kukla gibidir, hepsinin ipleri allah’ın elindedir. onları oynatan ve dilediği gibi sevk eden ancak allah’tır. sen işi yukardan bağla!

– anlamadım isnetus. insanlarda cüzi irade yok mu? davranışları kendi tercihleri değil mi? sen insanların hepsini allah’ın kuklaları yaptın.

+ onların cüzi iradeleri kendileri ile allah arasındadır; tıpkı senin ile allah arasında olduğu gibi. ancak kulların sana bakan yüzleri itibariyle bağımsız davranma şansları yoktur. hepsinin ipleri allah’ın elindedir. onları dilediği gibi ve hikmeti gereğince çekip çeviren ancak hakktır.

sana belayı veren, kulları üzerine salan yine hakktır. sen ellerini aç, allah’a dua et; ” ey allah’ım biliyorum beni terbiye etmek, bilincimdeki çarpıklığı yani hastalığımı ortaya çıkarmak ve kalbimi arındırmak için bu olayları tertip ettin, insanları üzerime saldın. kusurumu kabul ediyorum. senden gafildim. insanların kendi kendine hareket ettiklerini sanıyor ve kendimce tedbirler almaya, hileler kurmaya çalışıyordum. hepsinden vazgeçtim. işte senin huzurunda kusurumu kabul ediyorum. beni affet allah’ım. gazabından rahmetine ve şefkatine sığınıyorum. senden yine sana sığınıyorum. üzerime gönderdiğin bu belayı lütfu kereminden kaldır allah’ım!. amin”

işte böyle dua et. meseleyi kaynağından hallet. allah senden razı olduktan sonra kulların hükmü ve gücü yoktur. bu anlattıklarım büyük bir marifettir. iyi anla.

– tamam isnetus, sağ ol.

(ertesi gün)

– isnetus, o bahsettiğim insanlar var ya, onların kalbinden bana düşmanlık silinsin diye falanca ayetleri şu kadar, filanca esmaları da şu kadar çektim.

+ büyü yaptın yani.

– hayır isnetus büyü değil, dua ve zikir bu.

+ allah’ın ayetlerini ve esmasını egon doğrultusunda kullanmak büyüden farksız bir davranıştır. bu şekilde belki bir sonuç alırsın veya alamazsın; ancak her halükarda allah’ın gazabına uğrayacağın kesindir.

bunlar emmare davranışlarıdır. senin kulakların sağır olmuş; duymuyor hakikatleri. elini açıp “allah’ım ben ettim, sen etme! ” demek çok mu zor?

işte hikmet buydu!

rab(terbiye edici olan zat) sana bu belayı gönderdi; çünkü senin kendisini tanımanı istiyor.

aklını başına devşir. belayı vereni bil…

TARİH

tarih1

pek çok insan tarihin kahramanlar tarafından yapıldığını ve onların üstün insanlar olarak bizatihi güç sahibi olduklarını vehmeder.

ilkokul çocuğu seviyesi bir tarih algısına tekabül eder bu anlayış.

veya antik çağlarda zeus, hades, hera vs. diye sayıklayanların anlayışına paraleldir.

işin geçeği ise başkadır.

tarih üç beş asırlık trendler halinde sinozoidal dalgalanma hareketi yapar. tarihin seli önünde insan iradesinin hükmü yoktur. iki boyuttan gözlemlenirse tarihin diyalektik işlediği görülür; ancak üçüncü boyuta sıçramak mümkün olduğu anda, gerçekte tarihin helezonik bir hareket yaptığı anlaşılacaktır. (bkz: helezonik tarih anlayışı/#75940604)

tarih kendine uygun insanları bulup çıkartır ve onları istihdam eder. yapan kahramanlar değildir; onlar tarihin elinde bir enstrümandırlar yalnızca.

avamın aklı çocuk aklı olduğu için, yoğun propaganda ile kahramanlar yaratılıp onların zihnine ilka edilir. resimleri her yere asılır; heykelleri dikilir; sözleri her yere yazılır. zavallı avam hayalindeki sahte bir dünyada putlaştırıp panteona yerleştirdiği kahramanlara taparak yaşar ve öyle de göçer gider.

esasen büyük sanılan şahısların hiçbiri büyük değildi. tarihin yükselen dalgasının zirveye çıkarttığı insanlardı onlar. aslında kendileriyle baş başa kaldıklarında kendileri bile şaşırıyorlardı hallerine. içlerinden, “ben tüm bunları nasıl yaptım ya hu?” diyorlardı. sonra bu meseleyi çabucak unutup, çevrelerinin tahrikiyle büyüklük taslayarak yaşamayı tercih ediyorlardı. ilahlık taslamak egolarını okşuyordu.

firavunlar ve kulları böyle ortaya çıkıyordu…