hayat iç içe daireler gibidir. evvela en içteki kişisel dairenin hakkını vermek gerekir. ancak ondan sonra bir dış daireye sıçramak mümkün olacaktır. onun da hakkını verebilirsek bir dış daireye daha sıçrama hakkı kazanırız.
bu kurala uymayan kimseler şuur olarak güdük kalmaya mahkumdur.
günümüzde çoğunluk bu kuralın aksine davranmaktadır. sanki tüm kişisel sorunlarını çözmüş, iç dengelerini kurmuşçasına dış dairelere burnunu sokmaktadır. senin ne işin var dünya politikası ile hatta türkiye’nin uluslararası politikası, güvenliği şusu busu ile…
tüm bunlarla ilgilenmek, insanı yapabileceklerini de yapmaktan alıkoyar. sonuçta boş boş her telden çalan kifayetsizler ordusu türer.
amerikalıların bu konuda güzel bir atasözü var: “bir köle, özgürlüğüne kavuşmayı düşlemez, kral olmayı düşler”. ne güzel tespit etmişler insanın çok önemli bir zaafını. bir köle için özgürlüğüne kavuşmak amacı pratik bir hedeftir. pek çok çalışma, gayret ve fedakarlık gerektirir. bu aynı zamanda bir kişisel gelişim hükmüne girer onun için. oysa kral olma hayali, ona uyuşturucu neviinden sahte bir tatmin verip olduğu pozisyonda kitler. ileriye doğru bir adım dahi atmasına izin vermez.
gece gündüz haber takip edenler, akıllarınca büyük gördükleri kimselerle vehmi bir ortaklık peydah edip, kendilerini önemli hissederler. ego tatmini yaşarlar. günlük hayatları ise vasatın altındadır halbuki.
bir aşçının vazifesi, haber takip etmek, politika konuşmak vs. değildir. onu büyük yapacak olan aşçılığındaki hüneridir. tüm gayretini kendi işine verse. dünya mutfaklarını araştırsa, büyük aşçıları takibine alsa vs. eninde sonunda bu şahıs bir patlama yapacak ve aşçılığı ile toplum içinde, hatta belki dünya kamuoyu önünde sivrilecektir. her beşeri alanda bu böyledir.
her insanın vazifesi önce iç alem dengelerini kurmak; sonra ailesi ile ilgilenmek; sonra kendi mesleğinde, alanında en iyi olmaya çalışmaktır. başka hiçbir şey onu ilgilendirmemelidir.
demokrasinin en önemli dezavantajlarından biri de söz konusu hikmeti doğası icabı çiğneyip yerle bir etmesidir. politik çıkar odakları taraftar edinmek için yoğun propaganda yaparlar. avamın zaten sığ olan aklını iyice berbat ederler. sonuçta kendi cürmüne bakmadan yorum yapan sayısız kifayetsiz türer.
kendini bu tuzaktan kurtaramayanlar ömür boyu bilinçsizce yaşarlar ve öyle de hayatları son bulur. iman ve marifet yolunda harcanması gereken koca bir hayat heba olup gider.