KABİR HAYATI

dreamworld9

insan, hayvan, madde, dağ, taş, gezegenler, yıldızlar kısacası her şeyin fizik madde yapısına paralel olarak bir de gölge kopyası, sübtil dublesi, bir enerjetik eşleniği vardır.

insanlar ve hayvanlar öldüklerinde bu gölge varlık, enerjetik eşlenik, sahip olduğu titreşim frekansına göre ait olduğu enerji katına iner.(hemen değil belirli bir süre sonra çünkü bu enerji bedenin cesetten kopması zaman alır)

hayvanlar için sorun yoktur çünkü her hayvanın enerji bedeni belli bir frekansta titreşir ve sabittir yani değişmesi hiçbir şekilde mümkün değildir. onlar öldüklerinde otomatik olarak enerji boyutunun ait oldukları bölgesine giderler. titreşimi yüksek olan kuşlar, nispeten yüksek tabakalara giderken, sürüngenler vs. alt katlara inerler.

peki insanın durumu nedir?

işte can alıcı soru budur. çünkü insanın enerjetik eşleniğinin mertebesi, benimsediği hayat tarzına, inancına, fikir ve ahlaktaki gelişmişliğine, hâl ve gidişatına göre sonsuz bir değişkenlik gösterebilir.

kimisinin eşleniği melekler kadar hafif ve seyyal ve serbest iken, kimininki de bir sürüngeninki kadar kesif(yoğun) olup adeta kurşun gibi alt katlara inebilir.

tabii burada bir yanlış anlaşılmaya mahal vermemek için hemen belirteyim; ölüm sonrası yaşantıda dünyanın en büyük felsefecisi olmanız bile sizi kurtaramayacaktır çünkü enerji bedenin tâbî olduğu kurallar, aklın bağlı olduğu kurallardan farklıdır ve bu sahanın üstadları peygamberler ve evliyalardır.

nasıl ki fizik bedenimizin güçlendirilmesi için “vücud geliştirme” adı altında bir disiplin kurulmuş ve o sahada gerekli araştırmalar yapılmış ve belirli kurallar ortaya koyulmuştur, aynı şekilde peygamberler de ölüm ötesi bedenimizin sıhhati ve kazanması gereken kabiliyetler için belirli bir çalışma planı ortaya koymuşlardır.

işte bizler peygamberlerin izinden gidersek olağanüstü güçlü bir enerjetik bedene sahip olarak öteki tarafta refahımızı garantiye almış oluruz. aksi durumda ise çok sıkıntı çekeriz.

mesela enerji boyutu itibariyle güneşden yayılan yakıcı partiküller bize ulaştığında kendimizi nasıl koruyacağız? dünyada iken “allahümme ecirnâ minennar-allahım bizi ateşten koru” veya benzeri peygamberlerin talim ettiği bir duayı etmişsek sorun yoktur. çünkü dünyadaki çalışmalar sonucunda bu duayı veritabanına almış olan enerji bedenimiz, ateşle karşı karşıya kaldığında otomatik olarak bu duayı/komutu çalıştıracak ve derhal nurani bir perde/kalkana sahip olarak kendini yanmaktan koruyacaktır.

veya o ortamın tinerci, serseri, eşkiyaları olan varlıklar gelip bizi taciz etmeye başladığında kayıtlarımızda müminun suresi 97-98. ayetler varsa (rabbi euzu bike min hemezatiş şeyatıyni….) otomatik olarak bu ayet aktive olacak ve etrafa yakıcı dalgalar yaymaya başlayacak ve serseriler kaçacak delik arayacaklardır. aksi durumda ise kedinin fareyle oynadığı gibi bizimle oynayacaklardır.

gerçi illa bu duaları bilmemiz gerekmez. kuran’dan herhangi bir kısım da(mesela fatiha suresi) de, doğrudan amaca yönelik dua kadar olmasa da, bize yeterli koruma sağlayacaktır.

her neyse…enerji bedenimiz çeşitli maceralar yaşayıp ait olduğu mertebeye yerleştikden sonra bir tür rüya ortamına girer. aslında bir tür matrikse girer desek daha doğru olur. çünkü her ne kadar ortam rüya türünden olsa da biz onu gayet somut olarak algılarız. zaten nihayetinde dünya hayatı da bir rüya değil mi? oradan kıyas edin.

kabirde göreceğimiz rüyalar veya matrikste yaşayacağımız hadiseler dünyada edindiğimiz bilinç, marifet ve imana göre çok değişiklik gösterecektir.

meselâ, çok güzel çiçekli bir bahçede, bir bahar atmosferinde, bülbüllerin ötüşü eşliğinde masamıza oturmuş şampanyamızı yudumluyor ve dizüstünde sevdiğimiz bir şeyler yapıyoruz. ama bir süre sonra sivrisinekler geldi bize musallat oldular ve her tarafımızı sokup şişirdiler.

örnek vakayı inceleyelim: dünyada kıldığımız namazlar orada bir bahar bahçesine dönüştü, yaptığımız tesbihat bülbüllerin ötüşü oldu, çektiğimiz zikirler şampanya oldu masamıza geldi ama dünyada bazı haltlar da yemiştik. insanlarla ilişkimize dikkat etmez onları incitir, kırardık. işte o suçların cezası en keyifli anımızı berbat eden sivrisinekler şeklinde karşımıza çıktı ve bize azap verdiler.

burada verdiğim örneği daha hafifletebilir veya daha ağırlaştırabilirsiniz. mesela elemanımız tam şampanyasını içerken çayırlardan süzülen bir yılan hamle yaptı. neden? çünkü dünyada iken mazlum bir şahsı dövmüş sövmüştü.

bu noktada sınırsız örnekler vermek mümkündür artık gerisini de siz düşünün….

namazı, zikri, fikri, şükrü, ibadeti olmayan kimselerin hâlini ise, ne siz sorun ne ben söyleyeyim.

KABİR HAYATI” üzerine 54 yorum

  1. Yazi basarili lakin ateistler icin sacma hayalci olmaktan oteye git
    Ez cool olmak zorunda olduklari geremekte dangalaklarin

    Beğen

    • Hocam dileyen dilediğini düşünebilir. Kimseye karışma ve müdahale etme yetkimiz yok. Ancak bizler, tefekkür ve ilim yolunda gayret etmekle yükümlüyüz.

      Liked by 1 kişi

  2. Selamün Aleyküm Hocam tasavvufla ilgili yaşadığım değişik hadiseler ve merak ettiğim bir çok şey var.hayatımda büyük bir çıkmaz ve çalkantı içindeyim.belirttiğim e- mail adresi üzerinden irtibata geçeblir miyiz? yardımcı olabilirseniz çok memnun olurum.

    Beğen

  3. inanç bugün hedef, yükselme ,aşk gibi eylemlere yükleniyor ama genelde hep bi trajedi ile sonlanıyor .
    insanoğlu şu an kendi matrix inde yaşıyor ve bunun ötesine geçmek ise sadece islam yolunda ilerlemekten başka çareside yok . hocam elinize sağlık güzel yazmışsınız .

    Liked by 1 kişi

  4. hocam selamlar yazınızı okuyorumda kendimce iyi biriyim kalp kırmamaya çalışıyorum ama ibadette bulunmuyorum içimden gelmiyor yazınızın sonunda ibadet etmeyenlerin düşeceği durumu açıklar mısınız

    Beğen

    • Düzenli olarak mesnevi okumaları yaparsanız bütün sorularınıza cevap bulacaksınız. İbadetler insan ruhundaki potansiyelin açığa çıkması için zorunludurlar. Bedenin sıhhatini korumak için de benzer bir zorunluluğumuz yok mu? yeterli gıda almak, spor yapmak vs…

      Liked by 1 kişi

  5. bu siteye sözlükteki bir yazınız vasıtasıyla geldim. ekşi sözlük gibi kokuşmuş bir ortamda sizler gibi güzide insanların olması beni çok memnun etti. sözlükteki yazılarınızı ilgiyle takip ediyorum ve bundan sonra sitenizi de ziyaret edeceğim. Allah sizlerden razı olsun verdiğiniz emeklerden dolayı.

    Liked by 1 kişi

  6. Yaşadığımız bu hayat belki de ölümden sonraki o rüya alemidir…Lost dizisinde de bu irdeleniyordu…Ne dersiniz?

    Beğen

  7. Lost, Star Wars, Matrix….Bu 3 fenomen bize çok şey anlatıyor aslında değil mi….Siz de çok etkileşmişsiniz bu öğelerle…Sizin ruhunuzu biliyorum ben…

    Beğen

    • Evet bu filmler genelde “dark side/karanlık yüz” ilimleri sahiplerince senaryolaştırılmıştır. Dış yüzden bir aksiyon filmi veya sabun köpüğü dizisi görünümünde iken, anlayanına hitap eden bir çok mesaj barındırmaktadır.

      Liked by 1 kişi

  8. Dark side tarafından senaryolaştırıldılarsa neden Lost’ta Jakob Black Smoke’u, Matrix’te Neo ajanları ve Star Wars’da Jedi’lar Sith’leri alt etmeyi başardı…Hep iyiler kazandı gördüğünüz gibi…Bu dilemma’yı nasıl betimleyeceksiniz?

    Beğen

  9. Temel çelişki iman ve inkâr arasındadır. Yoksa onların aydınlık yüz dediği de, bize göre karanlık kalır. Bu alemde her şey nispi/izaf,/göreli. Onlar ateş böceğinin ışığını aydınlık zanneder. Halbuki onun ışığı AY’ın ışığına nispetle ne ifade eder ki? Bir de güneş var, ondan daha hiç bahsetmedim üstelik.

    Diğer yandan, “Mecaz hakikatin köprüsüdür” demiş tasavvuf büyükleri. Mecazı hakikat yerine ikame etmemek lazımdır, yoksa o da ayrıca bir perde olur.

    Liked by 1 kişi

    • Ekside cok konusmak entrynizde okuma veya en azindan faydali filmle kafadaki gevezeligi de baglamak gerektigini soylemissiniz. Faydali filmden kastiniz nedir? Star wars, Hobbit gibi filmler faydali midir? Baska ornekler var mi?

      Beğen

  10. Sonuç olarak iyiler kazanıyor ama,senaristler yapımcılar karanlık tarafa ait olsaydı kazananların diğer taraf olması gerekirdi…şer odakları kaybetti Allah’ın izni ile…

    Beğen

  11. Selam,
    Su yazinizda enerjetik beden olan nefsin oldukten sonra hayattayken yaptiklarina gore bir seviyeye indirildigini anlatmissiniz. Ancak ruhtan bahsetmemissiniz. Nefs icin bu asamalar gecerli ise acaba ruha neler oluyor? Kisaca ruh, beden, nefs konularinda biraz kafam karisti. Aciklayabilirseniz cok sevinirim.

    https://eksisozluk.com/entry/45756430

    Beğen

    • Aleyküm Selam,
      RUH tek bir varlıktır. Hiçbir şekilde tanımlanamaz. Bir gözün her şeyi gördüğü halde, kendini görememesi gibi, biz de kendi hakikatimizi bilemiyoruz. Tabii arifler bu kapsamda değerlendirilemezler. Onlar bırakın ruhu, rablerini dahi bilirler.

      Ayrı ayrı ruhlar yoktur. Böyle bir kullanıma denk geldiğimiz zaman, ruhtan kastın nefsler olduğunu hemen anlamalıyız. Şu entry’yi de okuyabilirsiniz: https://eksisozluk.com/entry/57425159

      Liked by 1 kişi

      • Selamlar hocam,,
        Ayrı ayrı ruhların olmadığını ruhun tek varlık olduğunu belirttiğiniz anda hristiyanların kutsal ruh kavramına girmiş olunuyor.
        Ruh Türkçe’de tin Farsça’da Candır.insan ve tüm canlılar ruh ile bedenin terkibinden oluşmuş canlılardır.
        Dolayısıyla kanaatimce hakkın yarattığı ayrı ayrı ruhlar vardır,,bu çoğul ruhların barındığı,ruhlar alemi de vardır..,
        Hristiyanların kutsal ruh telakkisini kabul edemeyiz.

        Saygılarımla

        Beğen

  12. Selamlar sayın isnetus
    Kabir hayatı yazınızda bu belirttiklerinizi farzı mahul başınıza tabanca dayanmış olsa veya ölümcül herhangi bir koşulla karşılaştığınızda da belirtebilir miydiniz.yoksa siz de bizim gibi ölümcül durum karşısında içgüdüsel bir panik içine mi girerdiniz..

    Beğen

    • Aleyküm selam,

      Evet diyebiliriz ama hem tersinden hem de düzünden. Allah hakkında suizan yapanlar da, aynen zanları ile karşılaşacaklar. Tabii bunu sadece zihin itibariyle değil, tüm insan bilinci itibariyle düşünmek lazım. Çünkü günlük hayatta kullandığımız “zihin” total bilincin sadece yüzey kısmıdır.

      Bilinç bedenimizi dünyada iken ilmek ilmek kendimiz dokuyoruz sonra da ahirette onunla karşılaşıyoruz. Bilinç bedenimiz ahiretteki maddi bedenimizdir yani somut bedenimizdir. Peygamberler ve onların varisleri olan evliyanın yolundan gidenlerin kabri cennet bahçesidir. Ancak kabir hayatı rüya cinsindendir. Mahşerden sonra ise somut olarak cennet hayatı yaşamaya başlarlar. Münkirlerin ise kabri ateş çukurudur. O ateşi de kendi elleri ile tutuşturmuşlardır.

      Liked by 1 kişi

      • Selamun aleykum
        Bu bilinc ruhsal bedenin suretinin mevcut avatarimiza benzeyip benzemeyecegi noktasinda gorusunuz nedir.kabir hayatinda da ayni kisiden kimlikten olmak mi icap ediyor.

        Beğen

      • Aleyküm Selam,

        Elbette bilinç bedenimizin sureti aynen şu anki bedenimizin suretidir. Ancak amellerimize göre bu suret bir ölçüde çarpılır; çok daha iyi yöne veya çok daha kötü yöne. Günahlara müptela olanların bilinç bedeni o günahla ilgili hayvanın suretine girer. Kimisi domuz, kimisi maymun, kimisi de diğer bir hayvan suretine yaklaşık bir hal alır. Başka günahların da değişik çirkin efektler verme özelliği söz konusudur.

        Tevhid şuurunu tam elde etmiş olanlar ise peygamberleri bile imrendirecek derecede güneş gibi parlar. Yine tüm bu olaylar kabirde rüya ortamında, mahşerde ise reel, somut ortamda cereyan ederler.

        Liked by 1 kişi

  13. iyi aksamlar.

    peygamberler ve onlarin varisi olan evliyanin yolundan gidenler gunluk “zihinlerini” de tamamiyle onlarin yoluna mi adamalilar?
    kalpleriyle peygambere ve varislerine bagli olanlarin gunluk yasamlari nasil olmali?

    Beğen

    • Sezar’ın hakkı sezara, tanrının hakkı da tanrıya verilmelidir. Tabii biz bu sözü kendi zaviyemizden algılamalıyız; çünkü her ne kadar zahir ile batın arasında perde varsa ve birbirlerine karışmıyorlarsa da, ayrı da değildirler.

      Zahir boyutu kendi kurallarına göre işler ve o kurallara riayet edilmelidir. O kurallar hiçe sayılamaz. Bâtın boyutu da kendine has işleyişe sahiptir. Mesela yemek yemeden ve su içmeden yaşayamayız. Zahir boyutunun bu zorunluluğuna riayet etmek durumundayız. Bâtın boyutunun bu noktada müdahalesi ise niyet koymak şeklindedir. Yemeği yerken besmele çekmemiz ve onu Allah namına, Allah yolunda güç bulmak üzere yememiz gerekir.

      En basit tabirle günlük hayat aksatılmamalı ve üzerimizde hakkı bulunanlara gereken ihtimam gösterilmelidir.

      Liked by 1 kişi

    • Görülebilir elbette. Hatta görmeyenler de bir ölçüde hissederler. İnsanların bunalımları, depresyonları kimi zaman ruhlarının azabından kaynaklanır. Tamamen hissetmemelerinin sebebi, dünya meşgalesi ve onun verdiği gaflettir.

      Yalnız dünya hayatında iken görülen kabir hali sabit değildir. Yani o kimse tevbe etse veya şuurunu geliştirse hali de değişecektir. Kabirdeki kimsenin bu şansı yoktur veya çok kısıtlıdır.

      Liked by 1 kişi

  14. Yalnız dünya hayatında iken görülen kabir hali sabit değildir. Yani o kimse tevbe etse veya şuurunu geliştirse hali de değişecektir. Kabirdeki kimsenin bu şansı yoktur veya çok kısıtlıdır.

    şuuru geliştirmek için aşka ihtiyaç var mı?
    aşk zihni öldürürken şuurun gelişmesini mi sağlıyıyor?

    Beğen

    • Normalde ruh ile beden birbirinden ayrılmaz. Ruhu yükseltmek için ya bedeni ve nefsi temizlemek lazımdır, ya da onları deaktive edip ruhu serbest bırakmasını sağlamak gerekir. Aşkın verdiği sekr/sarhoşluk ile beden ve nefs büyük ölçüde devre dışı kalır ve ruh yükselmeye başlar.

      Bu usul sonradan geliştirilmiştir ve Mektubat’ta “iki Türkmen’in hikayesinde” anlatılır(200. mektup)

      http://www.sadakat.net/mektubat-i-rabbani/4353-200mektup.html

      Bu yolda kalp tasfiyesi, nefs tezkiyesinden önce gelir. Diğer usule göre çok daha kolay ve avantajlıdır. Direkt nefs tezkiyesini günümüz insanının başarması mümkün değildir.

      Liked by 1 kişi

  15. Selamun aleykum hayirli cumalar
    Kabir hayatinda kaderimizdeki alternatif oykuleri gerceklesmemis olasiliklari musahede etme imkani var midir sizce.

    Beğen

    • Aleyküm Selam,
      Evet vardır ama cepteki paraya göre. Ahiret aleminin parası nurdur. Kişinin nuru ne kadar çoksa, o kadar müreffeh bir hayat yaşar kabirde. Nur rüyada genelde döviz ve para şeklinde görülür.

      Liked by 1 kişi

  16. para sembolik bir ifade gibi geldi..
    asik veysel’in esi onu terkederken zorda kalmasin diye ayakkabisinin icine para koymasi gibi..

    Beğen

  17. Selamun aleykum
    Dinimiz geregi olumden Sonra bu dunyaya gore Cok Daha genis bir alemin bizi bekledigine inaniyoruz.
    Diger yandan masum insanlari oldurmenin v.b bombalamanin katletmenin cok kotu seyler olarak tanimliyoruz.size gore Bunun sebebi nedir..Obur dunyayi gozeteceksek masum adamlari Katleden olduren zalimin aslinda onlarin Daha guzel bir hayata gecmesi bakimindan onlara yardim vesilesi olmasi icap etmez miydi..
    Bu konuda sitede paylasimda bulunan dostlarin da goruslerini Merak ederim.

    Beğen

  18. bu dar dünyada kör isek ölünce geçeceğimiz geniş alemde de kör olacağız.
    bu durumda düşünmemiz gereken geniş aleme geçmek değil, geniş aleme kör geçmemek olmalıdır.

    gözümüzü açamadan bir şekilde katledilerek geniş aleme geçersek şehitlik mertebesiyle mükafatlandırılacak olabiliriz.

    ancak bu dünyada yaşarken gayret ederek gözümüzü açmaya çabalayıp ölmeden evvel ölürsek şehitlik mertebesine bu dünyada yaşarken sahip oluruz.

    ancak şehitliğin de mertebeleri vardır. bu da geniş alemden ne kadar faydalanabileceğimizi belirliyor olabilir.

    ben bu şekilde düşündüm. sayın isnetus yanlışlarımızı düzeltirse memnun olurum.

    Beğen

  19. Selamun aleyküm
    Gecen günler ev ortamımızda 12 yıldır bulunan köpeğimizi kaybettik evin civarında çalılıklara gömüldü…acaba kabir aleminde onun halini varlığını görme bilebilme durumu olabilir mi…

    Beğen

  20. Aslında zaman çok yavaş işlemekte, onu hızlandıran gaflet. Buradaki beş dakika ölüm anındaki bir güne denk gelebilir mesela. Hatta bir gün bile değil tarifsiz zamanın iptal olduğu veyahut öyle gibiymiş gibi geldiği bir an yaşayabiliriz. Ölüm anının tarifi hakkındaki hisleri kelimeye ne kadar dökebilirsiniz? /Aşağıdaki entrynize ilişkin..

    hiç kimsenin gerçekten inanmadığı realite. ölümün soğuk nefesini ensesinde hissetmediği müddetce de inanmamaya devam edecektir. bizzat yaşadığım için bunu çok iyi biliyorum. bir gece yarısı saat 2:00 gibi yataktan aniden fırlamıştım. bütün benliğimi ölüm hissi kaplamış olarak. ölüyordum… iliklerime kadar korku hissettim. öylesine bir dehşet tarif edilemez. beş dakika içinde normale döndüm ve kendime bir çay yaptım. ama hasta yatağındakiler ölümü hissedince benim gibi beş dakika sonra normale dönemiyorlar tabii ki, basbayağı ölüyorlar. onların neler hissettiklerini çok iyi anladım.

    sonrasında yaşadığım hayat bana büyük bir lütuf olarak göründü ve kendime söz verdim. yaşadığım her dakikayı değerlendirmeli ve asla boşa harcamamalı idim. islamı daha iyi öğrenmeli ve sindirmeliyim diye düşündüm. ama bir kaç gün sonra hepsi uçtu. bildiğiniz gafil insan modu avdet etti. tuhaf yaratık şu insan…

    Beğen

  21. İsnetus Selamlar,
    Canla dirildiğiniz, idrak anlarınızı ifade eden ekşideki yazınıza ulaşamıyorum. deneyimlerinizi aktardığınız gayet derinlikli olanı ve size bir atlayış sağlayanı. uzun, çetin yolllar aştığınız, gittiğiniz uykusuz geçen saatlerinizi dile getirdiğiniz yazınızı bulamadım. tekrar okumam için yardımcı olursanız sevinirim. bugün ve bu bir hafta önemli zamanlar. hızırın ab-ı hayat gününde uyandırdığımız çerağımızın ışığının kalbimizde daim olması temennilerimle, sevgiler.

    Beğen

  22. Bu yazınızdı, teşekkürler. sizin yaşadığınız aynı hallerin benzerini yıllar yıllar önce bizzat tecrübe ettiğim için sizi daha iyi anlamıştım. kendi çabalarımla eren eteği tutmuş evliyadan birini aradım bu topraklarda ve sonunda buldum. kendi vücut iklimime yolculuğum onun yardımıyla ilerliyor. ilahi yöne muhabbetimin artmasında kapı aralattı. sizin de bir çok yazınızdaki doğruluğa hak veriyor, sizi her gün takip ediyorum. bu yol hem yalnız alınıyor hem de yalnız kalamadan. ötekini, berikini, ayrığı kendinden görerek. hakkın manasını gönülden işitebilmiş, emaneti sadık hal ve iman ile teslim edecek siz gibi insanların varlığı beni mutlu ediyor.son olarak candan dilerim ki her dem Allah’a emanet olun.

    Beğen

  23. Oncelikle okuyacak olan herkese saygilar.

    Daracik bir web sayfasinin yorum bolumunde ince seylere gonul vermis ve yaratilisin mahiyetini ve hallerini merak etmis insanlar gormekten cok memnun oldum.

    Ustad isnetus, evvela tesekkurler. Ben de buradaki bir cok yaziyi okudum. Aklima takilan bir mesele oldu, izninizle sormus bulunayim:

    “Varligin enerjetik eslenigi” diye tabir ettiginiz ve Ilahi ruyalar (veya yakaza) vasitasiyla insana belli olan butun sûretlerin (cesitli hayvan siluetleri, manaya isaret eden metâ ve eşyâ vb…) algilanisi ve bahsettigi mana her ruha gore ayni midir? Varligin katmanlarina dogru bazi pencerelerden bakabilmis insanlarin hepsi icin ayni manaya gelir mi? (örn. bir ahval uzere temaşa edilen bir cesit yilan)

    Sayet böyleyse, bu neden böyledir? Ve bu soyut alemdeki kavramlarin ne ifade ettigini saglikli bir sekilde aktarabilecek, bu ugurda olusturulmus bir kaynak var midir?

    Tesekkurler

    Sevgiler

    Beğen

    • Evet bilinçaltı sembollerinin büyük kısmı ortaktır. Bunlar kolektif bilinçaltına yani insanlığın bilinçaltına ait kodlardır. Bir tür ortak lisandır. Kişisel bilinçatı sembolleri de vardır ancak bunlar geçicidir ve dünyada kalırlar. Bu konular parça parça evliyanın kitaplarında işlenmektedir. Batıda ise Jung tarafından incelenmiştir.

      Liked by 1 kişi

  24. Bitcoin başlığında yazınızdan geldim. Nereden nereye, vesile lazım demek ki. Eşyanın enerjisi, kişilerin enerjisi ki özellikle negatif insanların ve maddiyatın, bununla kast ettiğim eşya, mal mülkten öte iş güç, hayat akışı, televizyon, telefon, e-mail, sürekli açık iletişim ve fazlasıyla uyaranın olduğu, ağırlık olarak bence negatif uyaranın olduğu ortamda, ziyadesiyle yorulmuş insan için bir çıkış yolu var mı? Çıkmam lazım o kısır döngüden, bir yerden adım atmak istiyorum ama tembellik alıkoyuyor. İbadet etmek maalesef, dilim dönmese de bu lafa “ağır geliyor”. Maddiyatın içinden ne ara sıyrılıp biz buna döneceğiz? Bizim sınavımız bu mudur? İtikaf etmek günümüz insanı için ne kadar uygun? Bütün siteyi araştırmak, okumak, istifade etmek isterim, Mesnevi’ye dair verdiğiniz çevirideki yazıyı da indirdim. Uzunca yazıyı birkaç günde okumak isterim fakat bu ne kadar uygunuz? Veya bu basitçe bir bahane mi? Bizim herşeye, günaha, malayani işe, gündelik akışa yakınlığımız çok fazla.

    İbadet, dinimizde şekillendiği itibariyle bir yolun içinde kalmak için gerekli bir ritüel olabilir mi? Bilirsiniz kişi tekrarlayan davranışları alışkanlığa çevirir ve ona dair şeyleri anmaya başlar. Yani çerçeve dışına çıkmamak için mi gerekiyor acaba? Hissetmeden de olsa alışkanlık olması için ibadet etmek ne kadar doğru?

    Yalnız buna tezat olarak zamanında her tür keyif verici, dünyevi şeyi deneyip,hiçbirinde o içsel huzura erişemeden, sabah yarı ayık halimde ezana göz yaşı döküp, tövbe edip, abdest alarak kıldığım namazın tadını hala hiçbir şeyden alamadım.

    Beğen

  25. […] Çok güzel bir andı. Dünya hayatını da bir nevi askerlik sayarsak, gerçek terhis gününde yani ölüm anında, çok daha büyük bir mutluluk yaşamayı ümit ediyorum.azrail a.s. terhis belgemi verecek ve ben ışık hızıyla Allah’ın huzuruna çıkıp onunla konuşacağım. ondan sonra madde aleminin paralelindeki ruhani ve nurani alemdeki evimde(kabrimde) keyif çatacağım. dünyanın binbir türlü sıkıntısından ve gailesinden selamete çıkmış olarak.en azından böyle olacağını umuyorum ve dualarım bu yönde.hayattan terhis ve kabir hayatı:https://isnetus.wordpress.com/…/10/15/kabir-hayati/ […]

    Beğen

  26. […] Gariptir ama aslında hiçbir insan öleceğine inanmaz. hep başkaları ölür çünkü aklımız ölümü idrak edemiyor. yakınlarımızdan biri ölürse, onu da bir tür ayrılık ve ayrılık acısı olarak hissediyoruz.maalesef ölüm sürecine girip o hali tatmadıkça bu vurdumduymazlığımıza devam edeceğiz. bunu nereden mi biliyorum? çünkü yaşadım.zamanın birinde, bir gece yarısı dehşet içinde uyanıp kendimi ölüm halini yaşarken buldum. sonra yavaş yavaş normale döndüm. işte o hal içindeyken, mesela kanserli bir hastanın ölürken neler hissettiğini çok çok iyi anlamıştım. ben o halden çıkıp dünyaya geri döndüm ama artık bedeni iflas etmiş bir hastanın geri dönmesi mümkün değildi.şu anda o olayı hatırlarken bile duyguları yaşayamıyorum sadece kuru bilgi olarak size naklediyorum. yani düşünün insanoğlundaki gafleti.hani derler ya “düşmekte olan uçakta ateist yoktur” diye,ben de, “ölüm haline girmiş bir insan artık ateist değildir” diyorum.lakin,“nihayet firavun boğulacağı anda: “isrâiloğullarının inandığı Allah’tan başka ilâh olmadığına inandım. artık ben de müslümanlardanım. ” dedi.o’na: ‘şimdi mi iman ettin? halbuki, daha önce baş kaldırmış ve bozgunculuk etmiştin’ dendi.” (yunus 90-91)ayrıca, kabir hayatı için,https://isnetus.wordpress.com/…/10/15/kabir-hayati/ […]

    Beğen

Yorum bırakın