AYDINLANMA

aydinlanma2

batı dünyasının arka planını yani ruh ve mana alanını antik yunan ve eski mısır’a kadar takip etmek mümkündür. bilhassa eski mısır hermes trismegistus da denilen idris peygamberin ilim mirasının kabuğuna sahiptir. zira zaman içinde idris a.s.’ın bilgeliğinin içeriği boşaltılmış, tersine çevrilmiş ve tarihin sayılı dark side/karanlık yüz merkezlerinden biri ortaya çıkmıştır.

batının eski mısır ve yunan sevdası bu yüzdendir. filmler, araştırmalar vs…adamlar ister istemez ruh köklerine çekiliyorlar. doğu islam aleminin ruh kökleri de tasavvuf adı verilen irfan okullarına istinat eder ki, marifetin aydınlık yüzüdür.

batı ile doğu eşyanın tabiatı icabı karşı karşıya gelmiş, uzun süre başa baş mücadele etmişler ve nihayetinde doğu, batı karşısında dağılmış ve ağır bir mağlubiyete uğramıştır. aralarındaki çatışma öncelikle irfan boyutunda cereyan etmiştir. ancak onlar ruhun karanlık yüzünden de olsa marifette doğuya fark atmayı başarmışlardır.

karanlık yüz neden daha başarılı oldu? yoksa daha mı güçlü? hayır! daha güçlü değil ama daha kolay…çok kısaca izah edersek, karanlık yüzde aydınlanmaya ulaşmak için bir insan, şu üç aşamayı geçmeli ve üç kilidi açmalıdır:

1- göbek bölgesindeki temel içgüdü merkezi aktif hale getirilmelidir. bunun için bütün cinsel takıntılar ve içgüdüsel eğilimler bertaraf edilmelidir. burada kördüğüm olmuş kırmızı iplerin(spritüel görüş itibariyle) tamamı kesilmelidir. tabii bu bahsettiğim hadiseler hep bedenin enerjetik boyutu itibariyledir madde kısmıyla alakalı değildir.

bu bölgenin çalıştırılması için tam bir cinsel özgürlük gerekir ki şeytanın neden insana bu tür bir davet yaptığını böylece anlamış oluyoruz. çünkü şeytan insanı aydınlanmaya ve bilgeliğe davet ediyor. batı dünyasındaki açık saçıklık, eşcinsellik, porno, kadınların özgürleşmesi adı altında cinsel bir meta haline getirilmesi vs…hep bu amaca yöneliktir.

2- kalpteki duygusal merkezin açılması ve çalıştırılması. buradan dışarıya uzanan sayısız gümüş ipin kesilmesi gereği…bu gümüş ipler kalben bağlı olduğumuz diğer insan, canlı vs.’dir. tam bir duygusal nötrlük sağlandığı takdirde kalp mekezi aktif hale geçer.

3- son kilit beyindeki zihin merkezidir. buradaki düğüm olmuş mavi ipler kesilmelidir yani bütün yanılsama, ilüzyon içeren bilgilerden ve çarpık akıl yürütmelerden kurtulunmalıdır.

bütün bu kilitler açıldığı takdirde sakrum(kuyruk sokumu) kemiğinin enerjetik boyutundaki spritüel yılan omurga boyunca yükselir ve bıngıldak kemiğine ulaşır işte burada lucifer(ışığı getiren) ilgili şahsa tecelli eder ve onu aydınlatır. artık bu şahıs bir “dark side” bilgesidir. gerçek aydındır…yoksa öyle fazla mürekkep yalamak, okumak, entel dantel geçinmek ile “aydın” olunmaz.

tabii bu süreç bir master/usta’nın gözetiminde yapılmalıdır. aksi takdirde tehlikeli olabilir. bu aydınlanmayı yaşayan şahıs kolay kolay yaşlanmaz, hastalanmaz çok zeki hatta deha çapında biridir. aynı zamanda zengin ve elit sınıftandır. günümüzde dünyanın gizli yöneticileri bunlardır…

aydınlık yüzde ise yılan yükseltilmez. tam tersine bir operasyonla, nübüvvet ve velayet nurları bıngıldak kemiğinden girip omurga boyunca aşağıya iner ve yoldaki bütün kirleri yakar ve nihayetinde sakrum kemiğindeki yılanı mesh eder ve dönüştürür. işte burada kişi “şeytanım müslüman oldu” diyebilir. omurga boyunca sabit bir nur sütunu kalır ki buna “ilahi âsâ” denilir. hz. musa’nın âsâsının mikro kozmoz karşılığıdır.

bizimkiler ışığa gem vurur da binerler…
yerden göğe çıkmazlar, gökten yere inerler…

işte bu kimse veli veya nebidir/peygamberdir…

AYDINLANMA” üzerine 14 yorum

  1. Merhaba efendim,

    Bir yerlerden kundaliniye denk geldim, okuyacak Türkçe yazılar bulamadıkça çıldırdım. Yerleyeksan’dan sonra sizi keşfetmiştim. “Yazar, illa ki yazar” diye düşünürken yazmıştınız fakat kendi fikirlerimi öne süremeyince “sözlükte yazar mı olsam?” sıkıntılı düşünceleri beynimi kemirirken Volkan Kemal Ergenekon’a mail atmak, aklıma geldi derken sizin blogunuz olduğu da 🙂

    Maili değiştirmeden kopyalıyorum. Buraya ekleyeceklerim var.

    Odin, geçmiş peygamberlerin haber verdiği Deccal’in İskandinav mitolojisindeki hali olabilir mi? Tek gözlü ve çıkardığı gözü bilgelik kuyusuna atması, hızlı bineği, habercileri vs.? Belki Mirzabeyoğlu değinmiştir ama kendisini hiç okuyamadım. Zaten sizin yazılarınızdan dolayı mitolojilere dikkat kesildim. Eskiden hepsinin cinlerle alakalı olduğunu düşünrken şimdi sadece bazı varlıkların ve ritüellerin cinlerle alakalı olduğunu düşünüyorum.

    Ayrıca Uyggdrasil (dünya ağacıymış, yaşam ağaacı diye yazmışım. omurga) de gökkuşağı “bifröst” var. Gözü
    Tamamen Kapalı’yı izlediyseniz, doktor partiye gittiğinde kızlar “gökkuşağının bittiği yere gidelim mi?” diyorlardı. Bilmem ilgisi var mıdır? Yazacaklarım vardı ama unutmuşum. Cevabınızı sabırsızlıkla bekliyorum. Maiilime atarsanız sevinirim.

    “Volkan Bey merhaba,

    İnternetteki videolarınızın neredeyse tamamını izledim. Yeni yüklenenlerden CİNE5’te yapılan programı dayanamayarak yarım bıraktım. Sakallı sunucu cinlere anti madde gibi şeyler diyordu. Neredeyse çıktığınız her programda cümleleriniz kesiliyor, bilgi tam akacakken araya sunucuların saçmalıkları giriyor. İlk fırsatta kitabınızı edineceğim ama umarım sizi düzgünce izleme fırsatı yakalarız.

    Çakra, enerji (bunları değil de meselenin özünü, doğrusunu merak ediyorum) derken bunların İslam içinde illa karşılıkları vardır diye düşünürken yanlış hatırlamıyorsam Abdullah Baba’nın (Abdullah Gürbüz ks) tasavvufla ilgili bir sohbetinde “sarı nur, x nur … bunları biliyor musunuz?” (diğer renkler aklıma gelmedi, yanlış yazmayayım) diyince aklıma çakra noktaları ve ifade edilen renkler geldi. Gerçi Abdullah Baba (ks.) konuyu açmamıştı ama sanırım Nakşibendilikte bu tip durumlar varmış.

    Batıdan doğuya birçok mitolojik yaratığın; tapınak koruyucuları, nimfeler vs cinlerden evrildiğini düşünüyorum. Zamanla bu konulara ilgilimi kaybetsem de karşıma KUNDALİNİ çıktı. Çeşitli videoları izlerken, bu olayın yine cinlerle ilgili, belki tutulma, belki “ruhunu şeytana satma” gibi düşüncelerden, insanın kendi içinde olan dönüşümle/enerjiyle -artık buna ne isim verilir- ilgili diye düşünüyorum. Toplu seans videoları var, burada ağlama krizine girenler, kahkahalar atanlar, “ustaya” sarılıp bırakmayanlar, yerlerde yuvanlananlar, sıçrayanlar gibi çeşitli hallerde insanlar var. Hıristiyanların “bunlar yanlış” başlıklı propaganda videoları var. Türkçe’de pek bilgi yok fakat “kundalini sonrası sendromlar”la ilgili tatmin edici bilgiler var. Kabaca öncelikle çakralar temizlenmeli, sonra da 3,5 kez kıvrılmış YILAN dipteki çakradan tepemizdeki çakraya çıkarak işlem tamamlanmalı. Eğer çakralarda tıkanıklık varsa yılan yükselirken takıldığı yere zarar veriyor ve orayla ilgi sağlık sounları, ciddi sendromlar ortaya çıkıyor. Sorunsuz yükselince ne olduğunu unuttum ama kendilerince OLUYORLARdı galiba. Nirvana, doğum-ölüm döngüsünden kurtulmak da olabilir.

    Türkçe esaslı bilgi için kıvranırken en sonunda ekşi sözlük’de yazan https://eksisozluk.com/entry/39005325 ve https://eksisozluk.com/entry/40971784 yazılara denk geldim. Esas ilgimi çeken Necip Fazıl’ın
    “bizimkiler ışığa gem vurur da binerler…
    yerden göğe çıkmazlar, gökten yere inerler…” mısrası ve “Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir; Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir. Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat; Şu çıkan buluta bak, bu inen …” mısrasıydı. Kur’an-ı Kerim’in hep 7 ve katları şeklinde manaları olduğu söylenir ya, “acaba büyüklerimizin de sözleri böyle midir?” düşüncesi aklıma gelince iyice heyecanlandım.

    Daha önceden İskandinavlar’ın kozmolojisini, efsanelerini incelemiştim. Resimlere bakınca ve “insan küçük evrendir/alemdir” sözü aklıma gelince yine “acaba?” demiştim. Merkezde “yaşam ağacı” var. Ağacın altında tüm dünya efsanelerinde olan EJDERHA/ YILAN var. Daha alt alemler de var, buz devleri vs. Ejderha zamanla yukarıya çıkıyor. Ağacın tepesindeki tanrıyla savaşıyor. Bu tanrı en ufak sesleri duyabiliyor. Yılan onu öldürüyor, yılanı başka büyük bir tanrı öldürüyor, O da yılanın zehirinden mi kanından mı ne ölüyor derken Ragnarök oluyor; İskandinav Kıyameti. Yaşam ağacını omurga diye düşününce yine aşağıdan yukarıya bir çıkış oluyor fakat bu insan için büyük bir yıkım! Ağacın tepesindeki tanrıyı kimileri (ben de) epifiz bezimiz diye yorumluyor. 3. göz, duyu dışı algılamalar vs.

    Taocular da insanın evrenin modeli olduğunu düşünürlermiş. Onlarda da yine çeşitli insan vücutlu, omurga ekseninde evren çizimi var fakat ayrıntıları bilmiyorum.

    Cennetteki yasak ağacın, yılanın, ceza alıp yeryüzüne indirilmenin bunlarla ilgisi var mıdır? “Her şey içimizde” demeyeceğim fakat Ömer Tuğrul İnançer’in de seslendirdiği Ken’an Rufai (ks) hz’nin Nutku Şerifi’nde geçen “ötede mi sandın” cümlelerinin bunlarla ilgisi var mıdır? Yani illa vardır da işte…

    Hakkınız helal ediniz. “

    Beğen

    • İskandinav mitolojisini ayrıntılı olarak inceleyip üzerinde düşünmek fırsatım olmadı. Dolayısıyla yorumunuza şimdilik destek çıkamayacağım. Bir tür kolektif, müşterek rüya hükmündeki mitolojik hikayelerin tevil ve yorumu, mecazların deşifresi kolay iş değil. Bildiğiniz üzere rüya yorumu biraz ilim biraz da kalp işi. Selamlar…

      Liked by 1 kişi

    • Aydınlık ve karanlık arasındaki savaş Atlantis’ten kopup gelen Agarta ve Şambala gibi mi…ya da Star Wars’daki Jedi ve Sith arasındaki mücadele gibi mi….Yahut da Lost’taki Jakob ve Black Smoke arasındaki çekişme gibi mi….

      Beğen

  2. Merhaba İsnetus;

    Yazılarınızı gerçekten çok beğendim..Özellikle zaman hakkında yazdığınız yazıda ‘geçmiş’ ve ‘geleceğin’ ‘şimdi’ için kiralanmış bir katil olduğu tanımlaması çok güzel. Sizin yazılarınızla tanışmış olmak benim için güzel bir tesadüf. Bu yazınızı okuyana kadar dark side/light side meselesini kavrayamamıştım.Hala tam olarak anlayamasam da aklımda bir şeyler şekillendi. Öncelikle sormak istediğim şudur ki: Dark side aydınları nasıl oluyor da gerçek anlamda aydın sayılabiliyorlar?Madem gerçekten aydınlar neden hakikati görmüyorlar? Son olarak bugün ekşide okuduğum bir yazınızda bin bir kanatlı hakikatten bahsetmişsiniz,henüz yavru olduğundan(sanırım 3 yıl önce)… Kanatları batıdan doğuya uzanan bin bir kanatlı hakikatten kasıt nedir?

    Umarım sorularımla sizi sıkmıyorumdur elinize,kaleminize sağlık..

    Beğen

    • Aydınlanmanın mertebeleri vardır. Sadece enerjetik boyuta inhisar eden bir aydınlanma, dark side yoludur. Klasik tasavvuf lisanında feth-i zulmani(karanlık açılım) olarak bilinir bu olgu. Bu mertebedeki aydınlanma ile maddeye ve enerjetik boyuta ait sırlar o kimselere zahir olur. Batının “bilim” dediği kategorinin arka planını işte bu dark side kemalatı oluşturur. “Bilim” dark side aydınlarının, deccalların ilminden doğmuştur.

      Velayet(evliyalık) yolunda ise açılım madde ve enerjetik boyutun da paralelinde ve ötesinde olan nurani boyutta gerçekleşir. Bu aydınlanma nurani ve melekîdir. Deccalların ise aydınlanması zulmani/karanlık/nâri/enerjetik ve cinnîdir.

      Herkesin görüşü mertebesine göredir.

      Doğuya da, batıya da uzanacak yüksek hakikat ilimlerinin doğuşunun mecazi anlatımı idi o misal.

      İstediğiniz kadar sorabilirsiniz. Bildiğim kadarıyla cevap vermeye çalışırım.

      Liked by 1 kişi

  3. İsa dedi, “Farizalılar ve Yahudi Fâkihleri ilim hâzinesinin anahtarını aldılar; (ve) onu sakladılar. Ne kendileri içine girdiler ve ne de içine girmek isteyenleri bıraktılar. Fakat siz yılanlar gibi akıllı ve güvercinler gibi temiz olunuz!”

    Thomas incilinde geçiyor. Nasıl anlamalı?

    Beğen

    • Tam da günümüzde “Kur’an… Kur’an” diye diye, Kur’an’ın önüne set çekenlerin halini anlatıyor.

      Yılan ve güvercin nefsin hallerine dairdir. Nefsin en olgun hallerinden biri de bütün sihirleri yutan “Musa’nın âsâsı” olmaktır.

      Musa’nın âsâsı, o sihirbazların Kur’an adına Kur’an’ı perdeleme büyülerinin hepsini yutacaktır.

      Liked by 2 people

  4. Allah için seviyorum seni görüşme imkanımız olur mu acaba kardeşim abim?
    Allah’a emanet ol.

    Beğen

      • Neden herkes buluşmak istiyor
        böbrek.avi 😀
        Kardeşim gönül bağı denilen bir metod var.
        Hakkıyla yaparsan onun ruhunu çağırmış olursun suretini değil.
        Suretini görüp napıcan

        Liked by 1 kişi

  5. Aslında öyle bir imkan var. Mesele kanalın açılması gönülden gönüle bir yol vardır çünki. Yeter ki saygısızlık ile kanalı zedelenmesin.

    Beğen

  6. «Ortaçağ karanlıklarına dönme tehlikesi», siyaset sahnesine (1973 yılında) ERBAKAN’ın çıkması üzerine değil fakat (2002 yılında) ERDOĞAN’ın çıkması üzerine baş göstermiştir. Emek (DiSK) ve sermaye (TUSiAD), «AYDINLANMA» adına omuz-omuza, ERBAKAN değil ERDOĞAN karşıtı cephede vermişlerdir [bkz: «Prof. Soysal: ‘CHP’nin en doğal iktidar ortağı MSP’dir’» (tek sütun üzerine) başlıklı haberi, Yeni Ortam gzt., Sahibi Kemal Bisalman, Haberlerden Sorumlu Müdür Yavuz Kösemen, Yıl 2 Sayı 396, 16 Ekim 1973 Salı, Dizgi – Baskı Ortam Matbaacılık, Ankara Baskısı Halkçı Matbaası İşletmesi, s.1].

    Beğen

  7. […] Müslümanların son 500 yılda başarabildiği tek şey özenle ve itinayla seppuku-harakiri yapabilmiş olmalarıdır. peki ellerinden daha başkası gelebilir miydi?cevap elbetteki kocaman bir “haayır” dır.çünkü,“tarihte her olmuşsa, öyle olması gerektiği için olmuştur, başka türlü olamayacağı için öyle olmuştur.”şuurun 7 seviyesi vardır. hem insan, hem de insanlık şuuru tarih içinde bu yedi basamaklı merdivende seyr ve tekamül eder.ancak bu tekamülün birbirine zıt ve hasmane tarzda iki caddesi vardır. batı dünyasının ruh köklerini takip edersek, önce antik yunana, oradan da eski mısır’a ulaşırız.kadim mısır ki, ruhun karanlık yüzünün(dark side) belki de dünyada ilk defa zuhur ettiği yerdir.(muhtemelen evveliyatı da vardır ama şimdilik tetkik imkanımız yok)ruhun karanlık yüzü ve onun marifetinin aslî sahibi deccaldır.bakın batı dünyası “tanrının olmadığını” bizden önce anladı. anlamakla kalmadı bu görüşünün tabii sonucu ve uzantısı olarak kendini dogmalardan ve irrasyonaliteden kurtardı. tasavvufun merkezi fikri olan “tevhid idrakını” yüzeyden de olsa gerçekleştirdi ve onun meyvelerini topladı, topluyor.biz de aydınlık yüzün, nur boyutuna dek uzanan yüzün tevhid idrakını daha yeni yeni anlamaya başlıyoruz. ama bu arada muhyidin-i arabi’yi taşa tutarak öldürenlerin bugünkü muadilleri karşımıza çıkıyor. ellerinden gelse aynını yaparlardı.hani şu vahhabiler, selefiler, “ben kuran’dan başkasını tanımam” , “kuran’a dönelim”, “kuran’daki islam” diyenler. hepsinin ortak noktası dogmatik aklıyla kuran’ı anlayacaklarını zannetmeleri.halbuki kainat açılmış bir kuran’dır. insan küçük bir kainattır. kuran, kainat ve insan bir şeyin üç ayrı vechesidir. kendini bilmeyen kuran’ı ne bilir?evet maalesef ki, dark side(batı) galip geldi ve hâlâ hükümranlığını sürdürüyor. ancak bütün ümitlerimiz tükenmiş değil. dark side(batı medeniyeti) tüm rakiplerini tasfiye etti, lâkin sinelerdeki tevhid nurunu söndürmeye muvaffak olamadı. işte o nur, bir gün neşvü nema bulacak, inkişaf edecek ve dark side’ın köküne kibrit suyu ekecek.musa, firavun’un sarayında yetişiyor…zamanı gelince âsâsına kavuşacak.aydınlanmanın iki yolu:https://isnetus.wordpress.com/2014/08/14/14/ […]

    Beğen

  8. […] Evet yogacılar ve tüm spritüalistler, ahir zamanda geleceği bildirilen ve insanlık tarihinin en büyük fitnesi olacağı belirtilen deccalın çevik kuvvetidir, deccalın askerleridir.deccal tek gözlüdür yani sadece madde ve onun derûnu olan enerjetik boyuta inebilir ve maddenin sırlarına büyük ölçüde vakıf olur(teknoloji). bu ilmiyle insanları büyük ölçüde yoldan çıkartır ve küfrün karanlık dehlizlerine kilitler.evet, dark side’da gidenler en fazla evrenin enerjetik boyut derinliğine ulaşırlar. orada kendi enerjetik bedenleri, evrenin enerjetik yapısı içinde eriyince, kendilerini ilahlaşmış olarak görürler. işte deccallar, firavunlar böyle ortaya çıkar.maddenin aslı enerji olduğu için ve bu adamlar enerjetik bir seyir yaptıkları için, maddenin bir çok sırrına vakıf olur ve bunu kullanırlar(bilim)halbuki maddenin derûnu olan enerji boyutunun arkasında bir de nurani melekut boyutu vardır. orası nar(enerji) değil, nurdur, melekler alemidir. işte bu nurani boyuta ulaşanlar da müslüman tasavvuf ehlidir.deccallar, enerjinin akıllı yaratıkları olan cinlere karışırlar.evliyalar, nurun akıllı yaratıkları olan meleklere karışırlar.ama bütün bunlara rağmen yapılması gereken ucuz bir yasakçı politika tavrı değil, işin doğrusunu, hakikatini insanlara açıklamaktır.bu kadar sığ olursanız deccal ve tayfası sizi iki lokma eder.aydınlanma nedir?https://isnetus.wordpress.com/2014/08/14/14/ […]

    Beğen

Yorum bırakın