HAYAT BİR RÜYA

bill-hicks3

“bugün, asit(uyuşturucu) etkisindeki bir genç, tüm maddenin yalnızca yavaş bir titreşim frekansına indirgenmiş bir enerji olduğunu ve hepimizin, kendini öznel varlıklar olarak deneyimleyen tek bir bilinçten meydana geldiğini fark etti. ölüm diye bir şey yok, hayat sadece bir rüya ve bizler sadece özümüzün hayali yansımalarından ibaretiz.”

demiş, Bill Hicks… demiş ama genç yaşta da hayatını kaybetmiş. uyuşturucu ile aydınlanmak bir “Dark Side-Karanlık Yüz” yöntemidir. bu yolda hem dünyanızı, hem ahiretinizi, hem de sağlığınızı kaybedersiniz. şeytan işidir vesselam.

biz o cüzi marifeti aslına irca edip, insani ve toplumsal olanı izahta kullanalım…

her şuur seviyesinin kendine özgü bir titreşim frekansı vardır. insan etrafa dalga dalga bu frekanstan yayın yapar.

kişi ister farkında olsun, isterse olmasın, zaman içinde şuur titreşimi aynı olan insanlar bir araya gelirler veya gelme eğilimi taşırlar. bu sebeple çevrenize iyi bakın, çünkü o gördüğünüz insanların her biri, sizin aynınız veya en azından bir parçanızdır. sizde olanın dışa yansımasıdır.

onlar durup dururken karşınıza çıkmadılar. onları siz çağırdınız, hal ve istidat lisanı ile.

hatta günlük hayatta dahi karşı karşıya kaldığımız kişiler, olaylar, nesneler hatta hayvanlar tesadüfen ortaya çıkmazlar. çünkü dış dünya tamamen iç dünyamızın bir yansıması ve projeksiyonundan ibarettir.

rüyalarımız nasıl ki, zihnimizin hayal ortamına yansıması ise, dünyamızdaki(dünyanın bize bakan yüzü) hadiseler de zihnimizin madde aleminde zuhur etmesi ve materyalize olmasıdır.

iç dünyasına çeki düzen veren ve bilinçaltını temizlemeyi başaran kimseler bu yüzden rahat ve huzurlu bir hayat sürerler. iç alemi karışık olanın da, başına gelmedik kalmaz.

bu bahsi toplumsal şuura da genelleyebiliriz. bir ülke, bir millet olarak müşterek bir bilinç alanına sahibiz. işte bu toplu bilinç veya kolektif şuurun da kendine göre bir titreşim frekansı ve ona göre madde aleminde bir zuhuru vardır. iki millet veya toplum arasındaki fark da sözü edilen kolektif bilinç ve ondaki titreşim farkından kaynaklanır.

dolayısıyla, kimi milletler diğerlerinden daha yüksek mertebeli bir şuura sahip olabilirler ve de daha ileri ve üst seviye bir gelişmişlik derecesinde bulunabilirler. bu faşizm değil, kaskatı bir gerçekliktir.

tıpkı fert planında mutluluğa ermek için kişinin yapması gereken bilinçaltı arındırma çalışması(tasavvuftaki seyr-i süluk) gibi, millet olarak da kolektif bilinçaltımızı tortulardan, çarpık değer yargılarından temizlemek zorundayız. işte o zaman toplumsal çatışmalar son bulacak ve barış, huzur ortamı tesis edilecektir.

öbür türlü başa kim gelirse gelsin kargaşa son bulmayacaktır. başa gelen kolektif şuurun dikte ettiği eğilim olduğu için, kolektif şuuraltı hastalıklı ise yöneticiler de hastalıklı olacaktır.

temizlik yoksa, rahat huzur yok.

temizlik imandan gelir vesselam.

HAYAT BİR RÜYA” üzerine 55 yorum

  1. Sayın İsnetus bir yazısında rüyalardaki dilin kendi dilimiz olmadığını eski İbranice olduğunu söylemişti…Oysaki ilginç bir biçimde bu sabaha karşı gördüğüm rüyada Türkçe konuşuyordum hatta rüyanın bir bölümünde karşı taraf Türkçe anlamadığından İngilizce zikrettim…Hatta o İngilizce cümle kelime kelime hala aklımda…Nasıl olabilir peki bu…İşin diğer garip tarafı böyle rüya konuşmalarını normalde hatırlamam, hatırladığımın sabahı Sayın İsnetus’un rüyalar ile ilgili yazısı ile karşılaştım…

    Beğen

    • hocam, “rüyaların dili Süryanice’dir” demiş olmalıyım. Ancak elbette Süryanice’yi o şekilde tespit edemeyiz. Normal olarak kendi anadilimiz gibi hissederiz. İngilizce konuşmak ise başaka bir manaya delalet eder.

      Süryanice ruhların dilidir, bütün dillerin altında yatan dildir.

      Beğen

  2. Bir de yansıma olayına gelecek olursak…Bunu ben de çok düşünmüştüm özellikle Matrix filminin fenomen olduğu zaman diliminde…Peki empati kurarsak biz de çevremizdeki insanların yansıması mıyız…Bunu nasıl açıklayacağız?

    Beğen

  3. Evet Süryanice demiştiniz, kusura bakmayın….
    Buradaki en önemli unsur Seyr-u Sülük yoluna girebilmek…Bu yola tek başına girmek oldukça zor zira bir sürü nefsani engelle karşılaşıyoruz…Eskiden şöyle düşünürdüm: Allah ile kul arasına kimse girmemeli ve insan Allah yolunda giderken kimseye ihtiyaç duymamalı fakat bu fikrim değişti…İnsanın bu yolda gerçek manada bir ‘Mürşit’e ihtiyacı var yoksa yollarımız illaki bir yerde çıkmaz sokak ile kesişecek…Buradaki en önemli nokta bizim doğru yola yolculuğumuz sırasında elimizden tutabilecek gerçek ‘Mürşit’i nasıl bulabileceğimiz…Aksi taktirde şansımız yok gibi…Nasıl bulacağız ‘Mürşit’imizi?

    Beğen

    • Genelde bu tür düşünceler çakma mürşitler tarafından kamuoyuna pompalanırlar. Yaptıkları ise tasavvufi bir hakikati kendi menfaatleri doğrultusunda çarpıtmaktır.

      Herkes bu hayatta ancak kendine layık olan insanlarla karşılaşır.

      Eğer biz, bir ilkokul talebesi olmak liyakatine kavuşursak Allah mutlaka karşımıza bir ilkokul öğretmeni çıkaracaktır. Ortaokul seviyesine çıkarsak da….

      Varlıkta işleyen böyle bir kural vardır. Eğer bir kimse dağ başında da olsa, layıksa eğer ona ilim öğretecek bir kimse gönderilir.

      Bizim asıl endişe etmemiz gereken “şimdi”dir. Şu anda Allah için ne yapabiliyorum? Yapabilecekken, ihmalkarlık veya gaflet yüzünden yapmadığım bir şey var mı?

      Öbür türlü sadece tasavvuf menkıbeleriyle oyalanan, müritçilik oynayan biri olursunuz.

      Şu anda Türkiye’deki şeyhlerin %90’ı ya şarlatan ya da yetersiz kimselerdir. Geri kalan çok az sayıdaki veli zatların amacı ise tasavvufi çalışma yapmak olmayıp, hedefleri insanların imanını kurtarmaya çalışmaktan ibarettir. İnsanların Deccalın eline düşmemeleri onlar için yeterlidir.

      Beğen

  4. sevgili isnetus, benim merak ettiğim bir konu var. Marifet dediğimiz husus nasıl kazanılır, mesela bir müslüman çok kuran okusa, devamlı ilmihallere baksa, fıkıh, hadis üzerinde kitaplar bitirse bilgilenir ama herhalde veli olmaz değil mi, yani bu aydınlanma dediğiniz şey akılla elde edilmezse nasıl elde edilir kalp gözü mü dersiniz letaif dersiniz onları düşünerek , dini kitaplar okuyarak açamıyacağımıza göre bu nasıl oluyor mesela her gün 5vakit namaz kılan ama karakter olarak haris, fesat,cimri, zalim yapıda tanıdığım insanlar var ibadet de onların nefsin terbiye edememiş o zaman nefsi nasıl arındırıp lataiflerimizi açmak mümkün olacak demek istediğim elle tutulur gözl görülür ne yapıp da mertebeler yükseliyor Mesneviyi o,kadar okudum tık yok hatta bir şey hissedemedim. Şimdi benim kalbim mühürlü falan mı ibadetler kalbime işlemiyor, hissiystımı etkileyemiyor biraz karışık oldu ama umarım derdimi izah edebilmişimdir.

    Beğen

    • Çok ibadet yapmakla veli olunamaz. Veli veya arif olmak için o tür kimselerle sohbet etmeniz gerekir. Bu tür kimselerle karşılaşmamışsanız mecburen onların kitaplarını okuyacaksınız. Düzenli olarak Mesnevi okursanız, Mevlana ile bir tür sohbet etmiş olursunuz. Unutmayın, kemalat bir alışkanlıktır. Tekrar, sevgiyi getirir. Sevgi ise yansımayı…yani sevdiğiniz kimsenin kemalatı size yansır.

      Kalbiniz mühürlü falan değil. Bu tür veseveselere kulak asmayınız.

      Bildiğini yaşayana, bilmediğini öğretecek biri mutlaka gönderilir.

      Liked by 1 kişi

  5. Mesela, Ebu Leheb de peygamberle hayatı boyunca konuşmuş sohbet etmiştir, yada Hz Nuhun oğlu yani değil velilerle peygamberlerle birlikte yıllar geçirenlerin kemalattan hisse aşmaması nasıl oluyor haniKuranda bahsedilen gözleri var gözmezlerğ kulakları var işitmezler sözünü nasıl anlamalıyız, bir de aklıma takılan bu ahlak ve karakterle ilgili bazı insanlar çocukluktan beri iyi huylu oluyorğ sakin tabiatlı,iyimser, çalışkan küçüklükten beri öyle ama bazıları tam tersi oluyor. Bunda galiba ailesinden gelen etkiler bir de doğum zamanının etkisi vae sanırım bu durum adil değil gibi geliyor bana ne dersiniz sayın İsnetus bu konuda?

    Beğen

    • “Sohbet” kavramını terminolojik manada değerlendirin, genel anlamda değil. Dostluk ve muhabbet…

      Astroloji büyük ölçüde süfli bir ilimdir. O cenaha yaklaşmanızı tavsiye etmem.

      Hiçbir huy bizatihi iyi veya kötü değildir. Hangi yönde istihdam edildiği önemlidir. Mesela Hz. Ömer çok celalli bir kimsedir ama müslüman olduktan sonra öfke ve şiddetini yalnızca hak yolda kullanmıştır.

      Bunun gibi her huy kişinin tercihine göre hak yolda da, batıl yolda da kullanılabilir.

      Hatta çok saf ve temiz bir özellik olan “şefkat” duygusu bile, bazen şaşırmış kimi insanları saptırıp, küfre düşürebilir.

      Beğen

  6. selamun aleykum hocam,

    namazlarin sadece farzlarini kilmak yeterli demistiniz.

    o halde neden ulkemizde sunnetler de zorunluymus gibi bir hava yaratiliyor?
    peygamberin sunnetini terk peygambere itaatsizlik degil mi?

    Beğen

    • Aleyküm Selam,

      Sünnetler zorunlu değildirler ancak fazilettirler.

      Her işte önem sırasına riayet etmek gerekir. İslamda sıralama şu şekildedir,

      1- İtikat ve bilinçlenme
      2- Haram ve günahlardan kaçınma
      3- Farzları yerine getirme

      Yeterli bilinç ve düzgün bir itikad yoksa amelin hiçbir faydası olmaz. Günümüzde ise en büyük problem bu noktalardadır.

      Liked by 1 kişi

  7. tesekkurler, bi sorum daha olacak.

    ben ayet ya da dua okurken iyi bir telaffuz egitimi almadigimdan ve sureleri latin alfabesiyle ezberledigimden, yanlis okuyabiliyorum yutabiliyorum. icim rahat etmiyor kabul olmasi acisindan. ne onerirsiniz?

    Beğen

  8. selamlar guzel kardesim,

    hayatini, inis cikis donemlerini, en azindan meslegin okudugun okullar gibi temel konulari anlatan bir yazi yazar misin yakinda acaba?

    eline saglik kolay gelsin allah calismalarini ziyan etmesin amin

    Beğen

    • Aleyküm Selam,

      Şu anki halet-i ruhiyem pek toplum içine karışmama izin vermiyor. Dolayısıyla, kişisel bilgilerimi açıklayamıyorum. Zaten açıklayacak da pek bir şey yok. Kendi köşesine çekilmiş bir münzeviyim, hepsi bu.

      Ekşide, bir kısım sergüzeşt-i hayatıma değinmiştim. İsterseniz okuyabilirsiniz.

      https://eksisozluk.com/entry/53316919

      Beğen

  9. yazilarinizin tamamina yakinini bazilarini 4-5 defa olmak uzere okudum. cok genc biriymissiniz hissiyatina kapiliyorum. sanirim ruhunuz genc, dinamik ve hamleci…

    Beğen

  10. Sevgili İsnetus, bazı hocalar canlı resmi yapmak, heykel yapmak ve pop müzik tarzı müzik dinlemenin yani ilahi dışında haram olduğunu söylüyor. Bu tür yorumlar bende Islam sanata karşıymış gibi bir izlenim uyandırıyor. Tabi söyledikleri doğruysa… Bu konuda fikriniz nedir, eğer bunlar haramsa Osmanlıda minyatür sanatçıları padişahları, av sahnelerini çizmiyorlar mı, bazı hattatlar harfleri kuş şeklinde dizmiyor mu ya da bazı padişahlar beste yapmışlar hepsi hatam olması gerekmez miydi?

    Beğen

    • Bizatihi iyi veya kötü şeyler alemde pek bulunmaz. Nerede ve nasıl kullanıldıklarına göre aldıkları hüküm değişebilir.

      Mesela silahla cinayet de işleyebilirsiniz, düşmanı da def edebilirsiniz.

      Bunun gibi insanı Allah’a yaklaştıran her şey makbul, uzaklaştıran şeyler ise merduttur.

      İnsanı süfliyata çeken, yoldan çıkaran Deccal’ın sanatını elbette kabul etmemiz mümkün değil. Ulvi duygular veren, yücelten sanat ise makbulümüzdür.

      Kısacası,

      Deccalın sanatına hayır,
      Ariflerin sanatına evet.

      Beğen

      • Sayin isnetus
        Onerdiginiz Gibi mesnevi okumalari yapiyorum.vaktimi bosa gecirmeme ragmen mesnevi okumanin icimi rahatlattigini belirtebilirim.artik yoklukla ilgili cok fazla korku duymamaktayim…bu yazinizdaki bill Hicksi de arastirdim.spirualist biri ve hristiyanlikla ilgili Isabetli gorusleri var…size sormak istedigim hristiyanlikla ilgili dusunceniz acaba nedir.musluman Turkler olarak bireysel baglamda bu hristiyanliga Karsi nasil yaklasmaliyiz. Bunu Ferdi planda soruyorum…size tesekkurlerimi iletiyor.insallah Obur dunyada kabir ve ahiret aleminde bulusuruz.

        Beğen

      • Hristiyanlık ve yahudilik sırat-ı müstakim(dosdoğru yol) çizgisinden ayrılmışlardır. Biri sağ sapma, diğeri de sol sapmadır. Hristiyanlık türü sapma, aslında sedece bir kul olan insana uluhiyet yüklemektir dolayısıyla şirktir. Allah mülkünü kimseyle paylaşmamıştır, paylaşmayacaktır.

        Hz. İsa, babasız olması sebebiyle beşeri yönü zayıftır, meleki yönü ve velayeti ise çok güçlüdür. Bu yüzden insanları göklerin krallığına(melekut boyutuna) davet etmiş ve dünyevi düzene karışmamayı tercih etmiştir.

        Hz. Musa ise tan tersi nübüvvet yönü ve beşeriyeti çok güçlü olan bir peygamberdir. Bu sebeple doğrudan doğruya yoldan çıkmış olan zamane yönetimine(firavuna) karşı baş kaldırmıştır.

        Yahudilerin Hz. İsa’ya düşmanlık etmelerinin sebebi, onun mevcut düzene müdahale etmeyi reddetmesidir. Yahudiler Roma’ya isyan etmekte liderlik edecek savaşçı bir peygamber beklerken, karşılarına “Tanrı’nın hakkı tanrıya, Sezar’ın hakkı Sezar’a” diyen bir peygmber çıkmıştır.

        Hikmet-i ilahiye öyle gerektirmiştir. Zira insanlık şuurunun basamak basamak ilerlemesi gerekmektedir. İsevi hakikat zahir olmadan, Muhammedi(sav) hakikat zahir olamazdı ki…

        Beğen

  11. Sevgili isnetus, bazen içimde birisi konuşuyormuş gibi hissediyorum. Sanırım bu iç ses denilen şey siz hatarat diyorsunuz galiba bu konuda kafam karıştı bu sesler nefisten mi şeytandan mı yoksa kendi aklımdan mı geliyor, yani vesvese mi acaba? bir de bana zararı var mıdır çünkü isteyerek susturamıyorum ancak kendisiyle ilgilenmeyi bırakınca kendiliğinden susuyor. Kendi zihnimi tam kontrol edememek beni rahtsız ediyor kendimi aciz hissediyorum. Fikrinizi alabilir miyim?

    Beğen

    • Onlar nefs ve şeytandan kaynaklanır. Hataratı büyük ölçüde kontrol altına alabilen ancak evliyalardır. Dolayısıyla bizim vazifemiz onlarla uğraşmak değil, kendi işimize bakmaktır. Ruh güçlendikçe onların vücut iklimi üzerindeki tesirleri orantılı olarak azalır. Bileşik kaplarda olduğu gibi biri yükseldikçe diğeri alçalır.

      Beğen

      • Sayin Isnetus,
        Daha genis yazacaginizi soylemistiniz…Sunu da belirteyim.onceden hristiyanliga Karsi ilimli bir tutumum vardi.ama hristiyanligi arastirdikca Gordum ki onlarin Isasi ozellikle protestanligin mesihi bizim Hz.Isamizdan cok ayri farkli Butun Kullari hesaba ceken urkutucu bir varlik.zaten Carmiha gerilme konusunda cok temel bir farklilik var.ustelik onlara gore mezarindan dirilmis bu varligin Resullulah efendimize ve onun ummetine karsi buyuk bir kini var. biz muslumanlarin hepsinden intikam alip bizleri atese atacakmis bu varlik…arastirmacilardan bazilari isanin hic yasamadigini nasirali isa diye birinin hic varolmadigini ileri suruyorlar.hristiyanligin protestanligin mesihini gozettigimizde Ben bu gorusun dogru taraflari oldugunu dusunuyorum…Hakli degil Miyim.

        Beğen

  12. Sevgili isnetus, ekşideki bir yazınızda kuran ve sünnetten ayrılan idareye isyan edebileceğini kasdeden sözlerinizi okudum ve kafam karıştı. Linki de burada:https://eksisozluk.com/devlete-karsi-isyan-eden-melundur–4189114?searchform.author=isnetus&a=search
    Bu durumda 4 halifeden sonra hep kusurlu idareler olduğuna göre müslümanların devlete isyan etmesi gerekmiyor muydu, bu durum islam dünyasına zarar vermez mi? Hem biz de hata yapan insanlarız yani varolan yöneticiyi devirip yerine birini koysak o da belki şeytana ve nefsine mağlup olacak, yanlış yapacak. Böylece devamlı kargaşa çıkmaz mı, bu görüş Hariciliğe benzemiyor bence, Kadir Mısıroğlu gibi bazıları elimdeki imkan tam istediğime yetmiyorsa kötünün iyisi tercih edilir diyor mesela 70 yıl önceki tek parti yerine Adnan Menderesi desteklemek gibi. Bu daha iyi değil mi?

    Beğen

    • Oradaki yazı idareye isyan etmekten bahsetmiyor, böyle idarelerin elim akıbetine işaret ediyor.

      Allah’a ve resulüne dost olana bütün kainat dost olur, destek olur. Düşmanlarına karşı ise gazaba gelir. Bu bir benzetme değil aynen hakikattir.

      Materyalistler kainatı cansız ve şuursuz bir varlık olarak değerlenedirirler. Halbuki bu tümden yanlış bir görüştür. Ancak her varlığın hayat ve şuur mertebesi farklıdır tabii ki.

      Bir taşta beliren çok cüzi hayatiyet ile bir bitkideki “hay” ismi tecellisi bir değildir.

      Beğen

      • Aciklamalariniz icin tesekkurler sayin isnetus.Alllah c.c razi Olsun..sizden rahatsiz etmiyorsam sunun da cevabini isterim..hristiyanlarin protestanlarin Isasi ile bizim iman ettigimiz hz.isanin ayri kisiler oldugu onlarinkinin varolmazken bizimkinin nasiralidan ayri bir peygamber oldugu konusundaki goruse ne dersiniz.rahmetli aytunc altindal Bunun uzerinde duruyordu.

        Beğen

  13. Sayın isnetus, müsadenizle bir sorum olacak, telekinezi olayı gerçek midir, böyle çalışmalar yapmak hobi olarak zararı olur mu mesela ben akıl gücüyle yanan mumu söndürmeyi deniyorum. Zararlı mı bir de her gün Allahın 99 ismini okusak ya da sadece ya Allah diye zikir yapsak tehlikesi olur mu?

    Beğen

    • Hocam gaye, iman ve marifetullah mertebelerinde terakki etmektir. Bir takım garip güçler elde etmek değildir.

      O tür işlerle uğraşanların sonu pek acı olur.

      Esma zikrinin çok özel şartları vardır. O yol günümüz insanına uygun değildir.

      O yüzden size, düzenli olarak Mesnevi okuyup, bilinçlenmeye çalışmanızı tavsiye edebilirim ancak.

      Liked by 1 kişi

  14. Sayın isnetus, illuminati gerçek midir ve böyle tarikatlarda insan öldürme gibi ritüeller yapılıyor mu masonlarda mesela bir de bu tarz başka örgütler var mıdır, amerikan başkanlarını belirleyecek kadar güçleri varmi, bir de ruhunu şeytana satma olayı aslı astarı var mı internette çok görüyorum bunları akikat payı nedir?

    Beğen

    • Hocam dünyada her türden örgüt vardır ancak bunların hiçbiri abartılan tarzlarda güce sahip değildir.

      Bazı çevrelerce sürekli pompalanan kadir-i mutlak Amerika veya İsrail, yahudiler türünden yayınlar zırvalıktan ibarettir.

      Allah kimseye mutlak bir kudret vermemiştir, vermeyecektir. Her gücün sınırları ve zaafları vardır.

      Ruhunu şeytana satmanın, bahsedilen şekilde olmasa da, aslı astarı vardır.

      Bir kimse, ahireti yoksayıp yalnızca dünya için çalışır, peygamberlerin uyarılarını umursamazsa, ruhunu şeytana satmış olur.

      Beğen

  15. Selamlar, eksi sozlukte mesnevi okuyup salih ruyalar goren arkadasin, yaptigi calismalari ogrenmemizde sakinca var midir?

    Beğen

      • Edebiyat ile uğraşanlar da Mesnevi okumuşlardır. Hani araz, hani netice?

        Hocam, sizin “Sadece Mesnevi okumak ve namaz kılmak yeterli olur” beyanınız nefse o kadar hoş geliyor ki tarifi yok:)

        Sadece kelimesini atıp yolu sırlandırmasanız, ummanı geniş tutsanız ilerlemek açısından daha fazla fayda sağlanabilir mi?

        Şeyh Şerafeddin Hazretleri buyurmuşlar ki,

        “Adab-ı tarikatta birinci şart kir ve ayıp görmemektir.
        Kir ve ayıp görmek kırk gün feyiz kapısını kapatır, tevfik kapısını kapatır.
        Evliyaullah’ın nazarları kesilir”

        Sorular başka bir şekil alıyor bu söz üzerine.

        Evliyaullah ile nazar kesilirse “sadece” Mesnevi okusak ne olacak?

        Demek ki; daha tarik listesine alınacak çok şey var.

        Öyle üç beş maddeyle iş tamamdır denilemez.

        Ve Son anlattığım rüyayı göremediniz galiba?

        Beğen

      • Vavharfi Benim anladığım ahir zamanın bilinçaltımıza empoze ettiği “Kir ve ayıp görme”, nefsini üstün görme ve kibir kusurundan temizlenmeye İLK adım Mesnevi tavsiye ediliyo, ben böyle anladım…

        Beğen

  16. Sayın İsnetus, son günlerde Türkiye için çok endişeleniyorum. Bitmeyen Pkk terörü ve Erdoğan karşıtlığından Pkk destekçisi haline gelenler, ben oğlumu askere göndermem sizin seçiminiz için diyenler ve bazı malum medyanın teröristleri desteklemesi ama onlar da kendince haklı diyenlerin hainliği. Sizce Türkiyenin geleceği aydınlık mı yoksa karanlığa mı gidiyoruz. Sistemin de tıkandığı çok açık anayasa değişikliği yapmak deveye hendek atlatmak gibi imkansız tüm anayasalarız darbe anayasası zaten belli değil mi1924, 1961, 1980 hepsinde bir askeri darbe geçmişi var. Türkiye’de kesinlikle bir sistem sorunu var. Ne dersiniz başkanlık gelse bu sorunlar çözülmez mi, şöyle Pkkyı bitirecek ,İsraile kafa tutacak gözü kara biri?
    Bu konularda ferasetinize güvendiğim için soruyorum tv izleyince sinirden çatladım hala özgürlük, demokrasi, eşitlik, özerklikten başka laf yok ağızlarında sanırsın hepsi BM barış elçisi bir tane Pkk eli kanlı terör örgütü diyen yok. Kafayı Erdoğanla bozmuşlar varsa yoksa o…
    Benim için Erdoğan falan önemli değil mesele Türkiye bunlarda bir hayır görmedim bir de sizi dinleyip umutlanayım dedim😊

    Beğen

    • Sayın Polat, dikkat ederseniz bu sitede siyasi meselelere girmiyoruz. Aksi takdirde imanın en temel mevzuları, siyaseten ters düşmek yüzünden inkar edilebilir ve ilgililerin ebedi hayatını tehlikeye düşürebilir.

      Çok kısa bir hayatımız var ve ebedi hayatın levazımatını burada toplamak zorundayız. İnsan bu dünyaya iman ve marifetullah için gönderildi. Şahsen ben siyasi gürültü patırtılara karışarak ömrümü heba etmek istemiyorum.

      Hayatın her anı çok değerli. Daha idrak edemediğim o kadar çok konular var ki…

      Ölmeden önce küpümü ağzına kadar doldurmam gerekiyor. Bşka türlüsü pişmanlıktır.

      Beğen

  17. Yok benim dediğim sadece Pkk sorunuyla ilgili entrilerinizden dolayı bu sorunu nasıl çözebileciğimiz, Erdoğan ismini söylememin sebebi bugünkü lider olmasıdır. Siyeset değil de Türkiyenin geleceği ile ilgili sorular sormaya çalışıyordum sanırım doğru yazamadım, çünkü tvda izlediklerim canımı sıktı benim derdim bu ülkede nasıl huzurlu yaşayabileceğimiz yoksa partilerle falan işim yok. Bir tek şunu sorayım o zaman Türkiye üzerinde Pkk ile oynana oyun ne asıl hedef nedir? Bir Pkk aslında bir Ermeni örgütüdür diye duymuştum aslı astarı var mıdır? Teşekkürler şimdiden.

    Beğen

    • bu alemde yürürlükte olan kural şudur:

      kim ki haddini aşar, orta yol olan istikametten ayrılır ve ifrata kayarsa ona tefrit kutbu musallat edilir. artık o yola gelinceye kadar zıttıyla çatışır durur. sırat-ı müstakim’den(dosdoğru yoldan) ayrılmanın cezası böyle verilir.
      Bizdeki “menfi milliyetçilik” ve sair hastalıklı fikirler böyle bir tepkiye neden oldu.

      Beğen

  18. Merhaba isnetus,
    Uzun süredir yazılarını ekşi sözlükte takip ediyorum ve kendimi burada bulmuş oldum.Bu yazdığın konu ile alakalı olarak bir konuda senin fikrini almak isterim.
    Bir kaç aydır yaşadığımız düzenin bir simulasyon olup olmadığı konusunda derin düşüncelere dalıyorum.Kendi çapımda bir şeyler üretiyorum fakat sonuca ulaşamıyorum.En çok da şu sorularda takılı kalıyorum: ” Eğer bu alem bir simulasyon ise yaratıcı neden bir simulasyon kurma ihtiyacı duysun? Eğer bir simulasyon değilse bu alemde yaşama nedenimiz nedir? ”

    Kısacası ‘yaratılma sebebi’mi merak ediyorum.Bu cevabı bulmam için ne yapmam gerekiyor?

    Beğen

    • Tasavvufi eserleri hatmetmeniz gerekiyor. Daha kısa bir yol isterseniz, bu meseleyi ekşide bol bol tartışmıştık. Google’dan aratıp cevapları inceleyebilirsiniz.

      Liked by 1 kişi

      • Uludağda şöyle yazmışsınız:

        “allah kainatı insan için, insanı ise kendini tanıması için yaratmıştır. dolayısıyla insan için hayatın gayesi marifetullah’dır.(marifetullah=allah’ı bilme ve tanıma) insandan başka hiçbir varlıkta bahsedilen görevi layıkıyla yerine getirme potansiyeli yoktur.

        marifetullah’dan başka her şey ikinci planda gelir ve bunlar asıl gayeye tâbî kılınmalıdır. insan yaratılıştan gelen amacına yaklaştıkça ödüllendirilir(huzur), uzaklaştıkça azaba uğrar(depresyon, anksiyete, korku, evham)”

        Peki Allah,kendisini tanımamızı neden istiyor?Neden marifetullaha yaklaşana ödül,uzaklaşana azab veriyor?

        Beğen

      • Allah bilinmeyi seviyor.
        Gizli kemalatının ortaya çıkmasını istiyor.
        Marifetini elde etmek cennettir. Ondan mahrum kalmaksa cehennem.
        Yani nimetler O’ndan ama azap kendi ihmalimizden, nefsimizden…

        Beğen

  19. Sayın Canopus sorduğunuz sorunun cevabı Zariyat Suresi’nin 56.ayetinde saklıdır…
    56. Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.
    İnsanların yaratılma nedeni Allah’a kulluk etmek ve bu durumun sayesinde marifetullaha ulaşma gayesidir…Yani Allah’ı bilme ve tanıma…Allah’ın 99 isminden biri Mütekebbir’dir…Allah bu kainatı yaratmıştır ve bu eserinin takdir edilmesini ister…Şimdi şöyle de demeyin Allah’ın takdir edilmeye ihtiyacı mı var, tabiki yok ama bizim nefsimizi yok etmeye ihtiyacımız var…Nefsimizi yok etme ancak bizi yoktan var eden Allah’ı bilip tanımamız ve O’na bağlanmamızla olur…Biz O’na bağlıyız ve firak (ayrılık) duygusunu ancak O’na yönelerek yenebiliriz. İnsanın bütün huzursuzluklarının kaynağında vahdetten uzaklaşma demek olan yalnız ve ayrı oluş yani “firak” vardır. Bu çok önemli zira bizim huzurumuz ve mutluluğumuz da buna bağlıdır…Yani Allah’ı takdir etmeye bizim ihtiyacımız var ki bu sayede ayrılık duygusundan uzaklaşıp huzuru elde edebilelim…Namaz kılarken Rabbena duasını okuruz, orada şöyle deriz: rabbennâ âtinâ fi’d-dünyâ haseneten ve fi’l-âhireti haseneten: Rabbimiz! bize dünyada iyilik ver, ahirette iyilik ver…
    Hem bu dünyada hem de diğer dünyada iyiliklerle dolu olmamızın sırrı Marifetullah’a erişme gayesi ve bu yolda O’nun büyüklüğünü kabul edip, O’nun karşısında ne kadar aciz olduğumuzu anlayıp bu şekilde nefsimizi köreltmek ve nefsimizin körelmesiyle ve Allah’ın nurları ile dolarak bu dünyada da ahirette de huzur bulmak,iyilik bulmak…

    Beğen

  20. Sayın Canopus sorduğunuz sorunun cevabı Zariyat Suresi’nin 56.ayetinde gizlidir…
    56. Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.
    Yaratılma nedenimiz kulluk etme ve bu yol sayesinde Marifetullah’a erişme gayesidir…Marifetullah Allah’ı bilmek ve anlamaktır…Allah’ın 99 isminden biri Mütekebbir’dir…Allah bu kainatı yoktan yaratmıştır ve bunun takdir edilmesini ister..Şimdi diyeceksiniz ki Allah’ın takdir edilmeye ihtiyacı mı vardır, burada önemli nokta bizim nefsimizi yok etmek için Allah’ı bilmeye, tanımaya ve azametini takdir etmeye ihtiyacımız vardır…Bizim ruhumuz Allah’tandır…Hicr Suresi 28. ve 29. ayetler…
    28. Hani Rabbin meleklere demişti ki: “ben kupkuru bir çamurdan, şekillenmiş kara balçıktan bir insan yaratacağım.
    29. Ona şekil verdiğim ve ona ruhumdan üflediğim zaman, siz hemen onun için secdeye kapanın.
    Biz bedenlenip bu dünyaya geldiğimizde firak yani ayrılık duygusuna kapılırız, bütün mutsuzluk ve huzursuzluk nedenimiz budur…Vahdetten ayrılmışızdır…bunu telafi etmek için türlü türlü yollara başvururuz, halk ile bütünleşmeye çalışırız…Oysa asıl gaye Hakk ile bütünleşmektir, bu da ancak kendisine kulluk ederek, anlamaya ve bilmeye çalışmakla olur…burada kendimize iyilik etmiş oluruz zira bu sayede bu kaba dünyada da huzur ve mutluluğa erişmiş oluruz…nefsimizi köreltmek ve nurlarla gark olmak ancak bizi yoktan yaratan Allah’ı bilmek ve tanımakla olur…
    Fatiha Suresi’nde deriz ki: İhdinâs sırâtel mustakîm (Bizi doğru yola ilet)
    Bu yol bizi Allah’a ulaştıran bir doğru yoldur…Marifetullah yoludur…
    Namaz kılarken Rabbena duasını ederken deriz ki: Rabbennâ âtinâ fi’d-dünyâ haseneten ve fi’l-âhireti haseneten..(Rabbimiz! bize dünyada iyilik ver, ahirette iyilik ver)
    Hem bu dünyada hem diğer dünyada huzur ve iyilik alacağımız yol Marifetullah yoludur…
    Anlayacağınız bizi yoktan yaratan Rabbimiz, bize ruhundan üfleyen Rabbimizle tekrar vahdete erişmek için yaratıldık ve bu yola ulaşmak için de kulluk görevlerimizi elimizden geldiğince yerine getireceğiz…
    Hasreti ne derece derin yaşarsak vuslat o derece çoşkulu olur…

    Beğen

  21. Uyuşturucu denilerek genellemeyi mantıklı bulmuyorum. Lsd belki yanlış bir tercih olabilir ama tüm dışardan müdahalelere karşı çıkmak dark side olarak tanımlamak bence doğru değil. Çünkü tüm iç etkiler dış etkilerin yardımıyla beraber meydana geliyor. Örneğin dua meditasyon vb uygulamalar yapmak için rüya görmek için yaşamak için en azından yemek içmek gerekiyor. Yani bana göre doğru beslenmenin ve takviye edici maddeleri kullanmanın gerekliliği yadsınamaz. İslamda hadislerde rivayet edilen peygamber efendimizin mantarı manna olarak tanımladığıdır. Buradan mantarın farklı bilinç halleri için kullanılabileceği ve çok büyük nimet olduğu sonucunu çıkarabiliriz. Diğer bir çok dinde de (örneğin Budizm kısmen Hinduizm) dışardan müdahalenin kullanıldığı ve diğer uygulamalarla birlikte sağlıklı yaşamın ve uzun ömürlülüğün kaynağı olduğu ortadadır.

    Beğen

  22. ben mesnevinin etkisini bizatihi yaşayarak gördüm. rüyalarım ve hayatım baştanbaşa değişti. başlarda at büyüklüğünde siyah köpekler, fareler ve yılanlar görürken artık rengarenk kuşlar (üstelik mükemmel bir şekilde ötüyorlar) ve çok güzel ceylanlar görmeye başladım. bir gece de o güzel ceylanın gözleri sanki benim gözlerimdi ve kendime kendimin gözlerinden bakıyordum… sonra gelip o ceylan benim ellerimden tuttu… isnetus’un sürekli mesnevi okumamızı salık vermesinin nedenini çok iyi anladım. bununla beraber 5 vakit namaz kendisinin dediği gibi çok önemli. ben de buna ilave olarak sabah-ikindi namazlarından sonra tevbe istiğfar etmeyi ekledim.(hakikaten günah dolu bir geçmişim var umarım affedilenlerden olurum) isnetus bir gece bana cemalnur sargut’tan bahsetti ve bir gece de onu esmaül hüsna okurken gördüm. istidadına hayran olmamak ve tüm bunlara hayret etmemek elde değil dostlar… ”yolculuk aynı gözlerle farklı yerler görmek değil, aynı yerleri farklı gözlerle görmektir” diye bir söz okumuştum yıllar önce anlam verememiştim. şimdi o sözün yaşayan timsali oldum. isnetus’a benim bu küçük dünyamdaki değişime vesile oluşundan ötürü hayaline ulaşması için bir ömür dua edeceğim… sevgi, selam, saygı ve dua ile…

    Liked by 1 kişi

    • Size katılıyorum.Gerçekten inanılmaz,üstelik günde yalnızca rastgele 3,4 sayfa okuyarak..
      İlk başlarda böcekler,simsiyah panterler,kediler görüyordum.Özellikle panterler sürekli bana zarar vermek için fırsat kolluyorlardı ama ben onlardan kurtuluyordum.Hatta bir rüyamda içinde böceklerin ve kötü gözüken,ölü gibi bir kurbağanın olduğu kutuyu ezerek toz haline getirmiştim ve tozları bile kalmamıştı hatırladığım kadarıyla.
      Ama şimdilerde yorgunluktan olsa gerek,rüya görsemde pek hatırlayamıyorum.
      Umarım ben de güzel rüyalar görürüm sizin gibi.Allah ziyade etsin,cümlemize.
      İsnetus’a hayatımda neden olduğu güzelliklerden dolayı ben de teşekkür ederim.Allah’a emanet olun.

      Beğen

  23. bu niyazi mısri’nin güftesi ile rüyanın içinde rüyadan uyanarak seher vaktinde hemdem olmak için güzel bir başlangıç olabiliyor.

    Beğen

  24. En küçük bir meselede bile kendime pay çıkarıp egomu şişirmeye öyle alışmışım ki (işin tuhafı da kendime devasa bir güç ve kudret atfedip bu durumu yıllarca hiç sorgulamamış olmam), her hadisede kendimi aradan çıkarıp Rabbime sebep olduklarından ötürü şükretmedikçe bir adım ileriye gidemiyorum dostlar. Yunus Emre ne güzel demiş; ”Kaldır kendini aradan, çıksın ortaya Yaradan” diye. Eğer Rabbim lüfteder de kendimi kendime rağmen kendim için aradan kaldırabilirsem, aralanır belki perdeler, kim bilir, bir gün…

    Beğen

    • amin.

      ancak “ben” dediğimiz için “kul” olduğumuzu idrak edebiliriz. kul olduğumuz için rabbimizi arayabiliriz. ben dediğimiz için aşık olabiliriz. aşık varsa maşuk varolacaktır.

      ben’imi somut olarak hissedemezsem benimi bana rağmen benim için aradan kaldıramam.

      Liked by 1 kişi

  25. Merhabalar,
    Sormak istediğim, yansıma meselesi. Bu konuyu tam olarak idrak edemedim, hala düşünüyorum. Bizim gibi sıradan insanlar için yansıma evet kusurlu, gafil, eksik olduğumuz için birşekilde etrafımızda pek hoşlanmadığınız canımızı sıkan kişiler ya da olaylar olabiliyor. Peki ya duruma veliler, ulular açısından nasıl bakacağız. Onlar, arınanlar açısından baktığımızda karşılarına çıkan can sıkıcı insan tipleri, ya da olaylar kendilerinin bir yansıması olamaz gibi geliyor bana. Ya da bakış mı acaba? Yani hikmeti idrak ettikleri için bize kötü görünen şeyi onlar güzel görüyor diye mi.? Baktığımızda ölmeden evvel ölen birini madde aleminde ne sıkabilir ki? Ama yine de o kişinin etrafındakileri yansıma fikrine göre nasıl yorumlamalıyız?

    Liked by 1 kişi

Yorum bırakın