BATI MEDENİYETİ

ws3

batı medeniyeti hakkında çokça verilen bir yanlış hükmü, tasavvuf ilmi yardımıyla çözümlemeye çalışacağım.

ekseriyetle batı’nın aklı ön plana aldığı için geliştiği, doğunun da aklı hiçe saydığı için geri kaldığına inanılır. halbuki aklın böylesi bir istiklali ve gücü yoktur. bu bâtıl hükümden hareketle de sayısız zincirleme yanlışlara düşülür.

tasavvufta kuru bilginin, boş felsefenin ve bu çerçevede yapılan okuma faaliyetlerinin herhangi bir kıymeti olmadığı telkin edilir. çünkü böylesi bir bilgi obezliğinin, ölü ve faydasız bilgi yığınının insanı geliştirmek yerine daha hastalıklı bir duruma düşüreceği iyi bilinir. kitap yüklü eşek mevzuu…

bilgi halden doğmalıdır. yani bilgi, belli bir eğitim sürecinin, sistemli çalışmanın, programlı faaliyetin bir ürünü, meyvesi ve tabii sonucu olmalıdır. en öz tabirle, bilgi farkındalığın ekürisi olursa ancak o zaman değerlidir. işte o zaman bilgi, bilgelikle at başı gider.

anahtar kelime “farkındalık”…

tasavvufta insan şuurunun yedi farkındalık mertebelerinden birinde olabileceği öngörülür. bu mertebelerin her birinde dünyayı ve evreni algılayış topyekün değişir. o kadar ki, her mertebenin ehli, diğerine göre apayrı dünyanın insanıdır.

nefsi emmare denilen birinci mertebe insanının algısı, ilkeller seviyesindedir. o dünyayı ve evreni pagan tanrılarıyla izah edebilir ancak. bu kişinin bilgisayar kullanması, üniversite bitirmesi sizi yanıltmasın. iyi dikkat edin, ruhen yamyamlar seviyesindedir. örnek: pop yıldızını görünce çığlık atan genç kızlar, siyasilerin putlaştırılması…

nefsi levvame ise kurumsal dinler mertebesidir. burada o bildiğiniz meşhur “dindar” tipler ürer. toplumsal karşılığı da teokratik yapılanmalardır.

nefsi mülhime, her türlü dogmanın aşıldığı, tanrıların öldüğü, hakikat esintilerinin başladığı mertebedir. bu noktaya gelebilen şuur, artık varlığın hakikatine, evrensel kurallara yavaş yavaş nüfuz etmeye başlamıştır. nefsi mülhime’nin aydınlık ve karanlık olmak üzere iki yüzü vardır. yani bu noktaya “dark side-karanlık yüz” seyriyle de ulaşabilirsiniz. tıpkı batı dünyasının yaptığı gibi.

evet toplumların da aynen fertler gibi kendine özgü bir şuuru ve şuurun yedi mertebede seyri söz konusudur. batı dünyası, toplumsal şuur itibariyle, karanlık yüzden hakikatin ilk basamağı olan nefsi mülhime seviyesine ulaşmıştır. bilim ve teknolojisinin kaynağı budur. çünkü bahsettiğimiz gibi bu mertebe, varlığın sırlarının zahir olduğu bir bölgedir.

doğu toplumları ise henüz ikinci mertebe olan dindar kimlik ve onun toplumsal vechesi olan teokratik düşünce safhasını aşamamıştır. eğer olur da başarabilirlerse, nurani bir aydınlanmayla nefsi mülhime mertebesine tırmanmaya muvaffak olabilirlerse, batı medeniyetinin sonu gelecektir.

zira farkındalık düzeyi eşit olduğunda, karanlık yüzün, aydınlık yüze karşı bir şansı yoktur.

karanlık yüzün temsilcileri,

birinci mertebede nemrut, ikinci mertebede firavun, üçüncü mertebede ise “mesih-üd deccal”dır.

aydınlık yüzün temsilcileri ise sırasıyla hz. ibrahim, hz. musa ve “isa mesih”tir.

malum olduğu üzere, isa(a.s), deccalı katledecektir.

BATI MEDENİYETİ” üzerine 37 yorum

  1. Belki de bu blogtaki en önemli 3 tespitten birini yapmışsın sevgili isnetus. Son bolume kadar cok iyi geldim ama son paragrafta ayağım sendelledi, hz peygamber aleyhi salatu vesselam’ı aydınlık yüzün hic bir vechesine koymamışsınız. Neden boyle yaptiginizi da anlamadim degil merak etmeyin. Nemrut’a firavun’a ve deccal’e karsilik bu 3 peygamberin denk geldiginin şuurundayım. Fakat, sizin bu harikulade yazınıza naçizane bir ilave yapmanın lazım geldigini goruyorum. Hz ibrahim de hz musa da hz isa da nurunu, aydınlığını fundamental olarak hz muhammedden alır. Hz ibrahim; atası olması ve cihetinden sevgi/muhabbet hikmeti ile, hz Musa; şeriat ve nasslara bağlılık cihetinden, ulvilik hikmeti ile, hz isa bizzat hz peygamberin son mujdeliyicisi ve son tasdik edicisi olarak ustunluk hikmetiyle nurlarını hz peygamberden alırlar. Selam ve salat O’nun kutlu yolunun takipcilerine olsun. Bundan fazlasi sozu uzatmak olur.

    Beğen

    • Hz. Peygamber “küll”, diğer peygamberler ise O’na nispetle birer cüz gibidirler(Ferdiyyet hakikati). Şimdilik o konuya girmeyi uygun görmedim. Nefy tamam olsun, ispat’a da sıra gelir inşaallah.

      Liked by 2 people

  2. Sayın İsnetus, ben biraz fazla düşünen, gergin ve heyecanlı olarak addedilen bir gencim. Mesela biriyle tanışırken hemen gerilirim yanlış yapar mıyım, karşıdaki nasıl bir insan acaba falan aklımdan düşünceler geçer. Biriyle tartışınca elim ayağım titrer aşırı heyecan panik yaparım yani , günümüzdeki tıbbın da ruhu dışlayan, sadece hisleri zayıflatan uyku getiren , kesin çözüm olmayan ilaçlar verip yollayan mantığından dolayı psikiyatristlere gitmek istrmiyorum. Sizce sorun nefsimin korkak olması mı şeytanın bana tesir edebilmesi mi yoksa karakter midir, namaz kılarım, kuran okurum ,içki içmem, insanları kırmaktan kaçınırım ama bütün bunları yapmayan arkadaşlarım hatta ateist olanlar bile hayattan daha çok zevk alıyor gibi görünüyor, ben neden kendini bu kadar zayıf hissediyorum sizce tam tersi olması gerekmez mi?
    Hatta nurcu arkadaşlarımda var onlar da bayağı içine kapanık görünüyor, cool takılanlarını hiç görmedim, ama gençlerden serseri gibi olanlar, bir rahat bir gamsız görünüyorlar ki acaba ben mi yanlışım diyorum kendime. Teşekkürlerimle.

    Beğen

    • Ahir zamanda iman ateşten bir kordur. Bu devirde islamı yaşamak isteyen kişiye Allah kolaylık versin. Çünkü DECCAL’ın öğretisinin hâkim olduğu bir çağdayız. Deccal’a tâbî olup, onun dünya görüşünü benimseyen ve nefsin bütün isteklerini veren kimse, zahiren rahattır ama ruhu azap içindedir. Çünkü Deccal’ın su dediği, gerçekte ateştir.

      Size düzenli olarak Mesnevi okumanızı öneririm. Her gün aksatmadan 3-5 sayfa Mesnevi okursanız, zaman içinde bilinçaltındaki düğümler çözülecektir. Psikolojimiz tamamıyla bahsedilen bilinçaltı süreçlerine bağlıdır. Yalnız sabırlı olmanız gerekiyor. Bilinçaltı terbiyesi uzun yıllar boyu sürer.

      Mesnevi’ye bütün gücünüzle sarılın. Oradaki sembolik hikayeleri hatmedin. Zira onların her biri, bir psikolojik problemin ilacıdır. Tekrar tekrar okumakla bilinçaltına nur yağdırın. En sonunda olgun bir insana dönüşeceksiniz.

      Liked by 2 people

  3. Allah sizden razı olsun, çok güzel cevapladınız soruma, rahstsız etmiyorsam bir sorım daha var.İnsanın beyni neden bu kadar karmaşık dizayn edilmiş, insan ne kadar yaşarsa yaşasın kendinden bu kadar habersiz olabiliyor, resmen bilmeden uçak kullanan pilot gibiyiz bazı düğmeleri kurcalayınca dengemiz bozuluyor. Ruh da tam bir muamma ruhumuzu hissedebilr miyiz? Ya da içimizde nefis varken onu nasıl nefisten ayırabiliriz?

    Beğen

    • Allah kainatı insan için, insanı da kendini bilmesi için yaratmıştır. Allah’ı bilmeye aday bir varlığın oldukça karmaşık bir dizayn olması normaldir. Mesnevi okumaya devam edin. Yıllar içinde bir çok meseleyi anlayacaksınız. Benim kimi meseleleri çözmem 10-15 yılımı almıştır. Hâlihazırda da henüz anlayamadığım, çözüm bekleyen bir çok mesele vardır. “Armut piş, ağzıma düş” deyimi bizim alemde geçersizdir. Çalışacaksınız, okuyacaksınız, disiplini bozmayacaksınız…

      Liked by 1 kişi

  4. Heyecanlı genç kardeşim anlattığınız özelliklere göre kendi egonuz oldukça düşük seviyede ve bu olması gereken bir durum…Zira bizi yaratan Allah’ın karşısında kibir göstermek şirk anlamı taşır zira ‘la havle ve la kuvvete illa billah’…Sizin hatanız kendi boynunuzu kıldan ince görürken diğer insanları gözünüzde çok yüceltiyorsunuz, büyütüyorsunuz ve onların egolarını yükseltiyorsunuz…oysa onlar da sizin gibi bir kul ve Allah katında sizden ne daha yukarıdalar ne de daha aşağıdalar…Allah katında farkı belirleyen takva sahibi olmaktır…deri rengi, ırk, cinsiyet, millet farkı belirlemez…Kuran-ı Kerim’de yalnızca israiloğullarına atıfta bulunulmuş ayrıcalık olarak, onlar da zaten bunun kibirini yapıp kendilerini mahvetmişler…sanırım dünya üzerindeki en büyük günah kibir zira şirke giriliyor bu aşağılık davranışla…ve siz de kibirli olmayan ve mütevazi yapınızla Allah’ın sevgili kulusunuz…tek düzeltmeniz gereken diğer insanları da yalnızca kul olarak görmeniz, Allah katında yalnızca bir kul…o zaman herşey düzelecek ve tek yaratıcı olan Allah’a karşı muhabbettiniz daha da artacak…selametle kalmanız dileğimle…

    Beğen

  5. Selam aleykum cumleten, anlayabildigim kadari ile hepimiz kendimizi kandırıyoruz. yani nefsimizi tatmine ugrasiyoruz. şu sebepten dolayi: atalar dinine tapmaktan ve uzakta bir tanri anlayismizdan kaynaklaniyor diyebilirim. nasil derseniz, diyelim hepimiz biliyoruz gecmisin dedelerin atalarin sartlanmisliklari ile yasiyoruz. bunu yaparsam gunah mi sunu dersem gunah mi vs… hic dusunmuyoruz halbuki ayette ne diyor, hic dusunmez misiniz akletmez misin diyor. ayet sorgula diyor, arastir diyor. kuran biz arastirmadan korkuyoruz duygularimizin yani bizi gercek insan olmaktan alikoyan beynimizi hic hesaba ortaya koymadan konusuyoruz ben de dahilim bu gruba ne yapiyoruz su seyh bunu dedi bu evliya bunu dedi deyip duruyoruz Allahin yeryuzundeki halifesi olan esrafi mahlukat olan serefli ve ustun yaratilmis olan insan oldugumuzu unutuyoruz cunki korkuyoruz neden korkuyoruz atalarimiz bizleri egitirken yanlis yada eksik olarak egittiler programladilar bi museviye bakarsan cocugunu nasil egitiyor programliyo biliyormuyuz en basit soylemle biz yani beni israil olmayan insanlar dusunen hayvan yani goimleriz koleyiz cocuguna egitim verirken musevi dogdugu andan itibaren yuksek bilinc katiyor yoguruyor egitiyor sen ustunsun efendisin vs gibi kelimelerle islerle cocugu egitiyor dusunmesini sagliyor biz musluman gecinenlerde otomatik pilotta korkularimizla yasiyoruz yukarida bi tanri bizi her an gozetleyen yanlis yaptiginda cehenneme atmak icin firsat kollayan bi tanri ne kadar basitiz biliyoruz en ufak bir duygu telimize basildiginda yerinden firlayan aciz muslumanlariz afganistanda camide kadina muska satmaya calisan adamlariz almayincada kadini kurani yakmakla suclayip etrafimizdaki muslumanlarla kadini taslayip oldurmeye calisan muslumanlariz yazik degilmi bu dine islama selamet guvenlik iyilik olan bu din uckagitci nefis tutkunu kendi tanri sanan seyhlerin elitlerin elinde perisan uyanalim sorgulayalim sekilcilikten uzaklasalim cag neyi getirdi bilgi enformasyonu getirdi kova cagindayiz artik dusunelim gelecegimizi baskalarinin eline birakmayalim hatalarimizi kabul edip kendimizin farkinda olarak dusuncelerimizin yasamimiza katacagi iyiliklerle hayati gelecegi insaa edelim dusunduklerimizin sonucu yasiyoruz zaten ayette diyor ellerinizle yaptiklarinizin karsiligini alirsin yasarsin ne yapalim yeniden yeni bir sekilde eskileri birakip sartlanmalardan kurtulup kendimizi onun penceresinden gorelim hersey zaten ondan ona doner kemale erelim bilelim yasayalim selam ve dua ile

    Beğen

  6. Selam heyecanli genc kardes senin yapindan kaynakli birazda ailenle alakali yetismenle bide amigdala denilen 2 tane mercimek buyuklugunde yer var beynimizde bu amigdala bize korku ve temkin arasinda bi cikarim yaptiriyor amigdalayi incele arastir derim mesela biriyle tanistin ilk tepki beyninden amigdaladan geliyor bu bana zarar verirmi gibi anla ha sunuda belirteyim namazini kil ibadetlerini yap bi kiz arkadasin yoksa kiz arkadasin olsun insanlarla tanis konus farkli ortamlara gir sinirlarini belirle sinirlarini belirleyemezsen sinirlerine hakim olmayi bilemebilirsin rahat ol cok kasma hayatinin hakkini ver aldigin nefesin hakkini ver iyi yasa

    Beğen

  7. Selamlar sayin isnetus.insallah iyisinizdir…
    Gecen gunku ruyalarimdan birinde sizi Gordum.ruyada sizi temsil Eden kisi bilgisayar odasi Gibi bir yerde oturuyordu. ‘bugun Sunu yazmam su yaziyi bitirmem uzerinde calismam Gerek.”diye yaninizdaki bir arkadasiniza konusuyor sakin bir sekilde kapiyi kapatiyordunuz.ben de o arkadasinizla beraber cikiyordum.acaba bu gordugum seyin ne Gibi bir anlami olabilir.
    Olurken insanlarin gordukleri soylenilen parlak isiklar veya olume yakin deneyimler ne Gibi bir anlama geliyor.oldukten sonraki alemimizde eger ‘Sunu yapmasaydim Soyle olmazdi Oyle olurdu.(cezaevi ornegi)”biciminde gecmisin pismanliklarini telafi edecek gecmisteki kararimiz tutumumuz farkli olsaydi Bunun anilari nasil degistirebilecegini gorecek durumlarla karsilasma imkani olabilir mi.bu sorunun uzerinde durmamin sebebi gecmisimden cok pismanlik duymamda yatiyor ve bu noktada kendimi ancak AHirette Obur dunyada Bunun telafisi bulunur-maziye donup o utanc verici seyleri olaylar degistirme durumu olur umuduyla
    Teselli edebiliyorum…
    Size Allahtan c.c esenlik dilerim.
    Saygilarimla

    Beğen

    • Rüyanın çok derin bir anlamı yok, ruhen benimle irtibat kurduğunuz manasına geliyor.

      Geçmişi değiştirmenin tek yolu “tevbe-i nasuh”tur. Tevbenin hakikati, basitçe günahtan pişman olmak veya istiğfar etmek değildir. Gerçek tevbe, günah meyvesini veren ağacın kökünden söküldüğü bir şuur mertebesine erişmektir. Kısacası bir şuur sıçraması yaşayarak hakikat mertebesine ulaşmaktır. O mertebeye ulaşan için üzüntü, pişmanlık yoktur.

      Liked by 1 kişi

      • Yani bu cevabinizdan marifet zikir ibadet Yolunda derinlesirsem Allahin bana mana boyutunda gecmise (ornegin pismanliklarimin devreye girdigi 2000lerin basina)donup oradaki hatiralari anilari duzeltme imkanini taniyacagini anlayabilir Miyim sayin isnetus.

        Beğen

      • Zamanda yolculuk yapmayacaksınız elbet. Ancak o yanlış, şuur sıçramasına vesile olacak. Zira yanlışın yanlış olduğu idrak edildiğinde, artık o, yanlış değildir.

        Liked by 1 kişi

      • Selamlar sayin isnetus
        Bu konuda beni dusunduren bir nokta Daha var.yanlislar pismanliklar gunahlar kotulukler (1999 ila 2012)benzeri 10 15 yillik uzunca bir doneme yayilmissa Bu durum suur sicramasi icin ne ifade edebilir kill.dunya yasantisi suur sicramasi gerceklestirebilmek icin cok kisa degil mi..buna ornegini verdigim bicimde maf heba olan yillari ve gencken eceli gelenleri katin cok Daha kisa olmuyor mu..bu noktada suur sicramasi sadece bu dunyada gerceklesebilecekse Allahin kullarini birden fazla kere dunyaya gondermesi veya onlara mazilerini degistirme imkani tanimasi icap etmez mi…
        Dualarimiz sizinle.insallah AHirette gorusebiliriz,
        Saygilarimla

        Beğen

      • Aleyküm Selam,
        Hayır dünya hayatı kısa değildir, gayet yeterlidir çünkü zaman kavramı zaten komple izafidir. Kişi yaptığı işin zamanı üzerindedir. Dünya hayatı her işi başarmak için yeterlidir. Önceki ümmetlerden bin yıl ömre sahip olanlar vardı. Bu uzun ömrün onlara bir avantajı olmamıştır.

        Reenkarnasyon tamamen cinni şeytanların ilkalarıdır. Böyle bir şey yoktur. İnsan bir defa dünyaya gelir.

        Liked by 1 kişi

  8. selamun aleykum sayın isnetus, bende bi arayıstayım. En dogru islam anlayışını arıyorum. o yuzden kendimi istediğim kadar faaliyete ibadete amele geciremiyorum. Annem kadiri zikir ehli. Ama benim tasavvufa karsı vesveseler basladı. Mesela olmus bir kimseden himmet istiyorlar. yetiş ya filan diyorlar. bu gibi konular tasavvufa karsı korkutuyor. diğer turlü selefilerin tekfirciliği ve katılıgı gonlume oturmuyor. en yakın kendimi tasavvuf ehline yakın gordugum halde şirke girmekten korkuyorum cekiniyorum malum ayetlerden ornekler veriyorlar reddedenler.. Sizce bu kaygılar konusunda ne yapmalıyım

    Beğen

    • Aleyküm Selam,
      Her gün aksatmadan, düzenli olarak, 3-5 sayfa Mesnevi okuyunuz. Zaman içinde yavaş yavaş meseleleri anlayacaksınız. Kadiri tarikatı her ne kadar orijinalinde güzel bir yol idiyse de, günümüzde geldiği nokta biraz karışıktır. Hele bahsettiğiniz şeyh “Haydar Baş” ise, “aman” diyeyim. Arkanıza bakmadan kaçınız.

      Liked by 1 kişi

      • Yorumunuz için teşekkür ederim. Çok şükür ki Haydar Baş değil. Sultan Baba(Hacı İhsan Tamgüney) cemaati diye biliniyor. Son şeyhleri Sultan Baba silsileleri bitti. Sayın isnetus kusuruma bakmayın, bu istigase(ölüden yardım) meselesini çok araştırdım. Ama her iki yöndende tamin olamadım. Ne kabul ne red yönünden. Sizin düşünceniz nedir?

        Liked by 1 kişi

      • Öncelikle söyleyeyim ki, evliyalar ölü değildirler.

        Şehitler, öldükleri halde ölmeyenlerdir.

        Veliler, ölmedikleri halde ölenlerdir.

        Evliyadan medet isteme olayı, klasik vahdet-i vücut öğretisi ile alakalı bir durumdur. İmam-ı Rabbani’nin yeni öğretisi uyarınca, bizler evliyadan veya herhangi bir insandan dua isteyebiliriz. Dua istemek her hal ve şart altında makbuldür.

        Liked by 1 kişi

  9. selamlar.

    sayin isnetus, insan davranislari, kader ve ahlak konularini dusunurken kafama takilan bir mesele oldu. simdi biz genlerden, dnalardan, vucudumuzda meydana gelen kimyasal aktivitelerden ve bunlara ek olarak cevresel faktorlerden olusmuyor muyuz? yani bunlar haricinde verdigimiz kararlari etkileyen bir varlik var mi?

    insanlar buna ozgur irade diyor. bedenimize ek olarak bir ruhumuz var ve genetikle cevrenin yaninda o da etkili. cok mantikli bulamiyorum acikcasi.

    isin aslini azicik aciklamaya calissaniz :)?

    Beğen

    • Aleyküm Selam,

      Ama bütün o saydığınız etkenler ezellerin ezelinde Mutlak Kudret sahibi tarafından takdir edildi. O, zaman kaydında olmadığı ve O’na zaman işlemediği için, daha baştan bütün ayaralamaları bir ölçüde bizim tercihlerimizi de dikkate alarak ayarladı. Sonuçta, öyle veya böyle, kendi tercihlerimiz kaderimiz üzerinde etkilidir.

      Ayrıca, ekşide yazdığım beklenen 3. dünya savaşına dair enry’yi de ekliyorum ki, belki bazı karanlık noktalara ışık tutar:

      “1. dünya savaşı hakkında kemalistler atıp tutarlar, “bizim o savaşta işimiz yoktu, gafil ittihatçılar bizi boş yere soktular” diye.

      alın işte! her şey gözünüz önünde cereyan ediyor. hadi elinizden geliyorsa durdurun savaşı. ben ülkemizin bu savaşa dahil olmasını hiç istemiyorum ama elden de bir şey gelmeyeceğini biliyorum.

      tarih, asırlar içinde akıp gelen sel gibi herkesi önüne katıp sürüklüyor. ona direnmenin, karşı koymanın mümkünatı yoktur. tarihin ilerleyişi deterministtir. tarih bir zorunluluklar zinciridir.

      tarihe yön veren olağanüstü insanlar da yoktur. keramet insanda değil, akıntının gücündedir. tarih, ihtiyaç duyduğu insan tipini bulur, çıkarır, yetiştirir, istihdam eder. putperest şuurlar, olayları, gelişmeleri, başarıları belirli şahıslara bağlama eğilimindedirler. halbuki bu külliyen yanlıştır. insan tarih sahnesinde bir figürandır yalnızca.

      biz ne olayları, ne de insanları değiştiremeyiz. buna gücümüz yetmez. ancak niyet ve bakış açımızı değiştirebiliriz ki, insanın hür iradesinin de, sorumluluğunun da menbaı burasıdır.”

      Liked by 1 kişi

      • Allah tarafindan bizim tercihlerimiz de dikkate alinarak belirlendi dediniz. peki bizim tercihlerimizin olusmasinda etkili olan ne? asil sorum buydu.

        Beğen

      • peki bu hur irade bir materyaliste gore var midir?

        yani hur iradenin madde planinda bir karsiligi var mi?

        sonuc olarak maddesel olarak baktigimizda verdigimiz kararlari genler kimyasal aktiviteler ve cevresel faktorler etkiemiyor mu?

        hur iradenin hakikati nedir?

        Beğen

  10. Sayın İsnetus Eckhart Tolle diye bir yazarın Şimdinin Gücü adlı kitabını okudum. Kitapta zihnimizin aslında gerçek olmayan bir varlık olduğu, aklın ve egonun insanı aldattığını ve insanların çocunun olumsuz düşünme hastası olduğu ve tek yapılacak olanın anı yaşamak olduğu ve her türlü olumsuzluğu reddetmenin ve düşüncelere direnmenin zararlı olduğu olan ne varsa kabul etmek ve anı yaşamak gerektiği yazıyordu. Bu bakış açısı sizce uygun mudur, yazar hakkında bilginiz varsa alabilir miyim?

    Beğen

    • Evliyalık yolu nefsin tezkiyesi ve kalbin tasfiyesinden ibarettir.

      Spritüalistler eğer yollarında başarılı olabilirlerse, bir ölçüde nefsi arındırmaya muvaffak olabilirler. Kalbin tasfiyesi(nurlandırılması) olmadan yalnızca nefs temizliği neticede kişiyi şeytanın kucağına düşürür.

      Bahsettiğiniz şahıs bir çok noktada hakikate mutabık görüşler serdetmiş olabilir. Lakin totalde kişiyi saptıracak zehirli tohumları da beraberinde sunacaktır. Hz. Peygambere tâbî olmadan nurlara ulaşmak asla mümkün değildir. Bu nurlar, Hz. Ali ve Hz. Ebubekir’in elinden dağıtılır. İkisinin nispeti de birbirinden değişiktir.

      Liked by 1 kişi

      • Spiritualist grupları bir süre takip etmiş biri olarak, orada gördüğüm en büyük zayıflık, neye teslim olduklarını bilmeden teslimiyete çağrıda bulunulması. Türkiye’de meşhur yoga okullarından birinin paylaşımlarını da takip ettim bir süre, mevlana’dan da alıntı yapıyorlar, herkes bir sevgi kelebeği, ama orası da aynı yere çıkıyor sonunda. Bu insanı nihilizme ve çağın zulmune karşı tepkisiz kalmaya götürür.
        Yoksa onlar da bilinçaltı temizliği yapıyorlar, beden disiplini, şifa enerjisi, nefes çalışmaları, mantra dedikleri zikir çalışmaları …. üzerine çalışıyorlar, nefslerinden arınmak üzre. Ha onu da ne kadar başardıkları belirsiz, o kitapların hepsi paralı, yoga kurslarının hepsi korkunç pahalı (şükür pahalı), gayet de dünyevi bir hayat sürüyorlar. Liderlerinin (masterlarının), güçlü yogilerin enerjetik yönleri çok gelişiyor, durugörü, telepati, … bu da insanları cezbediyor, günümüzde din materyal düzlemde katı ve sorgulanamayan kurallarla yaşanıp hazmedilemediğinden, insanlar bu akımlara kapılıyorlar. Çünkü madde dışında bir alan olduğunu ilk orada tecrübe ediyorlar.
        Kula itaatkarlık iyi değil, Allah akıl, fikir, gönül vermiş, terbiye güzel şey ama bu “herşey Allah’tansa kötüye direnmeyeyim” demek de değil, Allah seçme hakkı vermiş. Sabır güzel şey insanı olgunlaştırıyor ama neye sabrettiğimiz de önemli, sabrettiğimiz şeyin kalbimize tesiri ne?

        Beğen

  11. Merhaba İsnetus,
    Ekşi sözlükte sizinle karşılaştıktan sonra Mesnevi okumaya başladım, yıllar önce bir ramazanda tümünü okumuştum. Şimdi önerinizle Şefik Can çevirisini keyifle okuyorum, huzur buluyorum. Yarıyı geçtim.
    Söylemek istediğim namaz kılmadım kılmıyorum niyetliyim başlayamadım! Yanlış olduğunu bile bile o an ki kontrolsuzlukla diyeyim yakınlarımın kalbini kırıyor, insanlara kötü davranabiliyor, cimrilik ediyorum. Özel günlerde şarap içiyorum vs vs.. Günahkarım yani.. Sonradan pişmanlıklar.. Nasıl toparlarım bilemiyorum..
    Bazen Allahım bu günahkar kulunu affetmeyeceksin biliyorum, sen affetsen üzdüğüm insanlar, onlar affetse ben kendimi hiçbir zaman affetmeyeceğim diyor çaresizlik hissediyorum. Sanırım negatif güçler bana yerleşti.. Bile bile günahta ısrar etmek! Durum bu çok üzgünüm..

    Beğen

    • Düzenli olarak Mesnevi okumayı başarmak bile, bu yolda büyük bir adımdır. Yeterli bilince ancak ulaşmak bu türden okumalarla mümkündür. Namazların ise sadece farzlarını kılmak yeterlidir. Beş vakit kılmak zor gelirse, başlangıçta iki vakitle de yetinebilirsiniz. O iki vaktin vereceği nurla, 3-5 ay sonra tamamını kılmaya muvaffak olursunuz inşaallah. Günahlar için de aynı prensip geçerlidir. Bir günaha müptela oldum diye yeise düşüp hepsini işlemek gerekmez. Kaçındığınız her günah kâr hanesindedir. Başarı için Kaizen yolunu tutmak elzemdir. https://eksisozluk.com/entry/37058897

      Allah sonsuz merhamet sahibidir ve kendine yönelen kullarını kesinlikle affeder. Kullarına da, kişinin kendi nefsine de, affettirir. Şeytanın vereceği bu vesveselere aldırmayın. Siz gereken adımları atın, gerisi çorap söküğü gibi gelecektir. İlerde bu karamsar sözlerinizi burada görünce, tebessüm edersiniz.

      Liked by 1 kişi

  12. Merhaba İsnetus;

    Bugün batı toplumunun bilimde büyük başarılar elde ediyorken,İslam coğrafyasında bilimsel gelişmelere pek rastlayamıyoruz.Yani bu Müslümanların bilimsel çalışmalar yapmadığı anlamına gelmese de Rönesans’a kadar Müslümanlar da yüzyıllar boyu dünyadaki en büyük askeri ve ekonomik gücü temsil etti ve İslam dünyası, bilim ve sanatta insanlık tarihindeki en büyük başarılara imza attı. Rönesans’a kadar her şey çok iyiydi verilen eserler,yapılan keşifler bugün insanlık tarihini aydınlatan cinstendi. Rönesanstan sonra Batı toplumları aydınlanmaya başladı. 18.yy gelindiğinde artık bariz bir şekilde kendilerini geliştirmişlerdi.(teknoloji,astronomi,fizik..vb) biz de bu dönemde bi batı hayranlığı uyanmıştı bir şeyleri üretmek yerine taklit etmeyi seçtik.Artık 20’nci yüzyıl boyunca tüm İslam ülkelerinde bir şeylerin kötü ve yanlış gittiği açık şekilde ortaya çıkmaya başladı.Asırlık rakibi Hıristiyan dünyasıyla karşılaştırıldığında, İslam dünyası yoksul, zayıf ve bilgisiz kaldı. 20’nci yüzyılın özellikle ikinci yarısında İslam ülkeleri için çöküş daha da hızlandı.(alıntı:..)

    O zaman bugün ekşideki laiklik yazınıza istinaden şu soru geldi aklıma: Batı ilerlemesinin temel nedeni, kilise ve devletin ayrılması, toplumun laik yasalarla yönetilmesi (rönesanstan sonra) oluyorsa.Bu durum neden İslam coğrafyası için olmasın? Ve Kur’anı kerimde bir çok şey önceden bildirilmesine rağmen neden İslam devletleri teknolojik ve bilimsel anlamda (günümüz için) geride kalıyor.

    Beğen

    • Sorunuzun cevabını “batı medeniyeti” adlı yazıda vermeye çalışmıştım. Gerçekten bu meselenin anlaşılması hayati bir durum oluşturuyor kanaatimce. Ancak bu meselede orijinal bir yorum getirebileni de şimdiye dek görmek nasip olmadı.

      Liked by 1 kişi

  13. Sayın isnetus;

    Batı medeniyeti sadece Avrupa değildir,ABD de değildir.Batı İslam dışındaki her şeydir,ya batı vardır ya İslam.İslam dışındaki her din,ideoloji ortak bir paydada buluşabilir ama İslam uzlaşmaz.

    Batı Medeniyeti Lucifer’i rehber edinmiştir,vahyi bilgidir tanrısı akıldır.17.yüzyıldan beri dediğim gibi Lucifer’in yolundadır.Doğudaki eserleri kendi müzelerine taşımışlardır,her şeyi ama her şeyi uzayın derinliğinden amozon ormanlarındaki mikroskobik canlılara kadar araştırmaya,öğrenmeye çalışmışlardır.Elindeki bilgisayardan,telefonundan,tvsinden,lambasından arabasına kadar her şey batının bu bilgiye,deneye,akla dayalı dünyasından gelmiştir.

    Kendilerine şaşalı şehirler inşa ettiler,ürettiler,tasarladılar,araştırdılar.300 yıldır böyledirler,şehirleşmiş sanayileşmişlerdir.

    Biz niye birşey üretemiyoruz,niye şehirlerimiz virane gibi,bize bu sorularının cevabı ve aksiyon lazım.

    Beğen

    • Acizane bi açıdan cevabım günümüz müslümanının günü kurtarmalık rahata düşkünlüğü, kıyamet alameti zaten ahirzaman Müslümanlarının dünyalığa tamah etmesi. Savaş vs. olup da ülkesinden ayrılmak zorunda kalanlar bi tarafa bazı müslümanlar dünyalık kazanç ev-araba alabilmek için “gavur” diye gördüklerinin ülkelerinde düşük statüde çalışmaya razı oluyor, müslüman ülkeler bunu takmıyor, halbuki önceden bi yerler fethedilmeden önce oraya önce güzel terbiye almış dünyalığa tamah etmeyen insanlar önceden gönderilirmiş insanların gönlünü fethedermiş dünyalık elde etmek yerine, sonradan oradaki zalimler haddi aşıp zulüm etmeye başlanınca sefer olurmuş. Ülkede kalanlarsa tekkelerde bile araştırma yaparlarmış, bilgiyi “içselleştirirlermiş” ya da isnetusun deyimiyle farkındalığına varırlarmış, oradan buradan aparma bilgileri ezberlemek yerine, Mevlana Türbesinindeki YUVARLAK dünya küresi var mesela, ta ne zamandan kalma.., tabi sermaye de varmış. En doğrusunu Allah bilir…

      Beğen

  14. http://muhyiddinarabi.com/makaleler/tasavvufi-eserlere-namahrem-bakmasin/

    “Kendisinin 4 yıl boyunca bir ariften Füsusu’l Hikem okuduğunu, bu 4 yılın sonunda kitabın kendisine açıldığını vurgulayan Kılıç, arif meclislerinin ve kâmil sohbetlerinin açılamamasının dengeyi kitapların neşri yönüne kaydırdığını ifade ediyor”

    Mahmut Erol Kılıç, Muhyiddin-i Arabi Hz’nin çağımıza çok uygun olduğunu söylüyor. Tetebbu listesine almalı mı sizce?

    Beğen

  15. selamlar, tasavvufa kendimi yakın hissediyorum, istanbul da yaşıyorum ve tasavvuf ilmini öğrenip benimseyecegim insanlar ve mekanlar arıyorum. yardımcı olmaniz dileğiyle.

    Beğen

  16. […] Akıl ile iman tam bir diyalektik ikilidir. birinin olmadığı yerde diğerinin de olması mümkün değildir.akıl yoksa iman olmaz hatta imanın teklifi bile olmaz. örnek: zihinsel engelliler…iman yoksa akıl da olmaz; çünkü aklın çalışması için tanımlı bir çerçeve yani paradigma gerekir. hiçbir şeyin hiçbir sınırı olmadığı, limitlerin, çerçevenin çizilmediği yerde akıl varlık planına dahi çıkamaz. sınırsız bilgi okyanusu içindeyiz ve kendimizi bir filtre ile sonsuz bilgiden yalıtıp kısmi verilere dayalı bir dünya inşa edemezsek akıl çalışamayacak hatta beliremeyecektir. bu duruma düşmüş biri bulunur mu bilmem ama bitkisel hayata düştüğü kesin gibidir. ilaveten, kısmi verileri seçerken sonsuz kombinasyonlara girme imkanımız olduğu için, teorik olarak sonsuz tane paradigma üretmek mümkündür.eğer karşılaşma durumumuz olsaydı, bizden farklı bir paradigma sahibini zırdeli veya meczup vs.. olarak algılayacaktık.sonuç olarak aklı başında olan herkesin öyle veya böyle bir imanı vardır yani belli bir paradigmayı kabullenmiş durumdadır. paradigma şuurun kendine çizdiği en genel çerçevedir. içini fikir ile doldurduğunuz zaman dünya görüşü ortaya çıkar.işin üstüne basarak vurgulamak istediğim kısmı ise, tüm paradigmaların birer modelleme ve son tahlilde yalnızca bir kabullenim olduğu gerçeğidir. dolayısıyla paradigmalar sorgulama, akıl, delil vs. neticesinde kabul edilmezler. toplumca empoze edilir ve sorgusuz sualsiz iman edilirler.her paradigma belli bir farkındalık düzeyinin göstergesidir ve hakikate belli bir uzaklığı vardır. misal verirsek: atomun hakikati x ise, thomson, rutherford, bohr, de broglie atom teorileri hakikate basamak basamak yaklaşmanın modelleridir. ama ne kadar yaklaşırlarsa yaklaşsınlar hiçbir zaman mutlak hakikati yakalayamazlar. zira anka kuşu avlanamaz.hem toplumlar, hem de fertler arasındaki seviye ve gelişmişlik farkının kaynağı da aynıdır.peki paradigmaları akıl mı üretir?elbetteki bu sorunun cevabı hayırdır? çünkü paradigma aklî değildir. zaten bunu, imana mevzu olmasından anlayabiliriz. ama bir kez oluştuktan sonra onun içindeki tüm faaliyet aklîdir. paradigma ruh ile aklın birbirine teğet geçtiği noktada oluşur ve ruhun bize en görünür olduğu yerdir o bölge. tıpkı bir hilal gibi…peki mesele aklî değilse, batı medeniyeti dahi bizden farklı bir paradigma ve farklı bir farkındalık düzeyi ile öne geçmişse, tüm bu akıl tantanaları nereden geliyor?elbetteki batı’nın dünyaya yaydığı ideolojik ve dezenformatif bilgiden kaynaklanıyor. kendini dünyaya aklı üstün tuttuğu için geliştiği telkiniyle pazarlıyor. halbuki bilgiyi organize edecek bir düzen olmadan, aklın pek az önemi olur. hatta bunun için size bir örnek dahi verebilirim.ilkokul mezunu birini düşünün. bu kimse kütüphaneleri de devirse, elde ettiği bilgi onun kafasını iyice çorba haline getirecek ve zarardan başka bir şeye yol açmayacaktır. dolayısıyla bilgiden önce onu tasnif edecek düzene, sisteme ihtiyaç vardır. hangi sistem daha gelişmişse demir tozu mesabesindeki bilgiyi daha iyi hizaya sokacaktır.sonuç: dini sırf akılla yorumlamak diye bir şey yoktur, olamaz. akılla ürettiğin şeye iman edersen, sana geçmiş olsun, en dibe düştün. kendi yaptığına tapana ne denir? taştan, topraktan olması gerekmez, putlar düşüncelerden de imal edilebilir, değil mi? frenk kafiri bile senin gibi değil, o bile paradigmasını akılla inşa etmedi; yalnızca içini akılla doldurdu.not: bu yazı çok soyut oldu. aşağıdaki linkten biraz daha somut ve kolay anlaşılır versiyonuna ulaşabilirsiniz.https://isnetus.wordpress.com/…/11/bati-medeniyeti/ […]

    Beğen

  17. […] Saçma sapan ve absürd bir düşüncedir.Türk milleti bir bütündür. herhangi bir sebeple bölünmesi söz konusu olamaz. dinci-laik çekişmesi bir şuurun kendi içinde yaşadığı bir çelişkidir. aralarında diyalektik bir ilişki söz konusudur. kadın-erkek ilşikisi de aynen böyledir. bunların ayrılması mümkün olabilir mi?olayın aslı şudur:1000 yıldır doğu-islam medeniyet teknesinde yoğrulmuş ve kimliğini benliğini o surette bulmuş bir millet var. ancak söz konusu medeniyet artık tabii ömrünü tamamlamış ve hakkın rahmetine kavuşmuş durumda. alternatifi olan batı medeniyeti ise altın çağını yaşıyor.milletimizin bir kısmı haklı olarak öz benliğini terk etmeyi kabul edemiyor; her şeye rağmen geçmişi yaşamaya ve yaşatmaya çalışıyor. osmanlı nostaljilerinin de sebebi hep bu duygu.diğer kesim ise artık ölü bir kültürde ısrar etmenin çok vahim sonuçlar doğuracağını gördüğü için, şiddetle eskiye karşı çıkıyor ve reddediyor.gerçekte ise her iki görüş de istikametten uzaktır ve ifrat-tefrit kutuplarını oluşturur.tez ve antitezin çatışmasından ve aşılmasından sonra parlayacak yeni güneşimiz ise candır. gözümüz ufuklarda, hep onu bekliyoruz.bir kez daha dünya hakimiyetine oynamak üzere.batı medeniyeti ve biz […]

    Beğen

Yorum bırakın