herkesin inançlardan, kabullerden, önyargılardan, varsayımlardan kendine kurguladığı bir dünyası vardır. iki insanın dünyası arasında yerle gök kadar farklar olabilir. ancak genel çerçeveyi içinde yaşanılan toplum ve zamanın ruhu bizlere empoze eder ki, son tahlilde o da kabullenimler yığınından ibarettir. bu arada hemen belirteyim, “bilim dogmatiklerinin” öngördüğü bir objektivite hiçbir zaman olmadı ve olmayacak da…
misal bâbında atom teorilerinden bahsedeyim: biri çıkmış üzümlü kek modelini öne sürmüş. rutherford güneş sisteminde olduğu gibi elektronlar protonlar etrafında dönüyor demiş. bohr başka bir model ortaya koymuş.
modern atom teorisi de var elbet; ama işin aslı ve hakikati bizce meçhul ve karanlıkta. her yeni teori bir öncekine göre daha gelişmiş ve hakikate doğru fazladan bir adım daha atmış; yani hakikate modellerle yaklaşmaya çalışıyoruz. bir model diğerine göre hakikate daha yakın ama hiçbir zaman hakikatin ta kendisi değil; olamayacak da…
işte insanın zihninde kurguladığı gerçeklik modeli ile hakikat arasında da aynı ilişki vardır. avam mertebesi insanı tamamen hurafeler dünyasında (ister dini, ister seküler mahiyette olsun) içinde yaşarken, az sayıda insan çok daha gerçekçi bir varoluş vizyonuna sahiptir. onlar görüşlerini gizlemezler ama değerlendirebilecek insan sayısı kısıtlı olduğu için bunlar revaç bulmazlar. avamın öncelikleri bunlar değildir; onlar sadece yeme, içme ve üreme dürtülerine odaklanırlar. gırtlaklarına kadar da aktüel siyaset çamuruna batarlar; çünkü önceliklerine ulaşmak için siyaseti zorunlu bir uğraş olarak görürler; ayrıca bir tür ego tatmini de sağlarlar.
çekilen tüm acılar kurgu dünyamız ile hakikisi arasındaki çelişkilerden ortaya çıkar; çünkü yanlış bir hükmü, varoluş mutlaka bize iade edecektir; yanlış hesabın bağdat’tan dönmesi gibi.
yaşadığımız her bir olumsuzluk aslında kainatın bize bir uyarısı, konuşması ve yanlışımızı yüzümüze vurmasıdır. bu durumda bize düşen yanlış kurguyu düzeltmek ve geliştirmektir. bunu tefekkürle kendi başımıza yapmamız gerekiyor. tefekkür kabiliyetimizi geliştirmek istersek, düzenli olarak mesnevi okumalıyız(her gün 2-3 sayfa) bu okuma ömür boyu devam edecektir; çünkü mesnevi çok katlı anlamlar içerir. biz kendimizi geliştirdikçe yeni yeni anlamlar keşfedeceğiz. keşfedemiyorsak, gelişemiyoruz demektir zaten.
bu okumalar ile bir nevi kendimizi akord etmiş oluyoruz. mevlana hazretleri gibi bakıp, görüp, düşünmeyi öğreneceğiz; ona uyumlanacağız. böylece kurgu dünyamız ile hakikat arasındaki uçurumu her geçen gün azaltacağız. farkı kapattıkça bunun bize mutluluk, huzur, gönül ferahlığı, güzel ahlak, sevilen bir insan olmak vs…gibi geri dönüşleri kesinlikle olacaktır.
tekrar tekrar Mesnevi okuma’yı alışkanlık edinmek mi?
kemalata ermek adına Mesnevi okumak mı?…” diye sorulsa
bendenizin yanıtı yine aynıdır…
elinize kalem alıp Mektuplaşmak yakin’ini başlatmıyorsa
MESNEVİ okumaktalığımız, salt entellektüel amaçlar dahilinde ” kalacaktır”
ama belli ki sizi yazdırıyor…
BeğenBeğen
BeğenLiked by 1 kişi
okumak kadar yazmak da davranışa dönüşmediği sürece entellektüel bir uğraşı olarak kalacaktır.
belki de alim ile arif arasındaki fark budur. okur/yazar alim olmuş, biliyor da biliyor ama kendinden haberi yok… neye yarar!
BeğenBeğen
La ilahe illallah
Kafamızdaki olmayan tanrıdan nasıl vazgeçebiliriz?
BeğenBeğen
Zaten asıl meselenin kendisidir bu.
Tapımaktan vazgeçmek. Tüm ibadetleri ve terbiyeyi kendi nefislerimizin hayrına niyeti ile gerçekleştirip peygamberimizin s.a.v hırkasını (bilincini) üstümüze giyinip süslenmek.Tüm bunlar içinde en başta dürüst bir namazı eda etmemiz mutlaktır. İstediğimiz kadar okuyalım, yazalım, icad edelim tüm taşlar zahiri namazı dosdoğru dürüst kılarak oturur ve daimi salata iletir bizleri. Özümüze secde ettirir(eriştirir-ulaştırır), bilmediklerimizi bize öğretir (sonuca bağlar-şüpheyi dindirir), nefsimizin belini kırar(eğrilerini düzeltir-mertebelere zemin olur sulûk ettirir) .
Yaptığımız ibadetlerin tümü Allah’ın zatından (c.c) münezzehtir. Tüm ilişki O’nun yoluna iletilmekledir. O’nun tapılmaya ihtiyacı yoktur. Bizim O’nu bilmemize ihtiyacımız vardır. Efendimizin (s.a.v) bütün batılı ve gericilik putlarını yıkarak tüm sapmış yolları davet ettiği bilinç budur.
En doğrusunu Allah bilir.
BeğenLiked by 1 kişi
Kabalacı Yaradanı henüz edinmedik dolayısıyla bizim için şimdilik yoktur ne zaman edinirsek o zaman bizim için vardır gibi şeyler söylüyordu. O zaman hiçbir şeye inanmayarak bu yolda ilerleyebilir miyiz?
Belki bir gün tasdikleriz diye (?)
Örnek: Nur gördüm ışık gördüm. Anka kuşu geldi bana selam verdi gitti. İyi de Yaradan bunların neresinde
BeğenBeğen
Hayır, en başta topluca imanın bütün esaslarına inanmamız gerekir. Bu taklidi bir imandır. İmanın her bir meselesi görüş alanımıza girdiğinde artık tahkiki hale dönüşmüş olur. Dünya işleri de aynı şekilde yürümüyor mu? Başlangıçta bir marangoz çırağı bile işe taklitle başlayıp sonra zaman içinde işi kapmıyor mu?
Kişi kendini tanıdıkça varlığı tanır; varlığı tanıdıkça da Allah’ı tanır. Her şey kademe kademe…
BeğenLiked by 1 kişi
Her şeyin hikmetini bilsem vesvesenin %99u gidecek. Sizde oldu mu böyle bir açılım?
BeğenBeğen
Her şeyin hikmetini kimse bilemez. İnsan gücünün ötesindedir bahsettiğiniz iş.
BeğenLiked by 1 kişi
Mesnevi’yi ilk kez okumaya başlayan bir kişide yoğun bir dalgınlık hali ve dikkatsizlik görülmesi normal mi sizce ?
BeğenBeğen
Olabilir. Belirli bir uyum sürecinden sonra normale dönecektir.
BeğenBeğen
Cevabınız için teşekkür ederim.
BeğenBeğen
Selamün Aleyküm.
Nefse zulmetmek nasıl olur, nasıl anlaşılır?
Mesela ibadetlerini zorlanmadan yapan biri olsun.Yine de nefsini yenmek için aç kalması, soğukta kalması gibi durumları yapıyorsa bu zulmetmeye mi dahil olur?
BeğenBeğen
Aleyküm Selam,
Nefse zulmetmek, nefsi ıslah etmeyip onu karanlık bir halde bırakmak demektir. Yoksa nefsi ezmek için yapılan oruç vs. gibi ameller nefse zulmetmek değil tan tersine nefse hakkını vermektir. Mesela kötü ahlaklı bir çocuk düşünün; babası ona sert cezalar verir ki, çocuk terbiye olsun. Zahirde bu cezalar olumsuz bir şey gibi gözükürken aslında ilaçtır. O çocuğu kötü hal üzere bırakmak ve müdahale etmemek ise o çocuğa zulümdür.
BeğenLiked by 1 kişi
Hocam kafam bir yerde karıştı.İmam-ı Rabbanî Hazretleri mektubatında yemeklerle ilgili olarak orta halden bahsediliyor.
Syf 504
Orta hâli gözetmek riyâzetinin, çok aç kalmak riyâzetinden dahâ üstün
olduğu meydândadır. Yüksek babam “kuddise sirruh” buyurdu ki, (Sülû-
kü anlatan bir kitâbda görmüştüm. Maksada kavuşmak için, yemekde, iç-
mekde orta dereceyi gözetmek yetişir. Bunu gözetince ayrıca zikr ve fikir
lâzım olmaz). Sözün doğrusu da budur. Yiyecekde, giyecekde ve her işde orta dereceyi gözetmek çok iyidir. Fârisî beyt tercemesi:
Ağzından taşacak kadar çok yeme,
açlıkdan ölecek kadar az yeme!
BeğenBeğen
Orada eleştirilen eski dervişlerin yaptığı sert riyazetlerdir. O riyazetlerde mesela haftada bir defa yemek yiyorlardı. Oruç ise her zaman tavsiye edilen bir ameldir.
BeğenLiked by 1 kişi
Anladım, Allah razı olsun.
Bu arada bugün mektubattan öğrendim.Allah razı olsun demek aslında,Allah seni razı olacağı hale gitirsin demekmiş.Meğer anlamı ne derinmiş…
Syf 110
[Allah, senden râzı olsun demek, bu hâl ile râzı olsun demek değildir.
Allahü teâlâ, senin ahlâkını, işlerini ıslâh edip, seni, râzı olduğu hâle sok-
sun demekdir].
BeğenBeğen
Niye Peygamber bilmiyor muydu?
BeğenBeğen
“ve huve bi kulli şey’in alîm” (hadid 3)
“O, her şeyi bilendir”
Her şeyi kim biliyormuş?
Yalnızca HU
BeğenLiked by 1 kişi
Her şeyin hikmetini bilmekle her şeyi bilmek aynı şey değil ki.
BeğenBeğen
her şeyi bilmeden, her şeyin hikmeti nasıl bilinebilir ki?
BeğenBeğen
Allah’ın razı olduğu insan olabilmek için insanların razı olduğu insan olmak gerekir.
başka türlü nasıl Allah’ın razı olduğu insan olabiliriz?
her şeyi bilen O ise her şeyin hikmetini bilen de O’dur.
BeğenLiked by 1 kişi
Bana yardımcı olan bir video:
BeğenBeğen
Sehl b. Abdullah’a ( k.s. ) :
– Günde bir öğün yemek yiyene ne dersiniz ? denildi.
” Bu sıddık olanların yeme tarzıdır ” dedi.
– Peki , iki öğün yiyenlere ne dersiniz ? denildi.
” Bu mü’min olanların yeme tarzıdır ” dedi.
– O halde günde üç öğün yiyenler hakkında fikriniz nedir ? denildi.
” Bari ailene söyle de sana ahırda bir yemlik yapsınlar ” diye cevap verdi.
Kuşeyri Risalesi – Abdulkerim Kuşeyri
Uygulamaya alınmalı mı bir öğün yemek?
BeğenBeğen
İstiyorsanız ve sizin şartlarınıza da uyuyorsa uygulamaya alabilirsiniz elbette.
BeğenLiked by 1 kişi
Aylar önce üzüm bağında pekmez yaparken kolumda bir yanma hissettim. Baktım küçük bir eşek arısı kolumda geziniyor. Sol elimin tırnak ucuyla arıyı kolumdan yere düşürdüm önce. İnanılmaz canım yanıyordu. Yerde irili ufaklı eşek arıları gördüm. O an ayağımla basıp kolumu sokan arıcık da dahil hepsini öldürebilecek durumdaydım. Ama bir anda kalbimde bir hâl belirdi. Rabbime şükrettim, şükrettim çünkü Rabbimin koluma sok emrini verdiği arı bile yavrucuktu. Rabbim bana o konuda bile merhamet etmişti. Kim bilir büyük eşek arısı soksaydı canım nasıl yanardı. Sonra bir an bir sessizlik oldu, rüzgarı hissettim. Zaman durdu, ben de kendimle hesaplaşmaya durdum. Sen kim oluyorsun da Rabbimin özene bezene, türlü türlü hikmetle yarattığını yok ediyorsun, haddini bil ”gönül” dedim kendime, haddini bil… Velhasılı o an gözlerimden yaşlar akarken kalbim de o arılara karşı merhametle doldu. Cevremdekiler arı soktuğu için ağlıyorum sandılar… Onlar her akan
gözyaşımda O’na ve beni O’na yaklaştıran o güzel insanlara şükrettiğimi bilmiyorlardı. Her zamanki sessizliğime büründüm. Onları andım, rüzgara adlarını fısıldadım. O an acı falan da kalmadı zaten. Tebessüm ederek yemyeşil bağlara baktım, ufukta güneş pırıl pırıl parlıyordu. Eğildim ve tertemiz toprağı okşayarak onunla bir sır gibi o değerli isimleri paylaştım. Kendime bile bahsetmekten çekindiğim o güzel insanları…
BeğenLiked by 1 kişi
Kahramanmaraş’ta gördüğü rüya üzerine evinin altında gerçekten hazine olduğunu düşünen ve 11 ay boyunca evinin temelinde tünel kazan yaşlı adam hüsrana uğrayınca ”Çok pişmanım” dedi.
https://m.haberler.com/define-bulmak-icin-evinin-altina-40-metre-tunel-10202872-haberi/
BeğenBeğen
hocam siteye yüklediğin pdfler yasal mı? yani sahipleri mi koymuş internete? diğer türlüyse kul hakkına girmez mi? kul hakkına girerek okunacak mesneviden hayır gelir mi?
BeğenBeğen
Marifet ilminin telif hakkı olmaz. Mesnevi’nin ücreti onu iyi anlamaktır.
BeğenLiked by 1 kişi
Mevlana hazretlerinin çok büyük bir hayranı olan Şeyh Galip dede’nin Hüsnü Aşk’ındaki şu iki beyitin marifet ilmi’nin telifi konusuna güzel bir örnek olduğunu düşünüyorum.
İnsanlığa hitap eden insanlığa ait olan şeylerin maddi bir karşılığı olmamalı. Kabiliyetimiz ölçüsünde ilme talibiz ama paramız olmayabilir. Uzun bir süre pdf’ten okudum kul hakkına girmekten korkarım.
“Esrarımı Mesnevi’den aldım,
Çaldımsa da veli, mirî mali çaldım”
BeğenBeğen
Şemseddin Sivasi’nin şu beyti meşhurdur,
“Bir acayip derde düşmüş tutuşur Şemsi müdam
Hakk’a makbul olmak ister, halka menfur olmadan”
Yani halkın nefretini çekmeden Hakk’a makbul olmak pek mümkün değildir sanırım.
BeğenLiked by 1 kişi